15. Bölüm

37.3K 1.5K 134
                                    


Tatili bitip işyerine geldiğinde tedirgin hissediyordu. Bu sefer hangi bahaneyle Semih Batısoylu fırtınası altında şimşekleri bekleyecekti hiç fikri yoktu. Piste olanlardan sonra kesinlikle sıkı bir fırça yiyeceği kesindi bu yüzden de odasına çağıracağı anın gerilimiyle geçmişti işinin başına. Kendini yanlış yaptığı için ailesinden azar yiyecek çocuklar gibi hissediyordu. Ama Semih onun ne annesi ne de babasıydı. Her şeyi olmasını istediği halde ne yazık ki hiçbir şeyiydi. Fakat yaşamına karışma hakkı görüyordu bu da başka bir konuydu.

Olayın ardından Nursen'le de uzun uzun konuşmuşlar ama bir sonuca ulaşamamışlardı. Nursen bu hareketleri tuhaf ve gizemli bulurken, kendisi için tipik Semih Batısoylu hareketleri gibi gelmişti. Kesin bir şey olurda işleri yetişmez diye endişelenmişti. Yoksa kendisi için endişe duyduğu falan yoktu.

Düşüncelerine öylesine dalmıştı ki, ne iş yapabilmiş ne de kapısının çalındığını duymuştu. Ancak açılan kapıdan gördüğü kişiyle duygu fırtınası dinerek, sakin sulara giriş yapmıştı.

"Telefona cevap vermeyince merak ettim. Bir sorun yok değil mi?"

"İyiyim Banu. Sadece dalmışım. Bir sorun mu vardı?"

"Canım Semih Bey seni çağırdı."

"Neden kendi aramadı da, seni yordu?"

"Bilmez misin yine vardır bir bildiği."

"Bilmem mi!" derken yiyeceği azarın şiddetinin kaç olacağının hesabındaydı. "Tamam hemen gidiyorum." deyip kalkmış ve birlikte yürümeye başlamışlardı. Sonunda odanın önüne geldiğinde kurbanlık koyun misali tıklatmıştı kapıyı ve içeriden gelen sesle girmişti odaya.

"Beni çağırtmışsınız Semih Bey."

Yüzüne bile bakmadan önündeki evrakları alması için masanın kenarına ötelemiş ve tekrar bilgisayar ekranına dönmüştü.

"Tercüme mi olacak?"

"Başka bir şey yapılıyorsa onu yap!" Sesinin ifadesiz çıkmasına çalışsa da, ara ara duygularını ele vermesine engel olamamıştı.

"Kaça yetişecek?"

Aklına söyleyecek bir sürü şey gelse de yutmuş ve sadece kafasını çevirip küçük bir bakıştan sonra "Çıkmadan masamda olsun!" diyerek işine dönmüştü.

"Tamam efendim." deyip kendiyle ilgilenmeyen adamı ardında bırakarak odasına geçmişti. Biraz sinirli olsa da umursuyormuş gibi değildi. Beklediği azarda gelmemişti. Bunun olmadığı için sanki içten içe üzülmüş müydü? Ama nasıl olurdu ki! İnsan azar yemediğine sevinmez miydi? Öyleyse neden içinde böylesine yoğun bir hüzün kol gezmeye başlamıştı? Umursanmamak mıydı bu kadar koyan?

"Ortasız gıcık ne olacak!" deyip masasının başına geçmiş ve tüm ilgisini akşama yetişecek işe vermişti. Şu an başka bir şey düşünmek hiç iyi değildi. Önceki deneyimleri bunu açıkça belli etmişti. Aklına getirdiği güzel şeylerden sonra biraz daha rahatlamış ve son noktayı koyana kadarda kendine her türlü kafa karışıklığını yasak etmişti.

"İşte bitti." derken kendiyle gurur duyuyordu.

"Evet şimdi bunu iş kolik ve gıcıkların gıcığına götürme zamanı." diyerek masasından kalkmış ve odadan çıkmıştı. Banu yerinde olmadığına göre kesin içerdeydi. Öyleyse Semih Bey de müsait olmalıydı. Kapıyı tıklatıp, ses beklemiş ama yanıt alamamıştı.

Birkaç çalıştan sonrada yanıt alamayınca "Benden günah gitti!" deyip kulpu çevirmiş ve Semih Bey'in kapı azarı için kendini hazırlamışken, gördüğüyle donakalmıştı.

Aşk mı, Gurur Mu?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin