B(2)Ilgaz Gökalp

112 17 2
                                    

Medya:Emir(Bay mavi)

Gözlerim şiddetle beni uyandırmaya çalışan güneşle daha fazla savaşamadan aralanmıştı. Galiba günümün ilk yarım saatini şu güneşe söverek geçirecektim.

Gözlerime düşen ağırlık beni uykunun ellerine tam bırakacakken bağırış sesleriyle gözlerim tekrar aralandı. Kesinlikle günümün ilk yarım saatini söverek geçirecektim.

Üzerimdeki ince battaniyeyi ayaklarımla ittikten sonra derin bir 'off' çektim. Bu eve gelme fikri cidden hangi kafayla düşüncelerimin arasında yer almıştı ki?

Odamın kapısını açıp sesin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladım. Evin büyük salonuna ulaştığımda hızım aniden kesildi. Saniyelik süren şaşkınlığım yerini öfkeyle doldurunca gözlerimin nefretle dolduğunu hissettim. O şerefsizin yüzünü her gördüğümde vücudumda dolanan nefret dalgası şimdi sanki sol tarafımı ağrıtmıştı. Ama nasıl burada olabilirdi ki? Onun şuanda bir toplantı için Sidney'de olması gerekiyordu. Anlaşılan biri ona benim burada olduğumu söylemişti. Aylar sonra bu eve elimi kolumu sallayarak girmem tabiki olanaksızdı. Ama kim ona bunu söyleyebilirdi ki?

Ahh annem tabi. Şu lanet kadın bana gelebilecek her zarar için elinden geleni yapıyordu. Kahve,kenarları kırışık gözler bana döndüğünde ciddiyetlikten kurtulup yerini alaya bıraktı.

"Lavincim geldiğini niye bana haber vermiyorsun? Annen olmasa seni göremeden gidicektin. Zaten aylarca yoksun buralarda."

Pislik herif. Sözlerindeki imayı anladığımda içimden bi hüzün dalgası geçti. İfademi bozmamak için hemen toparladım ve söze giriştim.

"Yukardayım,yapacağını yap ve şu lanet olası evden gideyim."

İğrenç gülüşü yüzüne yayıldığında daha fazla dayanamayıp bakıslarımı anneme çevirdim. Sinirden kıp kırmızıya dönmüş suratı bunu dememi beklemediğinin göstergesiydi. Eskisi gibi yalvarmamı,göz yaşı dökmemi bekliyordu. Ama karşısında ne eski Lavin vardı,ne de karşısında onunla savaşacak biri .

★★★

Topuklu ayakkabılarımın sesi bana her zaman ne kadar güçlü olduğumu hatırlatmıştır. Şimdi de olduğu gibi. Kendinden emin adımlarım, umursamaz havam tam bir ulaşılmaz kız profili çiziliyordu. Ne kadar kolay bir kız gibi görünsemde bana,ruhuma ulaşmak imkansızdır. Zaten ruhuma ulaşsalar bile yaralarımı iyileştirmezlerdi ki.Daha çok kanatırlardı. İnsanları iyi tanırdım, zarar vermeden bırakmazlardı.

Toplantı salonuna geldiğimde kapı kulpunu yavaşça açtım. İçeri girdiğimde herkesin gözü benim üzerimdeydi. Keyifli gülüsümle beraber boş bulduğum bir sandalyeye yerleştim. Gözlerim Ilgaz Gökalp'inkiyle birleştiğinde kısıldı. Sinirden çatılmış kaşları her bir saniye daha da çatılıyordu. Yüzüme piç smile ı yerleştirip hayali öpücük attım beyimize.

Gülüşüm devam ederken beni izleyen bir çift mavi göze takıldı benim mavilerim. Bay maviydi bu. Bardaki gizemli adamdı ve benim en aciz anımı gören kişiydi. Yine o uzun bakışmamız sürerken kapı çalındı ve gözlerim o tarafa yöneldi. Dün geceki aptal adam yüzündeki korku dolu ifadeyle beyimizin yanına gitti ve kulağına birşeyler fısıldadı. Söyledikleri biter bitmez Ilgaz Gökalp'ın öfke dolu bakışları bana yöneldi. İşte en sevdiğim kısım başlıyordu. Beyimizin elindeki geldiğimden beri tuttuğu kalem beyimiz sayesinde ortadan ikiye ayrıldı. Sinirlenince olduğu boğazındaki damar kendini gösterdi. Onu ondan iyi tanıyordum Şimdi kendini tutamayıp,hala devam etmekte olan toplantıyı unutup bana saldıracaktı. Aptaldı işte. Yapacağı hiçbir şeyin sonucunu düşünmüyordu. Tam ayağa kalkıp kurduğum senaryo gerçekleşecekken kızıl saçlı bir kadının seslenmesiyle ikimizinde bakışları ona yöneldi.

"Ilgaz bey noter imzalı beyannameniz ihale dosyayası içinde bulunmamaktadır."

Bu ciddi ve mesafeli sesin ardından araya bir ses daha girdi.

"Alın size beyanname!"

Bay mavi... Elindeki mavi dosyayı fırlattıktan sonra cool adımlarla kapıya doğru ilerlemeye başladı. Çıkarken son olmasını dilediğim bir bakışma daha geçirdik. Onun gözlerinden çıkan kendini beğenmişlik ve benimkilerden çıkan öfkeyle gergin bir bakışma olmuştu.

Şaşkınlık tüm bedenimi işgal ederken toplantının sonuna kadar devam etmekte olan sessizliğimi korudum. O belgenin alabilmek için aylarca beklemişti Ilgaz Gökalp. Bir gün içerisinde tekrar alınabilmesi imkansızdı. O zaman benden çalınmıştı. Daha doğrusu geri alınmıştı.

Ama niye? Ben o bay maviye ne yapmış olabilirdim ki de böyle bir şeyi yapmaya cürret edebilmişti? Toplantının bitmesine dakikalar kala oturduğum sandalyeyi sertçe geri iterek kalktım. Fazla sert itmiş olmalıyım ki tüm bakışlar bana dönmüştü. Beyimize döndüğümde yüzündeki keyif sinirlerimi bozacak cinste olduğunu farkettim. Ama bir şeyin bilinmesi daha gerekliydi. Bana hiçkimse hiç birşey yapamazdı. Keyifli sırıtışım yüzümde iyice belirginleşince ufak çaplı bir kahkaha attım. Ve son kozumu oynadım.

"Sen sakın kazandığını sanma Ilgaz Gökalp!!! Benimle burda oynayacağına karının kimlerle evcilik oynadığına bak. Yoksa bir tane daha gayrimeşru çocuğu kakalar sana.DİKKAT ET DİYORUM!!"

Arkamda deliye dönmüş bir Ilgaz Gökalp bıraktığıma emin olduğumda keyifle evimin yolunu tuttum. Ama o belgenin çalınmasına yardım eden herkese bir Lavin etkisi bırakacaktım. Başta bay mavi olmak üzere ona yardım eden herkesi bitirecektim. Çünkü biliyorum o tek başına yapamazdı. Birisi,yakınımdan biri,yardım etmişti ona. Yoksa o belgeyi sakladığım yeri hiçkimse bulamazdi. Yardım eden kişinin beni çok iyi tanıdığı kesindi.






















ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin