3- İki Yabancı ♡

7.7K 493 149
                                    

"Unutma." dedi kravatını son kez düzeltirken. "Biz iki yabancıyız."

Karşılık vermedim. Diyecek bir şeyim yoktu, haklıydı. İki yabancıydık.

"Ve sen bunu göz önünde bulundurarak davran."

Bana emir vermeye hakkı yoktu. Sonuçta iki yabancıydık.

"Bir yabancıya emir verme hakkına sahip değilsin. Bunu göz önünde bulundurarak davran."

Kaşlarını kaldırmış bir şekilde bana döndüğünde yüzüne sert bir şekilde bakıp aynanın karşısına geçip kendimi süzdüm. O esnada içeriye Jongin'in annesi Bayan Oh (?) girdi.

"Çocuklar, konuklar sizi bekliyor." dedi ve sahte bir şekilde gülümsedi. Bayan Oh'u sevmiyordum, bana her zaman yapmacık davranıyordu. Ve bu beni itiyordu.

"Geliyoruz." dedi Jongin,dolgun dudakları ince bir çizgi halini alırken.

Bir tepki vermeden odadan çıkıp Bayan Oh'u takip ettim. Jongin de arkamdan geliyordu. Bayan Oh farketmiş olacak ki arkasını döndü.

"Bebeklerim! Ah, bebek deyince aklıma geldi! Yakında bir bebek getireceğinizi umuyorum."

Damarlarımda dolaşan kanın rengi ile kızaran yanaklarımın rengi aynı tondayken, Jongin annesine uyarıyla bağırdı. "Anne!"

Yutkundum. Düşüncesi daha çok kızarmama neden oluyordu.

"Her neyse, insanların karşısına bu sıfatla çıkmamalısınız. Biraz gülümseyin, Jongin tatlım eşinin elini tutsana."

"Bize karışma anne." dedi ve elini koluma geçirip beni peşinden sürüklemeye başladı.

Biz demişti Jongin. Biz..

Annesi ile arası iyi değildi,bunu bakışlarından rahatlıkla anlayabiliyordum. "Bırak kolumu." diye uyardım ve kolumu bıraktı. Kapının önüne geldiğimizde duraksadı. İkimizde salondan gelecek sesleri bekliyorduk.

"Çiftimizi sahneye davet ediyoruz." Sözünü işittiğimizde önünde durduğumuz kapı ardına kadar açıldı ve bizi devasa büyüklükteki bir salon ve bu salonu doldurmuş insanlar karşıladı.

"Koluma gir." dediğinde ikiletmeden koluna girip insanların arasına karıştık.

İnsanların üzerimizdeki gözleri yüzümü delip geçecek gibi inceliyor, çeşitli yorumlarda bulunduklarını tahmin ediyordum.

Girişteki ilk masadaki insanlara hoşgeldiniz deyip yapmacık bir şekilde gülümsedik. Onlar ise bize samimiyetsiz mutluluk dileklerini söylüyordu. Sadece gülümsüyorduk. Fakat mutluluk barındırmayan gülümseyişti yüzümüzdeki bu ifade.

Devasa salondaki masaların %80'ini bitirmiş sayılırdık. Kol kola bir şekilde ilerlerken yine bir masada durduk. Masadaki insanlara gülücüklerimi yollarken dikkatimi çeken kişi şaşkın gözlerini bana dikmiş Chanyeol oldu.

Vücudum hareketsiz, tepkilerim boş, etrafımdaki gürültüyü ise duyamıyordum. Öylece boş bir şekilde onun bana olan bakışlarına bakıyordum. Bana acıyordu, bakışlarından bunu çıkarabilmiştim.

Niçin acıyordu? Acınacak neyim vardı?

Şirket evliliği yapmam bana acıması için başlı başına büyük bir sebepti. Eski sevgilimin bana acıması en son isteyeceğim şeydi. Fakat acınacak durumdaydım.

"Görmeyeli baya değişmişsin..." dedi Chanyeol beni süzerken. "Kim Jong In."

Chanyeol ve Jongin tanışıyor muydu?

"Öyle," dedi titreyen sesiyle. Sesinin titremesine büyük miktarda şaşırmıştım. Kafamı kaldırıp ona baktığımda göz bebeklerinin titrediğini farkettim. Gergin bir şekilde alt dudağını dişliyordu.

"Hoşçakalın," dedikten sonra apar topar masadan ayrıldı. Ben kendi derdimdeyken, aklım Jongin'in tepkisinde kalmıştı. Göz bebekleri titriyordu. Asla unutamayacağım bir görüntüydü. Jongin bana her zaman sert bir imaj yansıtmıştı ki bu yüzden az önceki yüz ifadesi etkilenmeme neden olmuştu.

"İyi misin?" diye endişeyle sorduğumda duraksadı ve bayık bir şekilde bana baktı. "Midem bulanıyor."

"Tamam, sen istersen otur bir yere. Sorun değil." dedim samimi bir şekilde ve gülümsedim. O ise boş bir bakış attıktan sonra bulduğu ilk boş masaya oturdu. O oturduğunda rahatlamış bir şekilde nefes verdim.

Başımın döndüğünü hissediyordum ve bu iyiye işaret etmiyordu. Jongin'in yanındaki sandalyeye oturdum ve saatlerce oradan kalkmadım. Ta ki, Jongin konuşma yapmak için sahneye çıkıncaya dek.

Yanımda oturan Bayan Oh'a döndüm ve saatlerdir aklımı kurcalayan soruyu büyük heyecanla sordum.

"Jongin ve Chanyeol tanışıyor mu?" Bayan Oh'un kaşları çatıldı. "Jongin sana anlatmadı mı?" dediğinde kafamı hafifçe sallamakla yetindim.

Duyduğum şeyden sonra, düşündüğüm tek şey ise duymamış olmayı ummamdı.


Bayan Oh'un formaliteden taktığı, fazla pahalı duran ihtişamlı gerdanlık boynumda büyük ağırlık yaparken Jongin'in bana doğru gelişini izledim.

Onun bu sert görüntüsünün altında masum ve kırgın bir çocuğun yattığını bilmek, onun hakkında daha çok şey bilme isteği uyandırıyordu.

Çok fazla ortak noktamız vardı onunla. Birbirimize benziyorduk.

Bana uzattığı elinin içine elimi yerleştirdim ve ayağa kalktım. Usul hareketlerle beni pistin ortasına getirdiğinde ellerini belime yerleştirdi, bende kollarımı boynuna doladım. Vücutlarımız uyum içerisinde arkada çalan fon müziğine eşlik ederken başımı omzuna yasladım.

Kim Jong In, nasıl biriydi böyle?

Soğuk kişiliğinin ardına sakladığı masum ve kırgın çocukla başa çıkmaya çalışan koca bir enkazdı.

Yanında olacaktım. Ona destek olacaktım. Her ne kadar onun gözünde iki yabancı olsak bile..

Gözlerimden sıcak göz yaşları usul usul süzülürken kollarımı ona daha sıkı doladım ve kafamı boynuna gömdüm.

Kulaklarımın içinde hala Bayan Oh'un dediği şey yankılanıyordu.

"Jongin, lisede Chanyeol tarafından zorbalığa uğradı."


Marry Me! | Kim JonginHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin