Çınar'ın sırrı

58 6 0
                                    

O tuvalet olayından sonra Çınar'la birazda olsa iyi anlaşmaya başlamıştım. Aslında olayı yapanda kurtaranda bendim ama bunu Çınar'ın bilmesine gerek yoktu. İyi anlaşıyoruz diyorum ama Çınar hala kendine espresso getittirmeye devam ediyordu. Bugün derse girmeden önce mesaj geldi. Çınar terasta olduğunu espressoyu oraya getirmemi istedi. Kahveyi alıp terasa çıktım. Çınar kenarda durmuş aşağıyı izliyordu. Yanına gidip kahveyi uzattım. Aldı.

"Çınar artık kahvelerin parasını ödemelisin. Çok pahalıya mâl oluyor." dedim. Gülümsedi. Bu kadar samimi gülümsediğini daha önce görmemiştim. Sanırım mutluydu. Cebinden para çıkarıp uzattı. Aldım. Eli hala havadaydı. Yüzüne baktım.

"Paramın üstünü vermeyecek misin?" diye sordu. Cimri ne olacak üç liranın hesabını soruyor. Sinir olmuş bir vaziyette elimi çüzdanıma attıp ve parasının üstünü uzattım. Arkamı dönüp sınıfa indim. Ders bitince kankalarla kantine gittik.

Kantinde Eda ve Murat'la sohbet sırasında bir müzik grupları olduğunu öğrendim. Gitar çalmayı her zaman severdim.

"Ben de katılayım mı gruba" diye sordum. İlk önce birbirlerine baktılar. Daha sonra

"Ersin hocaya sormamız lazım." dediler."Ama kesin kabul edilirsin eğer sesin iyiyse solist bile olursun." dedi. Bir an içim heyecanla dolmuştu. Buraya geldiğimden beri hiç bir okul aktivitesine katılmamıştım. Önceki okulumda boş günüm yoktu.

Öğle arasında Eda ile birlikte Ersin hocanın yanına gittik. Oldukça yakışıklı, genç ve kibardı. Okul çıkışında provaları olduğunu o zaman beni dinleyeceğini söyledi.

Okul çıkışı Murat ve Eda'yla birlikte prova salonuna gittik. Salona girdiğimde şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Özel okulun nimetleri gerçekten dudak uçuklatıyordu. Aklıma gelen bütün müzik aletleri vardı. Ben etrafı süzerken Eda direk Ersin hocanın yanına gitti. Ersin hoca bana baktı ve

"Buyur sahne senin." dedi. Hemen elektroyu elime aldım. Annemden gizli harçlıklarımla biriktirerek aldığım gitar bunun yanında oyuncak sayılırdı. Akordu kontrol edip mikrofonun başına geçtim.

The snow glows white on the mountain tonight

Not a footprint to be seen
A kingdom of isolation, and it looks like I'm the Queen
The wind is howling like this swirling storm inside
Couldn't keep it in, heaven knows I've tried

Don't let them in, don't let them see
Be the good girl you always have to be
Conceal, don't feel, don't let them know
Well now they know

Let it go, let it go
Can't hold it back anymore
Let it go, let it go
Turn away and slam the door
I don't care
What they're going to say
Let the storm rage on, the cold never bothered me anyway

Şarkı bittiğinde alkış sesleri yükselmeye başladığında gözlerimi açtım. Salonun bu kadar dolu olduğunu fark etmemiştim. Sahneden indiğimde Ersin hoca elini omuzuma koydu.

"Kesinlikle kabul edildin." dedi. Sevinçten uçmak üzereydim. Eda ve Murat koşararak yanıma geldi.

"Kanka sende ne cevherler varmış ya." deyip omuzuma vuran Murat'a baktım.

"Ne sandın oğlum." dedim. Eda boynuma sarıldı.

"Sonunda o Deniz uyuzuna yalvarmaktan kurtulduk." dedi.

"Deniz kim?" diye sordum.

"Deniz bizim solistimizdi. Ama hanımefendi istediği zaman provaya geliyor. İstemediğinde yok. Ersin hocada en son provada sinirlendi ve onu gruptan çıkardı. Zaten hiç birimiz sevmiyorduk. Sen iyi ki geldin." diyerek tekrar boynuma sarıldı.

Eve gider gitmez anneme gruptan bahsettim.

"Kendine uğraşlar bulmana sevindim." dedi. Heyecan içinde odama gittim. Kendi gitarımı çıkarıp Ersin hocanın çalışmam için verdiği defterdeki parçaları çalışmaya başladım. Kendime iyi bir uğraş bulmuştum. Bu buraya alışmamı kolaylaştıracaktı. En azından evden kaçıp Antalya'ya gitme planlarımı bir kenara atmama yetmişti.

Çınar yine kahvesini terasa istedi. İtaatkar ben yine ayağına kahve götürdüm. Bu kahve meselesinin bitmesine daha üç hafta vardı. En azından artık sadece sabahları kahve istiyordu. Bu da iyi birşeydi tabi. Terasa çıktığımda Çınar geldiğimi farketmemişti. Bir yere dalmıştı ve gözünü bile kırpmıyordu. Merakımdan daldığı yere baktım. Bir an yanlış olabileceğini düşündüm ama kesinlikle Gül hocayı izliyordu. Gül hoca bizim ingilizce hocası. Acayip güzel ve genç biri. Kibar,alımlı aynı zamanda zeki. Anlayacağınız mükemmel biri,okulda sevdiğim sayılı insanlardan ama sanki Çınar'ın ona bakışı benimkinden biraz farklı gibiydi. Ben Çınar'ı süzerken birden bana döndü. Direk kahveyi uzattım. Aldı. Elimi uzattım. Cebinden yine 10 lira çıkardı ve yine parasının üstünü istedi. Para üstünü verip oradan uzaklaştım. Aklım Çınar'a takılmıştı. Belki o an öyle denk gelmiştir. Belki de ben fazla takılmıştım diye düşündüm.

Okul çıkışı Eda ve Murat'la provaya gittik. Ersin hoca oldukça eğlenceli biriydi. Herkese eşit davranıyordu ve elinden geldiğince yardımcı oluyordu. Sahneye çıkıp şarkıyı seslendirmeye başladığımda durdurdu.

"Bu romantik bir şarkı, bana o duyguyu vermelisin." dedi. Tekrar baştan başladım. Ama yine durdurdu.

"Sen hiç aşık olmadın mı?" diye sordu. Olmamıştım. Ama konuyla ne alakası vardı ki.

"Hayır." dedim. Gülümsedi.

"Aşkı yaşamış olsaydın bu şarkının duygusunu hissederdin." dedi. Şaşkınlıkla yüzüne baktım.

"Neyse bugünlük bu kadar yeter." dedi. Sonra bana döndü." Evde biraz çalış olur mu?" diye sordu.

"Peki." dedim. Provadan çıktığımda moralim bozulmuştu. Ersin hocanın şarkıda hissetmemi istediği duyguyu anlamamıştım. Eve gidip bolca çalışmalıydım. Eda ve Murat'tan ayrılıp sınıfta unuttuğum prova defterini almak için yukarı sınıfa gitmek için merdivenlerden çıktım. Tam müzik odasından önünden geçerken içeriden gelen piyanonun sesini duydum. Her zaman ki gibi merakıma yenilip kapıyı yavaşça açıp kapıyı araladım ve içeri baktım. Çınar piyanonun başındaydı. Tabi bir anlık şoka uğramıştım. Bir süre onu izledim. Şarkıyı söylemeye başladı. Şarkı duygusaldı. Çınar acı çekiyormuş gibiydi. Sanırım Ersin hocanın dediği duygu buydu. Şarkının vermek istediği duygu. Çınar gibi kütükten böyle bir parça dinlemek ilginçti. O şarkıyı bitirdiğinde hemen oradan uzaklaştım. Hızla sınıfa girip defteri aldım ve merdivenlerden inip okuldan çıktım.

Çınar tamamen benimle uğraşmayı bırakmıştı. Derste hiç laf atmıyordu. Dışarıda gördüğünde bile birşey demiyordu. Hayatında farklı birşeyler oluyordu. Ama ben bilmiyordum.

Şu bir haftadır Çınar hergün müzik odasında piyanonun başında şarkı söylüyordu. Bende ilk günden beri gizlice onu izliyordum. Aslında haline üzülmüştüm. Onu bu kadar üzen neydi bilmiyordum ama acı içinde olduğunu biliyordum. Bugün şarkı benim bile gözlerimi yaşartmıştı. Seni seviyorum diye bağırırken gözyaşlarıma engel olamamıştım.

Ertesi gün yine provadan sonra onu dinlemeye gittim. Ama kapıyı açtığımda yanlız değildi. Birinin elini tutuyordu. Hemen kafamı çekip kapının yanından gizlice konuşmalarını dinledim.

"Seni seviyorum. Sen ne kadar inkar etsende benim sevgim gerçek. Ne kadar acı çektiğimi görmüyor musun?" diyordu. Ne kadar merakıma engel olmaya çalışsamda yine yenilerek kafamı uzatıp kızın kim olduğuna baktım. İşte bu olmamalıydı. Çınar Gül hocanın elini tutuyordu. Şok olmuş vaziyette koşarak merdivenlerden indim. Çıkış kapısını da geçtikten sonra duvara yaslanıp nefes aldım. Çınar daha lise öğrencisiydi ve Gül hocaya aşıktı. Olmaması gereken bir durumdu bu. Ve benim görmemem gereken bir durumdu. Bunu kimseye söyleyemezdim. O an Çınar'ın yalvaran hali gözümün önüne gelince içimde birşeyler kopup boşlukta savrulmuştu. Demek o yüzden böyleydi. Sonunda nedenini bulmuştum ama mutlu değildim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 16, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin