Derin bir nefes aldı ve kapıyı çaldı. Bir adım geri çekildi. Yaklaşık 1 dakika sonra kapı açıldı ve babasının o tiksindiği suratını gördü. Midesinin bulandığını hissetti. Babası uzun uzun yüzüne baktı. "Nerdeydin"dedi. Tebessüm etti. "Umrunda mı sanki"diye cevapladı ve eve girdi.
Ceketini çıkardı. Şu içmek için mutfağa girdi. Her yer dağınıktı. Umursamadı. Su içtikten sonra bir şeyler atistir'dı. Hala annesinin yokluğuna alışmış değildi. Aklına getirmemeye çalışıyordu.
Duş almak için banyoya gitti. Kıyafetlerinden kurtuldu ve sıcak suyun tenini esir almasına izin verdi. Sıcak su eline geldikçe sızlıyordu. Nasıl bir hızla vurduysa artık eli acıyordu.
Duşun ardından bornozunu giydi. Aynada kendine baktı. Daha iyi görünüyordu. Üstünü giydikten sonra yatağa girdi. Yorgundu. Uyumak istiyordu. Bir sağa bir sola döndü. Gözlerini kapattı. Bir türlü uyuyamıyordu. Hayal kurmaya karar verdi. Bu pek ona göre değildi ama denedi. Geleceği düşündü. Eğer bir baba olursam dünyanin en iyisi babası olacağım dedi kendi kendine. Kendi babası gibi davranmayacakti asla oğluna. Asla!
Şefkat ve sevgiyle büyütecek ona saygı gösterecekti. Babasının yapmadığı şeyler.
Kısa süreliğine kendinden geçmişti ki odasının kapısı açıldı. Babası gelmişti. "Ne istiyorsun"dedi hemen. Babası omuz silkti. "Biraz konuşmak"dedi. Konuşmak?
Kafasını pencereye doğru çevirdi. Onunla konuşmak istemiyordu. "Oğlum"dedi. Içinden bir şeyler kopmuş gibi hissetti. Oğlum.
Oğlum dediğini hatırlamıyordu. Bir oğlu olduğu yeni mi aklına geldi acaba. "Annenin gitmesi benim suçum..."
"Evet senin suçun herşey senin suçun şimdi çık odamdan"dedi. "Yapma böyle"dedi babası. Iyi adam rolü falan mı yapıyordu. "Git burdan"diye bağırdı. Titremeye başlamıştı. "Küçük ucube sen ilgi alaka'dan ne anlarsın"dedi ve kapıyı çarpıp gitti. Yine aynı şeyi demişti. Onun gözünde hep küçük ucube olarak kalacaktı.
Çarşafını üstüne çekti karanlığa gömüldü. Uykuya daldı.
Uyandığında kan ter içindeydi. Kâbus görmüştü herzamanki gibi. Güçlü gibi görünmeye çalışıyordu. Sert bedeninin altında küçük bir çocuk vardı. Sevgiye muhtaç bir çocuk. O çocuk hiç sevgi görmemişti. Kimse sevmedi ki onu. Keşke birileri sevse.
Keşkeler ile bi yere varılmıyordu. O da farkındaydı. Yataktan kalktı ve bilgisayara geçti. Biraz internette takıldı. Komik videolar izledi ama zerre gülmedi. Ne zamandır gülmüyor'du ciddi anlamda. Gülünecek hayatta o ağlıyordu. Içinden ağlıyordu. Ruhu ağlıyordu. Bazen de fiziksel olarak ağlıyordu.
Güçlü birisin sen duman diyordu kendi kendine. Teselli verecek kimsesi olmayınca kendi kendini teselli ediyordu. Ne yapsaydı? Başka türlü çekilir mi bu hayat. Bilgisayardan kalkıp eline telefonunu aldı. Annesinin numarasını çevirdi. Aradı cevap veren olmadı. Bir daha aradı yine cevap yok. Son bir kez daha aradı, 'aradığınız kişiye ulaşılamıyor'
Bunu duyunca kapattı telefonu. Belki bir işi vardır diye düşündü. Rehberinde kimseler yoktu. Babasının numarası bile kayıtlı değildi.
Elini saçlarının arasından geçirdi. Karanlık odasının penceresine doğru yürüdü ve perdeyi araladı. Güneş ışığı içeri girdi. Gözlerini kıstı. Biraz dışarıyı inceledi. Ardından geri çekildi. Odada bir sağa bir sola dolandı. Aklına dövdüğü çocuk takıldı. Tebessüm etti. Hak etmişti! Hem o zorladı. Kendine hakim oldu. Fakat onunda bir sabrı vardı.
Odasından çıktı salona gitti. Babasının biralarini karıştırmaya başladı. Hoşuna giden bir tanesini aldı ve ağzını açtı. Görünüşe göre babası yoktu evde.
Koltuğa oturdu. Rahat bir pozisyon aldı. Bir yandan birasini yudumlarken bir yandan da televizyon izliyordu. Televizyon'da çıkan sevgilileri görünce yüzünü buruşturdu. Belki de kıskanmıştı. Daha önce hiç sevgilisi olmamıştı. Hoşlandığı kızlar ona ilgi göstermemiş'ti. Umrunda değildi.
Birayı tamamen bitirmişti. Fakat sarhoş olmamıştı. Vücudu buna alisik'tı. Bir nevi bağışıklık kazanmıştı. Kolay kolay etkilenmiyordu. Bira iyi gelmişti. Gevşemişti.
Ayağa kalktı hafif başı döndü ama çabuk toparlandı. Dışarı çıktı. Evlerinin yakınındaki parka gitti. Bir bank'a oturup oynayan çocukları izledi. Ne kadar da mutlular. Keşke benim de böyle bir çocukluğum olsaydı dedi kendi kendine.
Ayağın'da hissettiği hafif bir dokunuşla önüne baktı. Top gelmişti. Buraya top attıklarını görmemişti bile. Kendisine doğru yaklaşan küçük sarışın çocuğa baktı. "Topu atar mısın"dedi çocuk. Bu kadar tatlı bir ses duymamıştı daha önce. Soğuk ruhu bir anlık bile olsa ısındı gibi geldi ona. Yavaşça topu ona attı. Çocuk topu aldı ve içten bir gülüş attı. O da gülümsemeye çalıştı. Yapamadı.
Başını önüne eğdi. Gözleri dolmuş gibi hissetti. "Sakın duman!"diye geçirdi içinden.
Sevimli çocuğun yanına bir adam geldi. Babası olmalıydı büyük ihtimalle. Dikkatlice izlemeye koyuldu onları. Çocuk babasına kocaman sarıldı. Babası da ona.
Kendi babası ona hiç öyle sarılmadı.
Çocuk giderken ona el salladı. Buna şaşırdı. O da karşılık verdi. Çocuğun babası ona kötü bir bakış atması üzerine elini indirdi. Göründüğü gibi kötü değildi aslında. Içinde iyilik vardi bi nebze de olsa. Sadece onu dışarı çıkarmıyordu. Çıkartmak istemiyordu. O böyleydi. Bu saatten sonra kimse onu değiştirmez, değiştiremez.
Saatine baktı. Yaklaşık bir saattir buradaydı. Ayağa kalktı. Karnı ağrıyordu. Eve doğru yol aldı. Bu arada da karnının ağrısı şiddetleniyordu.
Eve kendini zor attı ve lavabo'ya koştu.
Kustu...
Elini yüzünü yıkadı. Neden böyle olmuştu ki?
Doktora gitmesi gerekiyordu. Profesyonel bir yardıma ihtiyacı vardı. Belki bir psikoloğa görünmeliydi.
Aynada yansımasına baktı. "Kendini kandırma duman"dedi. Ağır adımlarla odasına yöneldi. Babası hala evde değildi. Kim bilir nerde kiminle sürtüyordu.
Babasına benzemediği için kendiyle gurur duruyordu. Annesinden aldığı terbiye bunu gerektiriyordu. Babası gibi ahlâksız değilim en azından dedi kendi kendine.
Kim bilir kaç kadınla aldattı annesini.
Annesi! Aklına gelmişti. Telefonu eline alıp annesini aradı bir kere daha. Açan olmadı. Bu günlük umudunu kesti. Bir kenara koydu telefonunu.
Hava kararmıştı. Güneş batmış ay doğmuştu. En sevdiği saatler...
Eline bir jilet ve sigara paketini alıp balkona çıktı. Eline jiletle iz bıraktı. Ardından sigarasını yaktı. Elinden kanlar akarken o sigarasının keyfini çıkarıyordu. Bir yandan da manzarayı izliyordu. Huzur buluyordu. Sigarası bitince eline baktı. Kanı pıhtılaşmıştı. Gidip eline yara bandı yapıştırdı.
Daha sonra kaldığı yerden devam etti. Çok sigara içiyordu. O da farkındaydı. Aslında o herşeyin farkındaydı.
Iyi ve kötüyü ayırt edebiliyordu. Belki de o kötü tarafı seçmek istiyordu. Kötü tarafta olmak istiyordu. Içindeki iyiliği dışa vurursa kaybeder ve zayıf düşerdi.
Içindeki öfkeden besleniyordu. Öfkesi onu ayakta tutan tek şey. Babasına olan öfkesi...
Onunla aynı evde kalması ona katlanması bile büyük bir mucize. Kendini aşmıştı. Gülümsedi.
Ardından geceye karşı bi sigara daha yaktı. Ay dolunay sabah çok uzak.
Selamm vote ve yorumlarinizi bekliyorum. Umarım beğenirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMAN
Teen FictionO sigara dumanı ile beslenen bütün zorluklara karşı göğüs geren karanlık ruha sahip biri. O DUMAN!