Prolog 2

42 11 0
                                    

21 Ocak 2013.

Sobadan yüzüme vuran sıcaklık yerini hafif bir esintiye bıraktığında açılan kapıdan iki elide torbalarla dolu şekilde içeri giren sevgilime baktım. Minik burnunu çevreleyen gergin yanakları soğuk nedeniyle kızarmıştı. "Hoşgeldin." diyerek oturduğum yerden kalkıp elindeki poşetleri almak için hamle yaptım. O ise elindeki poşetleri bana uzatmak yerine gürültülü bir şekilde yere bıraktı.

En çokta vücuduma dolandığında sevdiğim kolları, her zamanki yerindeydi. Beni içine sokmak istercesine sarılıyordu işte. "Özledim seni." diye mırıldandım ellerim omuzlarını bulurken. O ise benden birkaç adım uzaklaşmış, ellerimizi iki yanında tutuyordu. Düşünceli bir şekilde "Iyi misin sevgilim?" diye sordu.

"Halsizim, başım ağrıyor ve galiba ateşim var." sözümü bitirip ona yaklaştım. Ayakta duracak halim yoktu. "Bakalım bakalım ateşin var mıymış?" beni hafifçe kendine doğru çekeleyip, dudaklarını dudaklarıma kapattı. Soğuk dudakları sıcak dudaklarımın üstünde tamamen hareketsiz duruyordu. Kollarını benden ayırmadan yavaşça dudakları dudaklarımdan ayrıldı. "Sen ateşler içinde yanıyorsun!" diye gürledi. Ben ne kadar "yok bir şeyim" desemde kolumu kavrayıp zorla beni banyoya soktu. Klozetin kapağını kapatıp beni üstüne oturttuktan sonra duşa kabinin sürtmeli olan kapaklarını ters tarafa ittirerek araladı ve suyu ayarlamaya koyuldu.

Kalın ceketinden dolayı rahat hareket edemiyordu. Zaten sıkı giyinmeyi de hiç sevmez, soğuktan ve kış mevsiminden nefret ederdi. Yaz insanıydı o, yaz mevsiminin bana armağanıydı. Her ne kadar kıştan nefret etsede karla oynamaya bayılırdı. Çelişkili bir insandı, çelişkiler içinde boğulan bir insandı. Çelişkilerine aşık olduğum adam. Beni çelişkiye düşürme olur mu?

Ne ara düğmelerini açtığını bilmediğim ceketini kapının arkasındaki askılığa astı. Üstündeki kazağı da çevik bi' hareketle çıkardı ve ceketinin yanına astı.

Yavaşça beni oturduğum yerden kaldırıp duşa kabinin önüne getirdi. Elleri nazikçe bol kazağımın uçlarını kavramıştı. Kazağımı çıkardıktan sonra altımdaki eşofmana baktı. Neredeyse düştü düşecek olan eşofmanımı umursamadan belindeki ipini çözüp, geride bıraktım ve duşakabine girdim.

Su soğuktu. Soğuğu severdim. Küvete oturup soğuk suyun boynuma kadar gelmesini izledim. Kafasını duşakabinin kapısına dayamış beni izleyen sevgilime gülümsedim. Titriyordum ama umrumda değildi. "Bu kadarı yeterli." dedikten sonra içeri doğru gitti bense suyu kapatıp ayağa kalkmakla meşguldüm. Duşakabinin içinden sonunda çıkabildiğimde dolaptan bir havlu çıkarıp bedenime sardım.

Geldiğinde beni ayakta görünce kaşlarını çattı. Kaşlarını çatmasını sevmezdim. Elimi, kaşlarını çatınca oluşan kırışıklığa götürüp, düzeltmek istercesine alnına dokundurdum.

Alnındaki elimi dudaklarının hizasına getirip ufak bir öpücük bıraktı. "Ben gelene kadar çıkmamalıydın güzelim." dedi elindeki kıyafetleri bana uzatırken. "Çok abartıyorsun sevgilim, sadece azıcık ateşim var. Şimdi arkanı dön lütfen." Gülerek arkasını döndü. "Hala utanıyor musun ufaklık?" Havluyu rafa bırakıp ıslak çamaşırlarımı kurularıyla değiştirdikten sonra, havluyu ve ıslak çamaşırları köşedeki çamaşır makinesinin içine koydum. "Uhm sanırım utanıyorum." deyip kıkırdadım. "Üzerini değiştirdiğine göre saçlarını kurulama zamanı." deyip elindeki küçük saç kurutma makinesini salladı.

Tuvalet aynasının önüne bir tabure çekti ve oturmamı işaret etti. Onu fazla bekletmeden dediğini yaptım. Önce çekmeceden bordo bir tarak çıkarıp güzelce saçlarımı taradı. Çok severdi saçlarımla oynamayı.

"Saçlarımı kestirmeyi düşünüyorum çok uzadılar." deyip omuz silktim. Yanlış bir şey söylemişim gibi aniden kafasını kaldırdı. Bu hareketiyle aynada gözlerimiz kesişti. "Kestirme. Kestirmeni istemiyorum sevgilim. Sanki kalbinin bütün kırıklarına rağmen senin hayata tutunuş yolun onlar ve bende onlarla uğraşarak o kalbindeki kırıkları onarıcağıma inanıyorum." O böyle deyince bi' şey oldu bana birden, tuhaf bi' şekilde mutlu hissettim kendimi. Ayağa kalkıp ısınmış minik burnunu öpüverdim.

Acılarımı saçlarıma sardığıma inanan adam. Benim en büyük acımın sen olacağını kim bilebilirdi ki?

UMUT'UN KÜLLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin