Ertesi sabah annesi Başak'ı kaldırmak için odasına gitmişti. Kapıdan bir iki kere seslendi ama kalkmadı. 10 dakika sonra annesi Başak'ın yanına gitti. Dürttü Başak'ı. Başak çok bitkin bir halde gözlerini zar zor açmış ve annesine bakıp tekrar uyumuştu. Annesi onu bu halde hiç görmemişti. Anneler hisseder ya, elini Başak'ın alnına koydu. Çok fazla ateşi vardı. Bir hızla ateşini ölçtü. 39 derece ateşi vardı. Olduğundan fazla hastaydı. Her an ard arda öksürüyordu. Annesi hastaneye götürmek için kaldırmaya çalıştı. Fakat Başak'ın kolunu kaldıracak hali yoktu. Eşini aradı. Başak'ı kucaklayarak hastaneye götürdüler. Annesi Başak'ın ıslak kıyafetlerle durmasından dolayı hasta olduğunu düşünüyordu. Bir taraftan haklıydı. Hem ıslak kıyafetlerle kalmasından hem de son zamanlarda kendisini üzmesinden kaynaklanıyordu. Doktor Başak ile ilgileniyordu. Ateşini biraz düşürmüşlerdi. Bir süre dinlenmeye bıraktılar. Daha sonra doktor tekrar Başak'ın bulunduğu odaya kontrol etmeye gitti. O sırada Başak uyandı. Doktor biraz tebessüm etmiş ve Başak'a: "Geçmiş olsun küçük hanım" diyerek odadan çıkmıştı.
Ertesi gün Başak evine taburcu edilmek üzere hastaneden çıkarıldı. Nihayet evlerinin önüne gelebilmişlerdi. Arabadan indiler ve eve girdiler. Başak biraz kendini toparladıktan sonra yine kitap okumaya başladı. Ve yine aklında sevdiği vardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Seni, Tıpkı Senin Beni Sevdiğin Gibi
Teen FictionSeven sevilene şair, sevilen sevene şiir...