3. Bölüm

42 8 9
                                    

Hiç görmediğin kişiyi merak edersin. Nasıl birisi? Ne sever? Hele ki bütün aile dostların onu övüp daha çok meraklandırır ya!

Yol boyunca benimle hiç konuşmamıştı çünkü telefonla konuşuyordu. Resmen telefondaki kıza sövüyordu ama sağolasın Aksan'cığım sayende ingilizce küfür dağarcığım gelişti. Bazen öyle bir bağıyordu ki sıçrıyordum resmen.

Yarım saat süren yolculuğumuz sonunda şirkete gelmiş, arabayı park ediyorduk.

Biraz sinirli görünüyordu ya da bana öyle geliyordu, bilmiyorum. Bazen düşünüyorumda neden ben kimseye bağıramıyorum? Bir kişisel gelişim sayfasında okumuştum bunu. İnsanlar sinirli ya da dolu olduğu zamanlar kavga ederek karşısındakine olan öfkesini atabiliyormuş. Ben öfkemi çok seviyorum galiba bana olmuyor çünkü.

"Sen in, park edip geliyorum."

Otoparkta asansörün önünde durmuştu ve inmemi söylemişti, biraz anlamayarak 'bön bön' suratına baktıktan sonra arabadan indim. Arabadan inip kapıyı kapatınca 'kırsaydın' diye söylenip arabayı sürdü. Otomatik kapıdan içeri girip asansörü beklemeye başladım. Yürüyen merdivenle de çıkabilirdim ama dayanamayıp yürüyen merdivende de yürüdüğüm için asansörü bekledim. Sonunda asansör aşağı indiğinde içeriden annemlerin zamanından tanıdığım bir adam çıktı. Uzun zamandır şirkete gelmemiştim ve ilk kez Aksan'la geliyor olmam da pek normal değildi. Annemle babam bir yıl boyunca sadece onu düşünerek, onun yasını tutarak yaşadılar. Ben hiç umurlarında değildim. Çünkü Esila her şeyde daha iyiydi. Annem ve babamla günlük konuşma rutinimiz kavga ederek geçerdi ve bu kavgalarımızı sonlandıran kişi hep o olurdu. Bir şey alınacaksa hep o düşünülürdü, bir olay yüzünden yada kavgaya karıştığımız zaman hep Esila sayesinde kurtulurduk. O gittiğinde çöle düşmüş bir prenses gibi hissettim. Yalnızdım. Çok yalnız. Yanımda kimsem kalmamıştı. Bana şaka yapan, her zama gülümseten kardeşim aşkı yüzünden kendini feda etmişti. Egemen de gitti sayılırdı. Bitkisel hayatta iki yıldır yaşama tutunma mücadelesi veriyor. Esila herkes tarafından sevilen haksızlıklara rağmen herkesi anlayışla karşılayan bir kızdı. Tamda annemlein istediği türden. Ben hiç öyle olamamıştım. birisi bir şey dese durur onunla kavga eder, hakkımı arardım. Bu yüzden galiba herkes bana 'cadı' lakabı takıyor.

Yanımdan geçen adam şöyle bir beni süzdükten sonta tanımış olcak ki geri döndü.

''Elçim Hanım, görüşmeyeli uzun zaman oldu, nasılsınız?''

Elçim Hanım. Yeni bir sıfat daha geldi hayatıma.

''İyi-''

Diyecekken açılan asansöre doğru sertçe itildim.

''Ne yaptığını sanıyorsun sen? Ayıp oldu adama!''

Evet. Aksan gelmiş ve ben şirketimizde çalışan adamla konuşacakken omuzlarımdan tutup içeriye sıkıştırmıştı beni. O sırada beni hiç takmayıp düğmeye basacakken,

''Kaçıncı kat?'' diye sordu.

Annemle babam trafik kazası geçirdikten sonra geçici olarak şirket hisselerim on sekiz yaşına gelene kadar en yakın akrabama yani teyzeme devredildi. Daha sonra bende hisselerimin çoğunu teyzeme devrettim ve onu işlerin başına getirdim. işlerle, şirketle uğraşacak ne zamanın nede gücüm vardı. Ara sıra kafama estiğinde okula gider, daha sonra tekrar eve dönerdim. Bazen dışarıda kızlarla buluşur, onların sohbetlerini dinlerdim bazende bize çağırırdım. Ama en çok vakit ayırdığım şey yazılarımdı. Oturup saatlerce yazabilirdim. Onları kontrol eder, silip yeniden yazardım. Galiba en büyük ve tek zevkimdi bu.

''Üç.''

''Dedikleri gibi Kutlu'ların cadısıymışsın.''

Tamam. Kabul bazen gerçekten işler çığırından çıkıyordu ama ben bunu dışarıya yansıtmıyordum.

Evlilik OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin