•Multimedia'da sizin için seçtiğim müzik var•Cır cır böceğinin ağzından
(Kadının ağzından)Belki onlarlada önceden tanışmışımdır...
Dora aynı sessizliğiyle tekrardan kapının yanında duran zile bastı.
O sırada bende üzerimdeki hastane kıyafetini düzelttim sonuçta iyi bir izlenim bırakmalıydım gerçi üzerimdeki hastane kıyafetiyle çok zordu.Kapının açılmayışının ardından içeride kimsenin olmadığına emin olduktan sonra takım elbisesinin ceplerini yokladı ve sol cebinden evin anahtarı olduğunu tahmin ettiğim anahtarı iri kemikli elerinin arasına aldı ve çevik bir şekilde kapıyı açtı.
Beni beklemeden içeri doğru ilerledi.
Yeni insanlarla tanışacaktım fakat içimde en ufak bir heycan tohumu filizlenmemişti. Yavaş adımlarla bende kapıdan içeriye adımımı attım. Silkelendim ve adımlarımı hızlandırarak salon olarak tahmin ettiğim odanın tam ortasına geldim.Odanın boş olması her ne kadar hayal kırıklığına sürüklesede umursamadım. Evin dışı kadar içide güzeldi hatta daha güzeldi. Kırmızı deri koltukların beyaz duvarla olan ahenki beni büyülemeye yetmişti.
Odanın dizaynı ve kırmızı ,yeşil biblo süslerin ve beyazın uyumu gerçekten kusursuzdu. Burda tek başına yaşıyor olamazdı çünkü tek kişi için fazlaca büyüktü.
Ona doğru kafamı çevirdim ve " Koskoca evde tek başına mı yaşıyorsun?" dedim hayret içindeki sesimle. Eliyle ensesini ovuşturarak ,halı desenlerin inceleyerek "Artık sadece kardeşimle yaşıyorum." Dedi ama cümlesinden sitem akıyordu. "Annen ve baban tatile mi gitti ki?" Dedim.
Hüzünle gülümsedi ve ben bu gülümsemeyi eve yeni alınan süs balığını izleyen çocuklar gibi saatlerce izleyebilirdim.
Kafasını halıdan çekip yüzümde sabitledi. Ve ben ilk defa bir adamın gözlerinde hüznün dans edişine şahit oluyordum.
Bir hüzün acı ile birlikte bu kadar ustaca dans edebilir miydi? yada bir dans bu denli hüzünlü olabilir miydi?
"Evet ikiside bizi terk edip sonsuz bir tatile gittiler üstelik bize bir veda bile etmeden. Hâni her tatil planlıdır ya onlarınkı sonsuz ve plansız bir tatil Cır cır böceği."
Sözlerinden pek bir şey anlamasamda pek üstelemedim. Gözlerindeki hüznün acı ile birlikte dans etmesine daha fazla göz yumamazdım.
Her şeyi unutmak adına yüzüne sahte de olsa koskocaman bir gülümseme yerleştirdi. " Duşa gir, hastane kokusundan arın önce bi." Dedi.
Aslında çok iyi olurdu. Kafamı olumlu anlamda salladım. "O zaman sen duştayken ben kahvaltıyı hazırlayayim, acıkmıssındır." Canıma minnetti hastanede yemek yediğimide hatırlamıyorum.
Fakat banyo yaptıktan sonra tekrar hastane kıyafetlerini giymek istemiyodum.
"Şey ben tekrardan bunları mı giyeceğim? " dedim .Hastaneye dağir her şeyden arınmak istiyordum. Kendince söylendi. Evin kalbi salon oluyordu salonun önünden 3 e ayrılıyordu. İkinci zaten merdiven sayesinde yukarı çıkılıyordu diğer ikisi ise kenarlara doğru uzunan koridorlar vardı.
Ev demek yanlış olurdu buraya. "Beni takip et"diye emir verdi. 2. koridordan merdivenleri koşar adım tırmandı onun yanında tosbâ gibi kalmıştım. Bende merdivenleri çıktıktan sonra gözlerimi uzun bir koridor karşıladı.
Dora bir kapının önünde durmuş beyniyle iç savaş başlatmış gibi duruyordu. Sanırım kapıyı açmak ve açmamak arasında kararsızdı. Ne vardı sanki bu odada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylülde Papatyalar
De TodoSadece güneşin yerinden ayrılmasıyla parlayabilen ufacık bir yıldız... Gökyüzünü dantel bigi saran aya rağmen aklı güneşteydi. Herkeze yukardan bakan kibirli güneş ile aşkı için parlaklığından ödün veren ufacık yıldız. Yağmurun ardından çıkan gökkü...