Başlangıç

163 10 5
                                    

Sabahın erken saatleri babamın dönmesi umuduyla bekledim. Her gece onun bir anda kaybolmasını düşünüyordum... Ben Jen Martin, Wancheaz Bölgesinin yoksul 15 yaşındaki bir genciyim, ailemizin soyu eski dünyaya dayanır. Yoksul olmamızın nedeni de babamın bir anda ortadan kaybolmasıdır.
Annemin adı Lil Martin kendisi ev işleriyle uğraşan bir ev kadını. Her gün onun emriyle odun toplamaya ve Wancheaz Ticaret Merkezi'ne ürettiğimiz meyveleri satmaya gidiyorum. Bir dakika; annem çağırıyor!!!
...
- "Jen yasal bir izin alamadığımdan bugün odun toplamak için Tanrı Dağındaki ormanlık bölgeye gitmelisin yoksa yakacak bir şeyimiz kalmayacak."
- "Tanrı Dağı mı? Oraya en son babamla gitmiştim bana orada bir şey anlatacaktı ama aniden bir varlık gördüğünü, hemen uzaklaşmamız gerektiğini söyledi ve bir daha oraya gitmedim."
- "Jen, bir daha babanla ilgili konuşma."

Annemin yüzündeki buruk ifadeyi görünce şaşırmadım babamdan ne zaman bahsetsem konuyu kapatıyordu o mavi gözlerinin içinde sanki bir şey saklıyordu. Benim bilmemem gereken bir şey...

O sabah saat 9 sularında eski dünyalıların bahsettiği Cudi Dağı'na yani Tanrı Dağı'na gittim. (Ailemin soyu eski dünyalılara dayandığı için böyle şeyleri bilmem normal.) Elimde baltam, sırtımda bir halatla giderken babamın çok az bahsettiği efsanevi silahları düşündüm. Eski Dünyanın yok olmasının nedeni de bu silahlarmış. Babamın bahsettiğine göre bu silahlar 3 taneymiş; birincisi Galaksi adında kayıp bir kılıç diğeri Kanun adlı bir çift başlı balta sonuncusu ise Şawk adlı ok ve yay.

Söylentiye göre bu silahları yapan kişi öyle bir güç kullanmış ki, Eski Dünya bu silahlara sahip olabilmek için 4 gruba ayrılmış, savaş sonucu bu 4 grup yok olmuş ve geriye kalanların da 9.neslinde ben yaşıyorum. Bu 4 grup hala ayrı bölgelerde yaşıyor (Wancheaz, Sumat, Nozz ve Meyd bölgeleri). Atalarımızın grup isimlerini bilmiyoruz bu zamana kadar ulaşmamış. Ve en önemlisi de bu silahlardan birinin Wancheaz bölgesinde bir daha ele geçirilmemek üzere saklandığı düşünülüyor yani babamın dediğine göre. Silahları oluşturan kişi ise onları oluşturduktan sonra silahların olağanüstü gücü yüzünden parçalara ayrılmış, adamın kimliği ise bilinmiyor.

Babamdan bahsetmişken, babamın ismi Robert Martin ve 3 yıl önce kayboldu,onu aramamıza Wancheaz Bölgesi Yönetim Kurulu izin vermedi.

Wancheaz Bölgesi ne diye soracak olursanız size şunları anlatayım :
Silahlar için savaşan her grup yok oldu ve her grubun kalanları dünyada ayrı bölgelere yerleşti. Wancheaz bölgesi; Eski Dünyalıların Orta doğu dediği yerde bulunuyor (zaten Eski Dünyalılardan kalan tek bölgenin ismidir "Orta Doğu" ). Her bölgenin kendi yönetim kurulu vardır ve bu kurulların çok sıkı kanunları vardır. Örneğin; izin belgen olmadan bir işe kalkışırsan bölgeden sürülmek zorunda kalırsın. Diğer bölgeler de bize yakın yerlerde kurulmuştur, hiçbir bölgede savaş halinde değil.

Silahlarda anlatmadığım bir şeyi de burada anlatayım: Babama göre 3 silah da Wancheaz'de saklı ama diğer araştırmacılara göre böyle bir şey mümkün değil çünkü silahların enerjisi çok yoğun. (Babam Robert bir Eski Dünya Bilimcisidir.)

Yoluma devam ederken gideceğim ormana ulaştım. Birkaç ağaç dalı kesmeye koyulurken çok ilginç bir şey gördüm. Babamın beni bu dağa ilk getirdiği zamanki ceketinin bir parçası yırtılmış haldeydi, galiba cep kısmıydı. Parçayı elime aldım ve içinde bir zarf vardı zarfı açtığımda içinden bir harita çıktı sanki 100 senelik bir haritaydı. Okumaya çalıştım ama işe bak her zamanki gibi bir terslik daha, harita Eski Dünya yazısıyla yazılmış ve ben eski dünya yazısından bildiğim tek şey ismimi yazmak. Haritadaki resimlere baktım bir mağarayı işaret ediyordu zaten ormanın derinliklerinde olduğumdan haritadaki yer bana yakın gözüküyordu. Haritadaki mağaraya gitmek için yaklaşık 1 saat yürümek zorunda kalacağımı anladıktan sonra vazgeçmeliyim diye düşündüm ama aklıma babamın ceketi gelince yola koyuldum. Hava karlıydı etrafta yoğun bir sis vardı. Başıma bir şey gelirse diye korka korka her adımımı sayarak ilerliyordum. Topladığım odunlar da geride kalmıştı. Evde odunumuz az kaldığı için bir yandan da geride kalan odunları eve götürmem gerektiği için bu yola en baştan çıkmamam gerektiğini düşündüm ama babam o mağarada olabilirdi, onu düşünmem beni suçluluk duygusundan kurtardı.

Etraf çok sakindi ve bu beni biraz korkutmuştu. Yerlerde on santim kadar kar vardı ve her taraf uzun çam ağaçlarıyla doluydu. Normalde bu ormanlarda çok fazla hayvan sesi veya izi olması gerekirken bunlar mağaraya yaklaştıkça azalıyordu.

Yaklaşık 20 dakikalık yolum kalmıştı. Mağaraya yaklaştıkça daha da heyecanlanıyordum. Bir taraftan da karşıma ne çıkacağını bilmediğimden de korkuyordum.Sonunda. Mağarayı uzaktan görüyordum ama sanki tahtadan bir kapısı vardı yanlarında 3 tane dikilitaş duruyordu. Oraya yaklaştığımda dikilitaşların Eski Dünya yazısı olduğunu anladım. Ve tahta kapıyı araladığımda karşımda bir taş lahit gördüm. Kapının açık olması beni şaşırtmıştı. Taş lahite doğru gittim, üstünde değişik yazılar gördüm. Eski Dünya yazısına da benzemiyordu. Lahiti açtığımda mor bir ışık belirdi. Gözlerime inanamıyordum önümde bir kılıç vardı; babamın tasvirlerindeki kılıç Galaksi ...


»Okuduğunuz için teşekkürler.
»Mehmet Meydan.

Galaksi KAYIP KILIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin