Sabah enerjik ve mutlu bir biçimde uyanmıştım bu gerçekten şaşırtıcı bir gelişmeydi aynaya baktığımda yüzüm ve gözlerimin içi gülüyordu.
Saatlerce kendimle uğraştım pek içime sinmesede derse geç kalmamak için odamdan çıkmıştım.
Bugün dört saatlik bir dersim vardı ve sonrasını Jamie'ye söz vermiştim.Ah düşünmesi bile heyecanlandırmıştı beni.
Mia'yla koridorda karşılaşınca munzur bir şekilde "Aman tanrım ışığın gözümü kör edecek" diyerek kahkahaya boğulmuştu.Koluna sertçe vurarak "Sanada merhaba Mia"
"Hiç şakaya gelemiyorsun ama Mel"
"Sıkça yaptığın için olabilir mi?"diyerek gözlerimi devirdim
"Tamam tamam artık şaka yok."diyerek başının üstüne hare çizdi.
Ah bu kızla nasıl başa çıkacaktım çok enerjik,yaşam dolu ve bir o kadar da iflah olmazdı.
İkişer saatlik blok dersler olarak işledik derslerimizi biraz bunaltmıştı bizi ama benim için zafere koşmak gibi birşeydi.
Mia zombi takliti yaparak "kahve mi içsek ne yapsak beynim dondu"
Gözlerimi kaçırarak "şey ben gelemeyebilirim başka planım var"
Birden önüme sıçramıştı az önceki halinden eser yoktu "Ne nasıl kimle nerde çabuk anlat"
Kızarmıştım "Jamie'yle buluşacağım "
"Ooo birşeyler oluyor ışığın sebebi belli oldu sabahtan beri gözlerinin içi gülüyor şimdi anlaşıldı herşey "
Birden çıkışarak "ya tamam üstüme gelme Mia ortada birşey yok arkadaşız" ah utanmıştım.
Ellerini kaldırarak "tamam tamam sonra detayları alırım bakalım o zaman da böylemi düşüneceksin"diyerek göz kırptı.
Ona aldırmayarak "Neyse sonra görüşürüz Mia by"diyerek çıktım okuldan telefonu tam elime almıştım ki karşı cadde de onu gördüm.Alex'in arabasına yaslanmış sadece bana bakıp gülümsüyordu.Ah nefes kesiciydi heyecanlandırmıştı yine beni..
Alex'in arabasını almış ahh biryerlere gideceğimiz kesindi.Silkelenip ona doğru yürümeye başlamıştım sadece gülümsüyordum.
Yanına vardığımda garip hissetmiştim değişik bir çekim vardı.
"Merhaba"diyerek düşüncelerimden almıştı beni.
"Merhaba demek sürpriz buydu diyerek arabayı gösterdim"
Munzur bir şekilde kaşlarını kaldırıp kafasını salladı ve kapıyı açarak arabaya yöneltti " Süprizime daha var diyerek" göz kırptı.
Kafamda deli sorular vardı.Ah ben ne yapıyordum böyle onu tanıyalı daha bir hafta bile olmamıştı nereye gidiyordum annem duysa kesin öldürüdü beni.Şöför koltuğuna Jamie'nin geçmesiyle düşüncelerine ara verdim ve ona çaktırmamaya çalıştım.Koltukta kaskatı kesilmiş yolu izliyordum ki;
"Hey Melisa sen iyi misin?"
"Şeyy sadece meraklıyım nere gidiyoruz?"
"O zaman bu iyi eminim bayılacaksın hadi ama rahatla merak etme katil değilim "diyerek kahkaha attı.
"Ah şimdi içim rahatladı" diyerek iç geçirdim.
Paris'ten çıkmıştık acaba nereye gidiyorduk ağzından laf almaya çalışsamda bu konuda çok ketumdu.En sonunda pes edip radyoyu kurcalamaya başladım kulağa hoş gelen bir country müzikte karar kıldım ve o an göz göze geldik ve gülmeye başladık.
"Daha çok var mı bir saatten fazladır yoldayız umarım beni kaçırmıyorsundur"diyerek takıldım.
"Çok az kaldı emin ol değecek buna"diyerek radyonun sesini açarak ritm tutmaya başladı.
Ah bu rahat tavrı biraz sinir bozucuydu ona aldırış etmeyerek camı açtım ve başımı dışarı uzattım rüzgara bıraktım kendimi temiz hava iyi gelmişti.
Saçım başım dağılmış halde koltuğuma yerleşirken Jamie ile gülüştük.
Yemyeşil bir bölgeye gelmiştik daha kırsaldı bu güzel bir şeydi ve ince uzun ağaçlarla dolu yeşil bir yola girince heyecanlanmaya başlamıştım.Masalsı bir görüntü vardı şimdiden heyecanlanmıştım gözlerimi Jamie'ye çevirmiştim heyecanla beni izliyordu "Bu daha başlangıç Melisa"diyerek gülümsedi.
Sadece "Bayıldım buraya"diyebilmiştim.
Yolun sonuna gelince arabayı kenara çekerek "Hadi bakalım biraz yürüyelim"
"Peki" diyerek indim arabadan.
Jamie bagajdan bir sepet ve çantayı eline alarak yanıma geldi.
"Ne yapıyoruz biz böyle Jamie"
"Görmüyor musun? Hava harika ve bunu kaçırmak kötü olurdu güzel bir yerde güzel bir piknik yapacağız"
Birden gülmeye başlayarak "Gerçekten süprizlerle dolusun" diyerek onu takip etmeye başladım.
Yeşilin her tonu hakimdi rengarenk çiçekler kuş sesleri sanki masal diyarındaydık.Sadece huzur birde biz vardık..
Ağaçlıkları geçtikten sonra tam karşımızda tarihi eski bir şato ve önünde nehir vardı sanki kartpostaldan fırlamış gibiydi..
Gözlerim hayretle açılmış şekilde Jamie'ye döndüm"Burası harika bayıldım"
"Demiştim sana buna değecek diye hadi gel nehire doğru gidelim"
Eline baka kalmıştım bir an tereddüt ettim ama en sonunda elini tutarak yola devam ettik.
"Neresi burası?Masallar diyarından fırlamış gibi"
"Burası Loire Vadisi söylentilere Fransa'nın tarihi buralarda yazılmış.Asiller,kontlar kraliyet için önemli bir yermiş zamanında.Şimdilerde ise turistler için gözde bir yer burda zamana yolculuk yapıyorsun sanki seninde bu hissi tatmanı istedim" diyerek gülümsedi.
"Buraya aşık oldum resmen Jamie harikasın veee çok teşekkür ederim" diyerek refleks olarak boynuna atıldım.Hazırlıksız yakalamıştım onu burun buruna gelmiştik ilk kez bu kadar yakındık birbirimize.O an sadece gri gözlerine kitlenmiştim derin nefes alıyordu birden kendime gelerek geri çekildim.Hafif öksürerek "şey beğenmene çok mutlu oldum diyerek sırt çantasını omuzuna atarak nehirin yukarısına doğru yürüdük ve piknik için alanımızı belirledik.
Sepetin içinden kareli kırmızı bir örtü çıkarıp yeşilliklerin özerine serdi.Bende sepetteki Yiyecekleri çıkarmaya başladım içindekilere şaşmış kalmıştım ne ara ayarladı yaptı bunca şeyi.
"Bunları kendim hazırladım deme düşüp bayılırım"
"Sandviçler benden diğerleri bayan Anita'nın eseri.Bir gün oraya gideriz harika bir kafesi var eminim çok seveceksin"
Peynir tabağını çıkarırken gözlerim ışıldadı "kesinlikle" diyerek bir dilim peyniri ağzıma atmıştım.
Kendimi tanıyamıyordum onun yanında çok rahat mutlu ve çocuktum sanki.Bazen korkuyordum bu durumdan kendimi kaptırmak istemiyordum ama Jamie'nin çekimine karşı koyamıyordum kendiliğinden gelişiyordu herşey.
Enfes bir sofra kurmuştuk herşeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüştü.Büyük bir iştahla yemeklerimizi yemeğe başlamıştık.Hem temiz havanın ve ortamın keyfini çıkarıyorduk hemde karnımızı doyuruyorduk.
Uzun yolculuk ve heyecan çok acıktırmıştı beni yemeğimi bitirdikten sonra çimenlere uzandım.Daha sonra jamie'de yanıma uzanarak bana eşlik etti.
"Bugün beni çok mutlu ettin buraya getirerek,huzurun canlı hali burası"
"Bunu duyduğuma sevindim çünkü tek isteğim seni mutlu etmek ve gülümsetmek"diyerek başını bana çevirdi.
Ona baktığımda derin bir duygu hissettim bakışlarında bu duygu korkutuyordu beni.Benim için daha erkendi duygusal bir ilişki paramparça olan kalbimi daha yeni onarıyordum.Ama onun duygusal çekiminede engel olamıyordum..ah bu durumum çok karışık ne yapacağım..ne cevap vereceğim ona..
"Melisa" sesiyle irkildim..
"Nerelere daldın öyle "
"Şuan ki manzaranın ve doğanın tadını çıkarıyorum"diyerek geçiştirmiştim.Jamie'nin içimdeki ikilemleri çelişkileri bilsin istemiyordum.Kendimden uzaklaştırmaktan çok korkuyordum onu.
Bir süre sessizce gökyüzünü kuşları izledik daha sonra etrafı gezmek için toparlandık.
Jamie fotoğraf makinasını çıkartarak manzaranın fotoğraflarını çekmeye başladı bir yandan banada makinanın nasıl kullanacağımı anlatıyordu hatta birkaç tane deneme çekimi bile yapmıştım.
Nehiri izlerken Jamie'nin "sakın kıpırdama bu kare harika çekiyorum"sesi telaşlandırmıştı.
"Çekme hiç fotojenik değilimdir "diyerek gözlerimi devirdim.
"Kendine haksızlık yapma harika bir kare oldu şu taraftada çekilelim ışığı harika"
"Ah hayır Jamie"
"Hadi ama Melisa harika bir anı olacak"
"Peki tamam sana güveniyorum güzel çek tamam mı?"
"Bunu için pek uğraşacağımı sanmıyorum sen zaten güzelsin"
Bu iltifatı utandırmıştı beni.
"Hareket etme çekiyorum.Bu harika oldu"
"Bence beraberde çekilmeliyiz " diyerek sinsice güldüm ve telefonumu çıkardım ve selfie çekildik.
"Gafil avlandım ama birtane daha çek lütfen "diyerek gülmeye başladı.
"Fotoğrafa bakarak bence bu harika oldu "diyerek onu taklit ettim.
Gülüşerek ve şakalaşarak birbirimizin fotoğraflarını çekmeye başlamıştık daha sonrada kalelere doğru yol aldık.
İlk olarak bu vadinin en zarif ve en güzel kalesi olan Chenonceau ile başlamıştık.Harika dev ağaçlarla kaplı giriş yolu vardı cher nehri üzerine inşa edilmiş görkemli bir şatoydu.Kim bilir ne hikayeler ne hayatlar yaşanmıştı buralarda.Şato kapısının içesine girerken kendimi o döneme ait bir prenses gibi hissetmiştim.Bahçesi yemyeşil ve harikaydı labirent görünümlü şimşirler çok hoşuma gitmişti burası harikaydı.
"Hadi gel bakalım şatonun içerisi açık mı?"
Büyük bir heyecanla "Umarım açıktır hayatımda ilk kez bir şato görüyorum ve içini çok merak ediyorum"
Şatonun önüne gelince uzun ahşap kapıyı ittirince açıldı gözlerimiz heyecandan büyümüş bir şekilde birbirimize baktık.O sırada bir görevlinin içeriden gelmesiyle heyecanımız bölündü.
"Üzgünüm ziyaret saatlerimiz dışında giriş yasaktır"
Büyük bir hayal kırıklığı olmuştu bu benim için.Jamie endişeli bakış atarak görevliye döndü.
"Ziyaret saatlerini bilmiyorduk kız arkadaşımla uzun bir yoldan geldik ve onu buraya getirerek ufak bir sürpriz yapmak istedim ne olur bizim için küçük bir iyilik yapar mısınız?"
Görevli bir bana bir Jamie'ye bakarak inceledi "üzgünüm bunu yapamam"diyerek eliyle dışarıyı gösterdi.
Jamie ile umutsuzca bakıştık "Önemli değil belki başka bir zaman geliriz "diyerek çıkışa yönelmiştim ki Jamie tekrardan geri dönüp görevlini yanına gitti ve hararetli bir şeyler anlatmaya başladı onları duyamıyordum.
Merakla bekledim görevliyle göz göze geldik gözlerimi ondan kaçırıp Jamie'ye yöneldi.Gözlerinde anlaşılıyordu zaferi eliyle gel işareti yaparak çağırdı beni.Sevinçle yanında giderek şatonun içine ilerlemeye başladık arkadan görevli "sadece 20 dk diyerek"uyardı.Jamie eliyle onu onayladı büyük bir heyecan ve sevinçle yolumuza devam ettik uzun geniş kemerli koridorları vardı şatonun tavanlarının işlemesi harikaydı.
"Görevliyi nasıl kandırdın"
Gülerek "oda benim küçük sırrım olsun" diyerek göz kırptı.
"Hadi ama merak ettim görevli çok katıydı birden nasıl değişebilir ki kararı"
Munzur bir şekilde gülerek ilerledi "hadi ileride kraliyet odaları varmış"
"Anlaşıldı ağzından alamayacağım sırrı" diyerek onu takip ettim.Uzun şaşalı koridorlarda merakla ilerliyorduk. O an sanki o döneme aitmişiz gibiydi koridorun sonun kocaman kapılı bir oda vardı.Jamie elimden tutarak hadi gel bu oda şatonun en güzel manzaraya sahip odası bayılacaksın.Şatonun kapısını açınca ne demek istediğini anlamıştım uzun ve geniş pencereden görünen göl ve ağaçlar tam masalsıydı.Büyük heyecanla içeri girerek pencereye yöneldim.Arkamdan da jamie gelerek yumuşacık ses tonuyla çok genç Lousia adındaki prensesin odasıymış burası.İç çekerek gerçekten çok şanslıymış diyerek ona dönmüştüm ki ona yüz yüze gelmiştik.Kalbim hızlıca atmaya başlamıştı onun da nefesini yüzümde hissediyordum o gri gözlerinde kaybolmuştum o kadar derin bakıyordu ki..Eliyle çeneme dokunarak "o kadar güzelsin ki Melisa sana karşı koyamıyorum ilk gördüğümden beri aklımdan çıkaramıyorum seni.O an gözlerimi kaçırarak kekeleyerek sadece "Bende" diyebilmiştim.Yavaşça yaklaşıp dudaklarımı öpmüştü heyecandan ona karşılık verememiştim sadece gözlerim kapalı kendimi ona bırakmıştım.Mahçup gözlerle "Bize bir şans verecek misin?"diyerek bana baktı o an sadece evet demek istiyordum ama kafam öyle karışıktı ki bir süre durdum.Birden sessizliği bozarak çok zamanımız kalmadı diyerek sati gösterdi ve bana gülümsedi o gülümsemesi herşeyi nasıl da değiştirmişti.Birden ona sarılarak usulca "Evet"diyebilmiştim.O an gözleri ışıl ışıl olmuştu bana sarılıp karşılık vermişti.Elimden tutarak şatodan çıkmıştık.El elle ilerliyorduk sanki ayaklarım yere basmıyor gibiydi.Birden "Jamie" diyerek durdum.Telaşlı bir tavırla döndü bana."Bu yaşadığımız gerçek mi?"diye gözlerim dolu dolu baktım.Yanıma gelerek dudağıma bir öpücük kondurarak "Biz kendi masalımızın gerçekliğindeyiz "diyerek sarıldı bana.O an keşke zaman dursa hep böyle kalsak kaybolsak bu masalda..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir son'la başlar herşey
Chick-LitGözlerinde kaybolmuştum...Şefkat,sevgi,aşk herşeyi barındırıyordu.. O sıcaklığı kalbimin en derinlerinde hissedebiliyordum... Sadece o anda kaybolmak sadece onunla olmak istiyordum.. Bu Nasıl bir aşktı böyle.. Sadece bana bakışından okuyabiliyordum...