Karanlık... Gecenin yangınıyla, kanıyla iyice ağırlaşan bir karanlık. Sanki gökyüzü artık dayanamayacaktı bu ağırlığa. Uzaklarda hayaller, çılgınca eğlenen kadınlar, şampanya şişelerinin sayısızca açılması o günü hatırlatıyor.
Birisi küfrediyor, birisi ağlıyor, birisiyse ses çıkarmıyor çünkü nerde olduğunu kimse bilsin istemiyor.
Bu eğlenenlerin, bu ağlayanların, küfredenlerin yada susanların baş saldığı ama kimsenin görülmediği karanlık sokakta yürüyorum. Umrumda değil kimse, ne bir kadın, ne bir kadeh votka nede bir yumruk, sadece öfke...
Nereye gittiğimi sadece ben biliyorum, ne arabasıyla eve giden Sedat, ne bu gece küllere karışan Nadir nede hayallerden ibaret olan Ender. Öfke tüm bedenimi kapladığı halde istemeden kıskançlık canımı sıksada aldırmadan yürüyorum. "Sevgili!" diyor susmakta olan birisi. Sevgili, ne kadar fazlaysa o kadar alışırsın acıya... Alıştın zannedersin ama acının ta kendisi sen olursun. Hayatımda tek olan kadının yüzü beliriyor gecenin karanlığında. Dudağı, gözleri belki de göğüsleri düşüyor gökyüzünün eşsiz görüntüsüne. Ama suratı asık, gözleri kanlı. Her gecesi üzüntülü, kederli... Aldırmıyor, küfür edercesine yoluma devam ediyorum. "Sevgili!" diyor yine birisi, "Sevgiliye sahip olursun ama sahip olduğun bedenidir."
Nefes sesimi bu ses katlediyor ve yürüyorum. Yürürken karanlıktaki Mina'nın görüntüsüde sesle kayboluyor. Yangından kalma öksürük hala beni bırakmıyor, öksürüyorum.
Yürüyorum ama adımlarım hızlanıyor. Çaresizlikle, adımlarım koşuyor. İçimden küfürler haykırıyor ama bir türlü yol bitmiyor. Uzun adımlar, yumruğum atmaya hazır, dişim titriyor. Bu durum beni daha da öfkelendiriyor. Bir tek dişimi hissediyorum. Hiçbir zaman sahip olamadığım dişlerim, öfkem sınırı aştığında titrer. Neden bu çaresiz bedenle, küçük akıllarla, kendimizi doğanın hakimi sanırız ki?
Bu cinayetlerden kurtulsam, kadın seslerine ulaşıp bir şampanyada ben açsam. Belki kadınlar tüm dertlerimi bedenime dokunarak, söküp alacaklar.
Kadınlar... Vücutları birkaç yüzükle sizin olacak kadınlar. Bir saat sizi ne kadar mutlu edecek? Kadın kadınlığından, namusundan uzaklaştığı gibi uzaklaşıyorum. Bu kadınlara bir saat sahip olsam, belki son bulacak bu öfke, bu kıskançlık, bedenimi ele geçiren karanlık...
Metronun istasyona gelmesi, tüm şehrin son bulduğu; kiminin iş sonu, kiminin eğlence sonu, kiminin bekleyiş sonuydu metro. Kapı kapanana kasar kaç kişi binebilir? 50... 100... Belkide 200 kişi biniyor. Bu seslerin arasında bir ses kulağımı tırmalıyor. Ne sesi olduğu anlaşılmıyor. Evet, adımları yankılanıyor karanlıkta. Benim olmalı, aldırmadan yürüyorum.
Her adımım daha da tedirginleşiyor. Arkamda, birisi beni takip mi ediyor? Adımlarım, hızını kesiyorum ama onun yankılanan adımlarıda yavaşlıyor. Öfke gibi sinsi, temkinli, yavaşladığımı anlayacak kadar hızlı. Birisi beni kesinlikle takip ediyor. Beni öyle takip ediyor ki, adımları adımıma, nefesi nefesime, kalp atışıysa kalbimle aynı yürüyor. Gölgesini gölgeme kadar saklayacak tek bir kişi var, oda arkamda beni takip ediyor. Ne zamandır bugün için yaşadım. Beni öldürecek kişiyi, mermilerin arasında, uçurumun ucunda yada dibinde, her savaşta, her patlayan bombada, her nefeste ve tek sevdiğim Mina'da aradım.
O gün, bugün mü? Sonunda buldum mu katilimi? Her gece boğuştuğu m kabusların hesabı şimdi verilecek. Öfkeden, kıskançlıktan iz kalmadı. Ve adımlarımın, gitmem gereken yerin bir önemi kalmıyor. Nefesimde mutluluktan başka bir şey hissedilmiyor.
Hiç beklemediğim anda bedenimi bir soğuk ele geçiriyor. Ele geçiren teslimiyetin soğuğunda başka bir şey değil. Bu sefer dişim soğuktan titriyor. Saçma, bedenim hiçbir zaman bu kadar üşümedi. Mutluluk, gözümden bir damla yaşa sebep oluyor. Ağzımda kanın tadı bile beliriyor.
Teslimiyet uzun sürmüyor. Gözüme Mina'nın görüntüsü gelmesi yaşama isteğimi uyandırıyor. Kıskançlık, öfke kat kat yeniden doğuyor. Ölmek için erken, o yere ulaşmadan ölemem. Ağzımdan çıkan sözler geceyi uyandırıyor.
"Benim sevdiğimin gözü kanlanacağına, onun anası kör olsun."
Nadir'in tavsiyesi, kravatımı gevşetiyor, ceketimin düğmesini açıyor ve sol elim belime uzanıyor. Nadir'in tavsiyesi üzerine temkinliyim. Tabanca çoktan hazır, mermi namluya sürülü. Dönüp, ateş etemem gerekiyor. Bir kez daha beni öldürecek kişi ağzının payını alacak. Şuana kadar ki tüm çatışmalar gibi, titremeden tek mermi ve kafa. "Senin için Mina!" diye sarılıyorum kabzaya. Sert bir rüzgar kalbime esiyor. Rüzgar, öfke ve kıskançlıkla dolu, gecenin kanlı gerçeği. Rüzgarın estiği yerde birisi dikiliyor. Gülümsüyorum, sebepsizce ve nedensizce gülümsüyorum katilime.
"Senin geleceğini tahmin etmeliydim."
Yıkılıyorum karanlık sokağa. Ve son sözüm "Tahmin etmeliydim..." yarıda kalıyor, tekrarlayamıyorum.
"Geldim ama sen geç kaldın. Elveda sevgili."(Yeni bölüm için = +1k okunma +100 oy)
-Sevgili okurlarım yorumlarınız beni çok mutlu ediyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZSÜZ ADAM (HAYALLER )
Misteri / Thriller'Karanlığın İçindeki aydınlık.' Karanlıkta aydınlık son bulur. Peki ya hayaller, umutlar yada acılardan iz kalır mı? Bir canı sonlandırmak için ne gerekir? Birisini öldürmek bizi nerelere sürükler? ... Aşk... Hayatta ne varsa sebebi; Aşk ve Öf...