Prolog 3

62 9 3
                                    

31 Aralık 2014.

Güneşin acımasız ışıkları pervasızca göz kapaklarıma vurduğunda artık uyanmam gerektiğini biliyordum. Elimi sağ tarafıma attım. Boştu. "Batın?" diye seslendim gözlerim kapalı. Ses gelmedi. Yavaşça gözlerimi araladım. Odada kimse yoktu. Onun yokluğunun korkusundan mıdır bilmem, hızla yataktan kalkıp koşar adımlarla merdivenlerden indim. Mutfaktan sesler geldiğini duyunca rahatlamıştım. Salondaki vitrinin önünden geçerken durup camdaki yansımamdan saçımın kabarıklığı elimle olabildiğince en aza indirdikten sonra mutfağa ilerledim.

Geldiğimi fark etmemişti. Fırsattan istifade onu izlemeye koyuldum. Radyoda çalan şarkı bittiğinde Teoman çalmaya başladı. Teoman'ı çok severdi. Elindeki krepleri masaya koymak için arkasını döndüğü sırada beni görünce duraksadı. Bense şarkıyı devam ettirdim.

"Gözlerin mi daldı yoksa sıkıldın mı sorulardan? Hiç geçmez mi gözlerinden bu sonbahar?" O da benim bu hareketime gülüp devam etti. "Bir kar tanesi ol kon dilimin ucuna. Bir kar tanesi erir ağzımda." Tam devam etmek için ağzımı açmıştım ki radyo cızırtılı bir sesle kapandı. Radyoya doğru sinirli bir bakış attım. Sonra birbirimize bakıp kahkahalarla gülmeye başladık.


O gülmeyi kesmişti. Ama ben hala gülüyordum. Içinde kreplerin bulunduğu tabağı, belimden kavrayıp beni hafifçe sola kaydırdıktan sonra uzanıp masaya koydu. Masanın başına kadar elimi nazikçe tutup getirdi. Ben bir ona bir sandalyeye bakarken kaşlarını kaldırarak sandalyeyi gösterdi. Ben oturduktan sonra ise yavaşça sandalyeyi itti.


Ben onun bu hareketine hala akıl sır erdiremezken o karşımdaki sandalyeye geçip oturmuştu bile.


Bugün değişikti, fazla değişik. Asla erken kalkmazdı mesela o. Erken kalkınca başı ağrırdı çünkü.


Çıkmaya yüz tutan sakallarını kaşıdı usulca. Bir derdi vardı. Üstüne gitmek istemedim. Sessiz bir şekilde tabağımdaki krepi kesmeye başladım. "Kahvaltıdan sonra hazırlan sevgilim. Bu gece burada olmayacağız." İşte bu beklemediğim bi' haberdi. Bi' şeyler oluyordu ve Batın bana hiçbir şey söylemiyordu. Ayağa kalkıp usulca ona doğru yürümeye başladım. Yanına vardığımda ellerimden güç alarak masanın üstüne oturdum. Krep tabağını ileri ittirip kalçamdan tutup beni biraz daha sağa doğru kaydırdı masanın üzerinde. Böylece karşı karşıyaydık artık. Elimi yanağına koydum, kafasını elime doğru yasladı. "Neyin var Batın?" Yutkundu. "Bir şeyim yok sevgilim."


"Batın..." dedim ı' ları uzatarak uysal bir biçimde. "Neden benden bir şeyler saklıyorsun?" İnkar edecek olsa da saklıyordu, biliyordum. "Bir şeyler saklamak değil de. Bu gece" duraksayıp devam etti, doğru kelimeleri arıyor gibi bir hali vardı. "Bu gece... Benim için değerli olan birçok şeyden vazgeçeceğim... Bu gece yaşarken öleceğim... Hadi bu konuyu kapatalım. Oyun oynamaya ne dersin? Senin çok sevdiğin şu kelime oyunu?" Söyledikleri canımı sıkmıştı, hem de çok fazla. Üstüne gitmedim, üstüne gitmem onu daha çok üzerdi. "Peki, oynayalım." dedim yapay bir sevinçle.


"Başlıyorum." dedi gülerek. Az önceyi unutmuştun değil mi adam? Sırf bende unutayım ve üzülmeyeyim diye unutmuş gibi yapıyordun değil mi?

Basit bir oyundu, ilk başlayan kişi bi' kelime söylerdi. Diğer oyuncu ise bu kelimenin çağrıştırdığı en yakın kelimeyi söyler ve oyun böyle sürer giderdi. Kazananı yoktu bu oyunun, benim kazandığım en güzel şey O'ydu zaten.

"Hüzün." Başlangıçta bu kadar derin anlamı olan bi' kelime söylemesi beni şaşırtmıştı.

"Ayrılık." diye devam ettirdim. Senden ayrılırsam hüznümden ölürüm Batın.

"Fahişe." Bu kelime ne alaka demek istesem de sesimi çıkarmadım.

"Kıskançlık." Bir fahişeye ait olan ellerin senin vücuduna dokunmasını düşünmek bile içimdeki kıskançlık duygusunu dürtmeye yetiyor.

"Gece." Hadi ama kıskançlıkla gecenin ne alakası var şimdi?

"Kutsal." Seninle en özel anlarımız bedenlerimizin tek parça olup, ruhlarımızın birbirine en utanmaz nağmeleri fısıldadığı kutsal gecelerde oldu.

"Sen." dedi, gülümseyip masadan kalktım ve ona sarıldım. "Benim en kutsalım, sen." diye devam ettirdi.

Gözlerine baktım. O derin kahvelere. Gözlerinde nefes aldığım Adam, beni soluksuz bırakacağını kim bilebilirdi ki?

UMUT'UN KÜLLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin