Kahvaltıdan sonra Justin, Jaxon ve Jazmyn için bir valiz haırlamamı söyleyip çalışma odasına gitmişti. Sofrayı topladıktan sonra bulaşıkları seri bir şekilde makineye yerleştirip çocuklarla birlikte yukarı çıktım.
Orta boy siyah valizi yatağa koyduktan sonra dolaptan seçtiğim kıyafetleri tek tek valize yerleştirdim. Çoğunlukla günlük kıyafetleri koyduktan sonra çorap ve iç çamaşırlarını da koydum. İkisinin kıyafetleri valize rahatça sığmıştı. Bu yüzden ikinci bi' valize gerek yoktu.
Çocukları da giydirdikten sonra valizi elime alıp çocuklarla birlikte aşağıya indim. Justin salonda değildi. Büyük ihtimalle çalışma odasındaydı. Jaxon ve Jazmyn'e beklemelerini söyledikten sonra yukarı çıkıp çalışma odasına yürüdüm. Kapıya geldikten sonra iki kere tıklatıp "Gir." sesinden sonra içeri girdim.
Justin sandalyesine oturmuş, uzun ince parmaklarıyla tuttuğu siyah kalem ile masada duran dosyaya bir şeyler karalıyordu. Yanına gidip "Çocukların herşeyi hazır. Sana da bir çanta hazırlamamı ister misin?" diye sordum. Yazı yazmaya devam ederken başını salladı. Topuklarımın üzerinde dönüp Justin'in odasına ilerledim.
Odasındaki büyük beyaz dolabın üst kısmından en küçük valizi alıp içine birkaç kazak, ceket ve pantolon koydum. Valizin ön kısmına da iç çamaşırı ve çorap koyduktan sonra eksik bir şey var mı diye kontrol edip valizin fermuarını çektim. Valizi koridora çıkardıktan sonra Justin'in çalışma odasına gidip tekrak kapıyı tıklattım. Justin'in gel demesini beklerken birden kapı açılıp Justin koridora çıkınca istemsizce yerimden sıçramıştım.
Justin bana kısa bir bakış attıktan sonra yanımdan geçip odasının önündeki valizi aldı ve aşağıya inmeye başladı. Bende merdivenlere ilerledim ve onunla birlikte aşağıya indim.
Justin'in üzerinde kopüşonlu oldukça rahat görünen bir kazak vardı ve altında da siyah dar bir pantolon. Ayağındaki ayakkabının markasıyla ilgili bir fikrim yoktu fakat siyah bir spor ayakkabıydı. Oldukça sade ama şık duruyordu. Çoğu zaman onu takım elbiseyle gördüğüm için bu şekilde rahat giyinmesine alışamamıştım.
Justin üzerine montunu geçirdikten sonra dışarı çıkıp valizleri arabaya yerleştirdi. O valizleri yerleştirirken ben Jaxon ve Jazmyn'i koltuklarına oturtmuş ve emniyet kemerlerini takmıştım. Justin çocukların hazır olduğunu görünce sürücü koltuğuna binip kapıyı kapattı. Camı açtıktan sonra elini dışarı çıkardı ve kısa bir "görüşürüz" işareti yaptı. Başımla onayladıktan sonra gidişlerini izledim.
İçeri girdikten sonra yukarı çıkıp üzerime uzun beyaz bir tişört geçirdim. Önce Jazmyn'in odasına girip bütün oyuncaklarını güzelce yerlerine koyduktan sonra yatağının nevresimlerini değiştirip dolabını düzelttim. Daha sonra Jaxon'un odasına geçip aynı şekilde onun odasını da toparladım. En son Justin'in odasına girip nevresimini değiştirdikten sonra dolabın en büyük kapağını açıp düzeltilmesi gereken yerlere baktım. Ama yoktu. Tüm gömlekler, pantolonlar, ceketler... Herşey renk renk ayrılmış harika bir şekilde duruyordu. Diğer kapağı da açtıp düzenli mi diye baktım. Burası da düzenliydi. Diğer taraftan tek farkı burada günlük kıyafetlerin olmasıydı.
Dolabı kapattıktan sonra masasına ilerledim. 3 geniş çekmecesi olan bu masa dolabın aksine biraz dağınıktı. Sırasıyla yan yana dizilmiş olan parfümlerden birkaçı devrilmiş bir kaçının ise kapağı masadaydı. Devrilen parfümleri düzelttikten sonra kapaklarını kapatıp saatlerine baktım. Ben pahalıyım diye bağıran yaklaşık on tane saat vardı. Hepsi masada kutularının içinde duruyordu. Onların içinde sadece birkaçının kapağı açık duruyordu. Onları kapattıktan sonra odadan çıktım.
Temizlemek için Justin'in çalışma odasına ilerledim ama girmemiştim çünkü kilitliydi. Umursamayıp salona indim ve orayı temizlemeye başladım. İlk önce yerdeki yastıkları yerlerine koyduktan sonra masadaki kitapları alıp kitaplığa yerleştirdim. Yerdeki oyuncakları topladıp oyuncak sepetine koydum. Salonun toplu olduğuna emin olduktan sonra mutfağa geçip dolapların içini güzelce topladım.
Tüm evi topladıktan sonra bahçeye çıkıp çiçeklere baktım. Çok fazla çiçek yoktu aslında ama bahçe çok hoş görünüyordu. Birkaç çiçeğin solmak üzere olduğunu görünce bahçenin etrafına bakıp hortumu aradım. En son bahçenin köşesindeki dolapta bulunca çıkarıp musluğa taktım. Gidip çiçekleri sulamaya başladım.
Çiçekleri sularken bir yandan da ıslık çalıyordum. Kendimi uzun zamandan sonra huzurlu hissediyordum. Gülümseyerek çiçekleri sularken birden arkamdan birinin "Ne yapıyorsun?" dediğini duydum ve reflex olarak arkamı döndüm. Elimdeki hortumu karşıya doğru tuttuğum için bana seslenen Justin ıslanmış ve ağzı açık bir şekilde üzerine yapışan kıyafetlere bakmıştı. Dişlerini sıkıp "Joanna ne yapıyorsun?" demişti. Telaşla ona yaklaşıp "Özür dilerim, özür dilerim." diye mırıldanırken hala hortumu ona tutuyordum.
Justin en sonunda sinirlenip "Tanrı aşkına at şu hortumu yere!" diye bağırınca elimdeki hortumu atmış ve geriye doğru iki adım atmıştım. Justin sinirle bana baktıktan sonra kıyafetlerine baktı. Derin bir nefes alıp bıraktı ve yere attığım hortumu alıp "Ödeşeceğiz." dedi. Gölerimi kocaman açıp "Hayır!" demiştim ama beni dinlemeyip hortumu üzerime tutmuştu.
Çığlık atıp eve doğru koşmaya çalışmıştım ama Justin engel olmuştu. Çığlık atmaya devam ederken birden Justin durunca bende durmuştum. Hortumu kenara fırlattıktan sonra çimlere oturan Justin sırıtarak beni süzmeye başlamıştı. Kaşlarımı çatıp ona baktıktan sonra neye baktığını anlamak için üzerime baktım ve utançtan kıpkırmızı oldum.
Su yüzünden ıslanan beyaz tişörtüm bedenine yapışmış her şeyimi belli ediyordu. Tişörtü öne doğru çekip bedenimden ayırdıktan sonra "Gözlerini bedenimden çek Bieber." diye hırladım. Justin gülerek kendini çimlere attıktan sonra kollarını başının altında birleştirdi. Hala bakmaya devam ettiği için sinirle önünden geçip ev ilerledim.
Oday çıkıp üzerini değiştirdikten sonra saçıma havlu sarıp aşağıya indim. Justin de büyük ihtimalle odasında olduğu için rahatça aşağıya inebilirdim. Beklediğimin aksine Justin salonda olduğundan duraksamıştım. Altındaki siyah eşofman ve tişörtsüz haliyle koltuğa oturmuş başını geriye yaslamıştı ve gözleri kapalıydı. Yutkunduktan sonra gözlerimi kaçırıp boğazımı temizledim.
"Aç mısın?" diye sordup ağırlığımı tek ayağıma verdim. Justin tek gözünü açıp bana baktı.
"Hayır."
"Neden erken geldin?"
"Beni mi sorguluyorsun?" dedikten sonra koltukta doğrulup bana baktı. "Hayır, tabii ki. Sadece orada bir süre kalacağını sanıyordum."
"Orada kalacağımı söylediğimi hatırlamıyorum." dedi ve ayağa kalktı. Gözlerimi devirdikten sonra arkamı dönüp mutfağa ilerledim. Bir bardak su aldım ve içip bardağı masaya bıraktım.
Justin mutfağa geldikten sonra tezgaha yaslanıp "Yarın reklam çekimine gideceğiz. Ona göre erkenden hazır ol. Çok yoğun bir gün olacak." dedi ve mutfaktan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bieber'ın Hizmetçisi (Justin Bieber Fanfiction)
FanfictionJoanna Mortinez annesi hayatını kaybettikten bir yıl sonra babasının eve başka bir kadınla gelmesinin üzerine doğup büyüdüğü Fransa'dan Amerika'ya taşınır. Amerika'da yeni bir hayata başlamaya çalışan Joanna,Amerika'nın sayılı zenginlerinden olan iş...