Komiser Mert arabasından inip önünde yükselen gökdelene baktı. Üç aydır bu gösterişli yapıdaki gizli bir birimde görev alıyordu. Aslında dışarıdan bakıldığında pek çok ayrıcalığa sahipti. Lüks bir araba, pahalı kıyafetler ve oldukça sıra dışı iş arkadaşları bunlardan sadece birkaçıydı. Ancak bu 54 katlı gökdelende çalışan kimseyle, zorunlu haller dışında, konuşması kesinlikle yasaktı. Gizli görevi bunu gerektiriyordu.
Sabahın çok erken bir vakti binanın kayan cam kapılarını geçti, lacivert takım elbisesinin ceket iç cebinden güvenlik kartını çıkardı ve turnikelerin yanındaki okuyucuya doğru tuttu. Güvenlik görevlisi her zamanki gibi kibarca günaydın dedi ve Komiser Mert hızlı adımlarla altı asansörün sıralandığı şimdilik tenha olan lobiye doğru ilerledi. İstediği kata yalnız başına gitmek istiyorsa soldan ikinci asansöre binmeliydi ve düğmesine basmasıyla asansör kapılarının yavaşça açılması bir oldu. Komiser Mert telaşsız bir şekilde asansöre adım atıp 42 yazan tuşa bastı. Kabin sessizce ve hızla devasa yapının içinde yükselirken derin bir nefes aldı, kesinlikle bu kadar yüksekte olmaktan hoşlanmıyordu. Asansör hiçbir katta durmadan 42. kata ulaştığında alarm sesiyle birlikte içerideki ışıklar kırmızıya döndü. Komiser Mert hep yaptığı gibi kapılara arkasını dönüp asansörün karşı duvarındaki aynalı duvara sağ elini koydu. Aynalı duvar hızla kenara doğru kayarak gizli bir girişe açıldı.
Komiser Mert aydınlık alana adım attı ve duvarlarla bölünmemiş geniş ofise göz gezdirdi. Monitörlerinin başında oturan Emir, her zaman olduğu gibi masasında kendi elektronik işleriyle meşguldü. Diğer tarafta Yağmur koruyucu gözlükleri yüzünde, masasında birleştirilmeyi bekleyen yeni tuhaf silahının üzerinde çalışıyordu. Elif ise her zamanki gibi bilgisayarının başında haber kaynaklarını tarıyordu.
Komiser Mert derin bir iç çekip, "Günaydın," dedi.
Ofistekilerin hiçbiri başlarını kaldırmadan sessizce aynı anda, "Günaydın," dediler.
Birimin ofis içi işlerine bakan Bahar, elinde dosyalarla bir anda arkasında belirdi. "Günaydın efendim!" Akademiden henüz mezun olan genç kız, göreve başladığı ilk günden istekli tavrıyla göz doldurmuştu. Yine de bazen bu kadarı rahatsız edici olabiliyordu.
"Karaköy'de metruk binada işlenen cinayetle ilgili adli tıp raporlarını istemiştiniz, erişim sağlandı," dedi Bahar ve elindeki dosyayı komisere uzattı.
Dosyada kurbanın rahatsız edici fotoğraflarının yanında iki paragraflık muhtemel ölüm sebebi de yer alıyordu. Yazılanlara göre kurbanın bir kolu güçlü biri tarafından keskin bir alet yardımıyla kesilmiş, eli kırılmış ve kaburgaları delici bir alet yardımıyla delik deşik edilmişti. Raporu asıl ilgi çekici kılan ise detaylarda gizliydi: Adamın beyni kelimenin tam anlamıyla sünger gibi çekmişti. İşte, aradığını bulmuştu.
Komiser Mert düşünceli bir şekilde uzun parmaklarını dalgalı siyah saçlarından geçirdi ama Bahar'ın kocaman açılmış gözlerle ve şapşal bir sırıtmayla kendisine baktığını görünce hemen kendini toparladı.
Dosyayı hızla kapatıp takım arkadaşlarının yanına doğru gitti. "Millet aradığımız profile uygun bir dava var elimizde."
Teknoloji memuru Emir bilgisayar monitöründen bakışlarını çevirmeden, "Dur tahmin edeyim, Karaköy'deki ceset paranormal bir saldırı kurbanı çıktı," dedi ve sakızını yavaşça şişirip patlattı.
Silah uzmanı Yağmur gözlerini komisere dikerek, "Ölüm şekli göz önüne alındığında infaz edilmiş olması da muhtemel," dedi.
Kulaklığının tekini çıkaran iletişim memuru Elif, yavaşça sandalyesinde dönüp, "Olay mahallinde yaralı bulunan kadının ifadesine göre 1,60 boylarında, uzun pardösülü, tepeden tırnağa siyahlara bürünmüş bir kız ortaya çıkmış ve bu sayede adamdan kurtulmuş," dedi.
Komiser Mert bir kez daha her şeyi kaçırdığı hissiyle mücadele etti. Aslında kızgındı, çünkü kendisini işe yaramaz hissediyordu. Neyse ki sahadaki becerisi bu takım için onu vazgeçilmez kılıyordu. Tek yapması gereken başarılı olmaktı.
"Pekâlâ, o zaman, bana o kızı bulun. O bölgedeki bütün yerel kamera kayıtlarını inceleyin. Daha ayrıntılı bir eşkali en kısa sürede masamda istiyorum," dedi ve cevap vermelerini beklemeden arkasını dönüp masasına gitti.
Bu işi çözecek, hem amirine hem de iş arkadaşlarına kendini ispat edecekti.
***
Komiser Mert arabasında oturmuş, kamera kayıtlarından edinilmiş fotoğraflara bakıyordu. Ufak tefek bir kızın bu cinayetle bir ilgisinin olabileceğine pek ihtimal vermiyordu ama yine de bu birimde geçirdiği üç aylık sürede, imkânsız dediği her şeyin mümkün olduğuna kendi gözleriyle şahit olmuştu.
Kızın fotoğraftaki uçuşan siyah saçlarına ve kararlı yüz ifadesine baktı. Gecenin bir vakti, karanlık bir arka sokakta ne işi vardı? Dahası adamın kadını binaya zorla soktuğunu gördüğünde kızın hareketleri çevikleşmiş, zaten bunu bekliyormuş gibi hedefine yönelmişti. Ya bu ufak tefek kız karşısındaki şeytani varlıktan haberdardı ya da sadece kendi kütlesinden habersiz, ahmağın tekiydi.
Komiser Mert de bunu öğrenmek üzereydi.
Hava tamamen kararmak üzereyken arabanın kapısını açıp indi. Teknoloji ve iletişim memurları sayesinde, genç kız birkaç dakika önce, Ümraniye'de inşaat halindeki bir AVM'den içeri girerken tespit edilmişti.
Birimin silah uzmanı tarafından hazırlanmış uyutuculu silahı beline yerleştirdi. Eğer bir aksilik çıkarsa diye birkaç ekipman daha aldı yanına. Bu defa üzerinde pahalı bir takım elbise değil, saha operasyonlarında giydiği, rahat hareket etmesini sağlayan kıyafetler vardı.
Komiser Mert saatine baktı, içeri girmeye hazırdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/54839325-288-k6067.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cin Avcısı
ParanormalBelki de İstanbul'un karanlık arka sokaklarında tek başına genç bir kız gördüğünüzde korkmanız gerekiyordur...