Bölüm 2.
Bilinmezlik girdabına takılmıştım. Ne hissetmem, ne yapmam hakkında bir fikrim yoktu. Yatmak için dağıldığımız odalardaydık. Değil uyku düşünmeden geçen bir dakikam yoktu. Yaklaşık üç saattir karışımdaki duvara bakıyordum. Bu duruma inanmak istemiyorum. Bir uçurum kenarında ya idamımı onaylayacak ya da savaşacaktım. Ama ne savaşmaya gücüm vardı nede idamımı kabullenecek bitmişliğim. Fakat ne yapacağımı kestiremiyorum. Beynimde karabulutlar dolanıyor ve sağlıklı düşünmemi etkiliyor. Gözlerimin yanmaya başladığını hissettiğimde yorganı kaldırdım ve altına girdim kafamı yastığa koyduğumda bir şeylerin farkına yavaş yavaş varıyordum. Bugün yarın ne olacağını bilemiyoruz ama içimizde bir şüphe yaratmıyordu bu.Biraz uyumak için gözlerimi kapattım.Bura da sabah uyanmak gibi bir zaman yoktu.Bu nedir yahu!
Uyandığımda saat kavramının bile farkında değildim. Düşüne biliyor musun? Ne kadar uyuyup uyan hep gece. Buna alışabilir miyim bilmiyorum fakat alışmak istemediğim aşikar. Yaylanarak yattığım yerden kalktım. Kapıyı açıp lavaboya doğru adımladım. İçerde rutin işlerimi hallettim ve tekrar koridora çıktığım. Fakat çıkmamla sırtıma bir şeyin atlaması bir oldu ama ayakta kalmayı başardım. İnandınız mı ? İnanmayın resmen yere yattık.Siya sarsılarak gülerken zorda olsa yatmış olduğumuz yerden kalktım. Ona elimi uzattım gülmekten resmen gözlerinden yaşlar akıyordu. Sesli kahkası evi doldurmuştu.
"Seni bu kadar güldüren şey nedir kardeşim. Zira saçma bir şeyse evi inletmenin hesabını büyük bir zevkle alırım." Diye çıktı ininden. Bu adam bizi hep böyle basmak zorunda mı ?
"Sanane Edro ? Gülemez miyim? Hadi Mehir bir şeyler yiyelim.Sana mis gibi yemekler yaptım." Dediğinde şükürler olsun sıcak bir şeyler girecek miğdeme diye sevinç dansı yapacaktım.
Mutfağa yaklaştıkça kokuları alıyordum. Masaya kurulup yemeklerimizi yediğimizde Siya'nın meraklı sorularını yanıtlamak için yanına oturdum . Zira yanıtlamazsam susmayacağı belliydi.
"Hadi. Anlatsana geldiğin yer nasıl ?" dediğinde yaşadığım şehri odamı evimi getirdim aklıma.
"Kalabalık . Haddinden fazla hemde . Bizim evlerimiz sizinki gibi değil mesela. Kat kat her katta bir aile yaşıyor." Dedim. Bunları hatırlamak boğazıma bir yumru oturmasına sebep olmuştu.Annemi özlemiştim. Babamı özlemiştim. Kitaplarımı özlemiştim. Güneşi özlemiştim. Oldum olası karanlıktan haz etmeyen ben şuan karanlığa hapis olmuştum. Karanlık çeker içine sokar ve kimse bunu göremez. Oldum olası karanlıktan korkardım. Ama burada karanlığa mecburdum.
"Arkadaşların ? Ne yapardınız mesela ? Ne kon-" derken lafını kestim.
"Benim hiç arkadaşım yok." Dediğimde şaşırmıştı. E tabi bunu dile getirirken ben bile şaşırıyordum.
"Neden biliyor musun ? O insanlar zorluk çekmemiş ve her şeyi sallayan insanlar. Ben öyle değilim. Olmadığım içinde mutluyum." Dedim.
"İlk arkadaşın olabilir miyim?" diye masumluk katarak sorduğu soru beni gülümsetti.
"Zaten ilk arkadaşım oldun." Dediğimde bana öyle bir sarıldı ki sandım kaburgalarım kırıldı.
"Biliyor musun ? Benim ilk arkadaşımda sensin." Sözü beni mutlu etmişti. İlklerin yeri hep ayrı olurdu.
"Biraz dolaştırsan beni? Evde sıkıldım. Hem yürükende yanıtlayabilirim sorularını ." dediğimde beni onayladı. Tamam buraya kadar iyi hoştu da benim üstümdekilerden başka giyecek bir şeyim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cenah
FantasyGünler geçerken tek bir çıkış yolu bile bulunmamıştı. Ama öğrendiği bir şey vardı o hiçbir yere gitmemişti o Rüyasında asılı kalmıştı. O artık rüyasının içindeydi. Onun Cenah’tan çıkışı yoktu. O gece Cenah’a bir Ay Parçası düştü. O Ay Parçası Mehir...