Umutlara yelken açmak

29 3 0
                                    

Bir yandan pasaport ve biletimi hazırlıyor diğer bir yandan da annemin nasihatlarını dinleyerek başımla  onaylıyordum.

Heyecan,sevinç,üzüntü bütün duygularım karman çormandı annemin gözlerine bakamıyordum ayrılığın bu kadar zor olacağını hiç düşünmemiştim.

"Uçağın iner inmez saat kaç olursa olsun arıyorsun beni anlaştık mı ?"

"Tamam anne anlaştık " diyip sıkıca sarıldım o an boğazım düğüm düğüm oldu kendimi zorla tutuyordum ağlamamak için.

"Bütün eşyalarını aldın,bilette,pasaportta tamam.Dikkat et kendine oralarda annecim tamam mı?aklım sende kalmasın."diyerek gözleri dolu dolu bakıyordu bana.

Gülümseyerek sarıldım ve yanaklarını sıkarak " Merak etme Gülten hatun dikkat ederim.Bilmediğim ortamlarda bulunmayacağım,saçma sapan sağlıksız şeyler yemeyeceğim,ilk zamanlar kimseye güvenmeyeceğim haa unutuyordum her akşam seni arayacağım ve rapor vereceğim anlaştık mı?"

Gülerek "anlaştık küçük cadı".

Ve yine sıkıca sarıldı bana uçağımın anonsunu duyunca ikimizinde  yüzü iyice düştü son bir kez daha sarıldıktan sonra yavaşça yolcu bölümüne doğru yürümeye başladım.Arkaya dönüp baktığımda annem mahsun bir halde sadece el sallıyordu bende gülümseyerek ona karşılık verdim o hali iyice duygulandırmıştı beni.Onu yalnız bırakacağım için birkez  daha kendime kızmıştım.

Gözden kaybolduktan sonra göz yaşlarıma hakim olamamamıştım zorda olsa biraz kendime hakim oldum göz yaşlarımı silip uçuş kapısına doğru yöneldim işte heyecan başlıyordu.

Uçak da yerimi almıştım heyecanla uçağın kalkmasını bekliyordum çok uzun olmasada sekiz buçuk saatlik bir yol vardı önümde.Bu sürede en iyi yapacağım şey kulaklıklarımı takıp uyumak olacaktı.Ve öylede olmuştu.

Garip bir rüya da bulmuştum kendimi sanki hiç birşey olmamış gibi Perla da ofisde hala çalışıyordum birden kapı açıldı ve Ozan'ı gördüm gülerek yanıma geldi eliyle belimi kavrayıp sarıldı o an mutluluktan uçuyordum ama birden kulağıma "Artık çok geç herşey bitti" demesiyle bütün herşey paramparça olmaya başladı.
Sadece her tarafda sis bulutu vardı birden o gıcık ve tanıdık sesi duydum kahkahalar atıyordu.
O an onu görünce çıldırdım " ne işin var burda senin " diyerek haykırdım o ise bana doğru yürüyordu bana doğru geldikçe yanındaki gölge ve herşey netleşiyordu.Hayır bu olamazdı Ozan'ın ne işi vardı orda hemde elini tutuyordu  bana doğru gülerek " senin olan herşey benim artık".
lafını tekrar tekrar söylüyordu kulaklarımı kapatıp kaçıyordum ama sis bulutun her yerinden o ikisi çıkıyor ve o sesi tekrar tekrar duyuyordum.Hayır bu olamaz diye  çığlık çığlığa koşuyordum.
Birden sıçrayarak uyandım yüzüm boncuk boncuk terlemişti resmen kabusum olmuştu Derya burda da yakamı bırakmıyordu.En ilginç yanı ise Ozan'dı onu böyle görmeyi hiç beklemiyordum psikolojim ve bilinç altım gerçekten benle dalga geçiyor olmalıydı.Bu saçma rüyayı düşünerek bu güzel günü mahvetmeliydim  rüyamın etkisinden kurtulamasam da ilgimi dağıtmaya çalıştım etrafa bakındım uçaktaki herkes kendi halindeydi bende uçaktaki reklam broşürlerini karıştırıp biraz gökyüzünü izledim.
Kulaklıktan gelen sting şarkısıyla beyaz bulutların içinde kayboldum.

Hostesin iniş uyarısıyla uyandım ah nihayet uçuşum sona eriyordu büyük bir hevesle cama yapışıp uzaktan kuş başı şehri incelemeye başladım.

Bavullarımı alır almaz çıkışa yöneldim kursla iletişime geçtiğimde iniş saatimde yetkili biri beni karşılayacaktı.
Çıkışa gelince bir kalabalıkla karşılaştım herkesin elinde bir tabela ve isimler yazıyordu yavaşça kendi ismimi aradım.
Uzun bir göz gezdirme sürecinden sonra nihayet ismimi yazan tabelayı buldum ufak tefek bir adam meraklı gözlerle bakınıyordu tabelayı görünce gülmeye başladım tabelada koskoca "MELİSSA" yazıyordu.
Ona doğru yürüyerek yüksek sesle "Bonjour mösyö" diyerek tabeladaki ikinci s harfini sildim ve gülerek İngilizce "doğrusu böyle olmalı.
Şaşkın ve mahçup bir halde özür dileyerek "Bonjour bayan Özbek ben Carlo Brunelle"
İngilizce bilmesine sevinerek "memnun oldum bay Brunelle."
"Arabamız dışarda hazır bekliyor buyurun "diyerek bavullarımı aldı elimden komik sevimli bir hali vardı.
Dışarı çıktığımızda okulun adı olan "ECOLE DE LA CHAMBRE SYNDICALE "yazılı siyah bir araba bekliyordu.
Heyecanla koltuğuma yerleştim hemen ilk iş hemen annemi aradım ve rapor verdim.Daha sonra heyecanla pencereden şehri izlemeye koyuldum gerçekten tarih ve sanat kokan bir şehirdi Paris hayallerimin şerhindeydim sonunda mutluluktan havaya uçacaktım adeta.
Epey  bir yol gittikten sonra baya görkemli tarihi bir binanın önünde durduk camdan başımı çıkartınca okula geldiğimi anladım gerçekten harika bir mimarisi vardı.
Carlo kapımı açarak "ECOLE DE LA CHAMBRE SYNDICALE' e hoş geldiniz ön taraftan buyrun."
Büyük bir heyecanla indim arabadan "Teşekkür ederim bay Brunelle" diyerek binadan içeri girdim.
Büyülenmiş gibiydim bir yandan bay Carlo okul tarihinden bahsediyor bir yandan da okul yönetimin bürosuna yürüyorduk.En çok ilgimi çekense dünyaca bir çok ünlü tasarımcıların (Issey Miyake, Valentino, André Courreges, Nicole Miller ,Yves Saint Laurent)bu okulda eğitim almalarıydı.

Bir son'la başlar herşeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin