"Günaydın meleğim"
"Günaydın küçük canavar" diyerek selem verdim karşı komşunun küçük oğluna. Nedenini bilmesemde bana hep meleğim derdi. Bende çok yaramaz olduğu için canavar diyordum. Artık onu son görüşümdü. Her ne kadar gitmek istemesemde gidiyordum. Annemin ölümü beni çok sarsmıştı. Duramazdım burda nereye baksam annemi hatırlıyordum. Heryer bana annemi hatırlatıyordu. Antalya'ya babamın yanına gitmeye karar vermiştim. Aslında ben vermemiştim. Mecburdum... Yani yaşım kendi başıma kalmak için müsait değidi. Eğer annem ölmeseydi 11. Sınıfı burda okuyor olacaktım. Duyduğuma göre babam varlıklıymış. Babamı tanımıyordum. Annem babamdan hiç söz etmezdi.Kapıyı kilitleyerek taksiyi beklemeye başladım. Taksinin gelmesi fazla uzun sürmemişti. Şoför elimdeki bavulları arabaya yerleştirirken ben derin bir nefes alarak arabanın koltuğuna yerleştim. Şoför arabaya biner binmez "havaalanı"dedim. Şoför kafasıyla onayladı. Bende başımı taksinin camına yasladım. Çok karmaşık duygular içindeydim. Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Okula orda devam edecektim. Yeni ortam ,yeni aile nasıl alışacaktım. Arkadaşım olacakmıydı. Arkadaş konusu açılmışken birşey unutmuştum. Kahretsin!! Derya'ya ile vedalaşmamıştık. Nasıl unutmuştum. Nasıl bir dostdum? Ben derin düşüncelere dalarken soför "geldik hanımefendi" diyerek beni derin düşüncelerden çıkarttı. Taksinin parasını verdikten sonra havaalanındaki işleri hallettim. Derya'yı aramalıydım. Şimdi arasam uçağa yetişemezdim. Derya'yı Antalya'ya gittiğimde arıyacaktım. Kararımı verdikten sonra uçağa bindim. Bu yolculuk çekilmezdi. Demi Lovato dinleyerek yolculuğumu daha çekilir hale getirdim. Antalya'ya vardığımda o kadar kişi arasında babamı nasıl bulacaktım? 1-2 dk sonra telefonum çaldı."Serra nerdesin?" dedi babam telaşlı bi sesle nolduğunu merak etmiştim."Ben..." cümlemi bitirmeden"tamam seni buldum."dedikten sonra etrafa bakındım. Bana yaklaşan bi adam vardı sanırsam babamdı. Yavaş yavaş bana yaklaşan adama yürüdüm. Bana sarıldı ama ben karşılık vermedim. Tabi bu tepkime bozulmuştu. Yüzünden anlamıştım. Arabaya doğru ilerlerledik arabaya yaklaştığımızda babamın şoförü elimdeki bavulları aldıktan sonra arabaya yerleştim. Tabi babam şoförün kapıyı açmasını bekledi. (Anlamadığım olay şu niye kapıyı kendileri açmazlarki ellerine yapışır sanki ah zenginler!!). Babamda arabaya bindikten sonra arabada sessizlik oluştu."Müzik açarmısın şoför bey" dedikten sonra soför opera müzik açtı. Nasıl yani? Ben opera dinlem ki "başka tür müzik yokmu" dedim sesim o kadar ince çıkmıştı ki kendimden soğumuştum. Soför" malesef küçük hanım babanız sadece opera dinler"dedi. Gözlerimi devirdikten sonra" Bu yol böyle nasıl geçer" diye homurdandım. Babam bana dönerek " bir şey mi dedin serra?"dedi. Kaşlarımı kaldırarak kafamı iki yana doğru salladım. Biraz daha yayılarak dirseğimi cama yasladım. Babam omuzdan tutarak"geldik"dedi. Arabadan indikten sonra eve baktım. Kendi duyabileceğim bir sesle" ohaa anasını satı..." derken babam "hadi gelsene" dedi. Koşarak babama yetiştim. Eve girdiğimde beyaz ve altın sarısı döşemeler göz alıcıydı. İtiraf etmeliyim ki benim tarzım değildi ama yinede beğenmiştim. Salona geçip en köşedeki koltuğa oturdum ve ayaklarımı karnıma doğru çektim. Camdan bahçeyi izlemeye başladım. Büyük bir havuz vardı. Tahminimce 5-6 adım ilerisinde ismini dahi bilmediğim salıncak vardı. Hani şu kotuk gibi olanlar hiç merak etmemiştim ismini. Derya'yı arıyacaktım. Kahretsin!! Yine unutuyordum. Aslında aramakta istemiyordum. Kesin azarlıyacaktı. Derin bir nefes alarak Derya'nın numarasını tuşladım." Özür dilerim Derya" dedim kısık ve korkak bir sesle.
"Ne yaptın yine
-Derya.... Ben
-ee sen
-Antalya'dayım." dedim suçlu bir ses tonuyla. Sesizlik oluştu telefona baktığımda yüzüme kapattığını anladım. Hadi ama bunun için küsemezdi. Derya'nın numarasını tekrar tuşladım. Malesef telefonlarıma cevap vermiyordu. Koltuktan kalkıp etrafa bakındım. Babam etrafta gözükmüyordu. Yukarı çıktığımda bi kadınla karşılaştım. Üzerindekilere bakılırsa bu evin yardımcısı olmalıydı."Merhaba odam nerde acaba?" dedim nazik bir sesle. " merhaba sen Tarık bey'in kızı olmalısın. Beni takip edin size odanızı gösteriyim." dedi güler yüzle. Kadını takip etmeye başladım. Odamın kapısını açtığında" birşeye ihtiyacınız olursa seslenin"dedi. İlerlerken kolundan tuttum" afedersiniz isminiz ne öğrenebilirmiyim acaba?
-Melda,Serra hanım" diyerek ilerlemeye başladı. Bende odama girdim. Etrafı incelemeye başladım. Heryer beyazdı. Yatağım bu beyazlığı bozuyordu. Geometrik cizgiler ve renk cümbüşü baya bi göz yoruyordu. Duvarda benim boydan fotoğrafım vardı. Bi duvar büyüklüğündeydi. Hayretle kendi fotoğrafımı incelemeye başladım. Resmimi nerden bulmuştu bu merak konusuydu. Bi anda Derya yine aklıma geldi. Hemen telefon numarasını tuşladım. Yine telefonlarıma cevap vermedi. Sinirlenerek kendimi yatağa attım. Tavanla bakışmaya başladık. Kapı tıkladığında hemen ayağa kalktım. Gelen babamdı. Büyük bir 'of 'çekerek kendimi yatağa yeniden attım." benim gelmemden hoşlanmadın heralde. Gidebilirim istersen?" dedi. Boğuk bir sesle"hayır senle alakası yok"diyerek gitmesini engelledim. Yanıma gelip saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı."Sorun ne kızım?"
Yüzümü öne eğerek" Derya, sorun Derya buraya gelirken ona haber vermediğim için bana kırgın" dedim sesiz bir şekilde. Gülümseyerek bana baktı"kız olaylarına karışmayım. Hadi yemek yiyelim" dedikten sonra ayağa kalktı. Bende yavaşca babamı takip ettim. Yemek masasına oturduk. Babam bana bakıyor ben babama gülümseyerek "Başlasak mı artık?" dedim." melda hanım da gelsin başlıyacağız" dedi hafif bir tebessümle babam. Bi süre sonra melda hanım geldi. Servisleri yaptıktan sonra kendiside oturdu. Biraz şaşırmıştım aslında. Bizimle yemek yemesi baya bi şaşırtıcıydı.Mercimek çorbamdan bir yudum aldıktan sonra babam bana seslendi. Başımı kaldırarak babama baktım." Serra okulların açılmasına 1 gün kaldı seni koleje kayıt ettirdim. Yarin formalarını alırız sonra da gezeriz ne dersin?" dedi. Ne yani ben şimdi kolejdemi okuyacaktım. Artık devlet okulunda okumayacaktım. Aslında kolej diyince korkmuyorda değilde değilim. Kendini bi bok zanneden tipler ego tavan yapmış zengin piçlerle dolu olabilirdi. Ya da sıradan tiplerde olabilirdi."Tabi olur gidelim. Ama bişey sorabilirmiyim ? " dedim tek solukta heycanlanmıştım. Kolejde okuyacaktım. Kalbim yerinden fırlayacak gibi...
"Tabi sor " dedi meraklı bir şekilde. Gözlerimi kısarak " Bizim soyadımız ne?" dedim. Okulda soyadını bilmeyen biri olmak istemiyorum. Babam gülümseyerek" Aras" dedi. 'Serra Aras' uyumluymuş. Tabağımdakileri bitirsikten sonra odama çıktım. Yatağıma oturduktan sonra Derya' nın numarasını tuşladım. Sonunda telefonunu açmıştı. Salak kız bana küsemiyordu. Herşeyi anlatıktan sonra telefonu kapatım komidine koydum. Saçımı topuz yapıp giysi dolabımı açtım. Babam ben gelmeden önce bana birkaç birşeyler almış. Şort ve tişört aldıktan sonra banyoya gittim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp duşakabinden içeri girdim. Sıcak suyun saçlarımın arasından tenime deymesini bekledim. Duşumu aldıktan sonra bornonumu üzerme alıp dolabımdan pembe çiçekli iç çamaşırım alıp banyoya girip üzerimi giyindim. Sacımı kurutduktan sonra yorganın içine girip gözlerimi kapattım...
(Yeni kitabım hakkında fikirlerinizi bekliyorum oylamayı unutmayın )