Patron Geri Döndü bölüm 3

87 12 8
                                    

12 Mayıs 2008

Siyahlar Karargahı

Sırtımı dikleştirip kafamı yukarı kaldırdım.Ellerimin titrememesi için yumruklarımı sıktım. Açıkçası korkuyordum.Siyahların en büyük komutanı babamdı fakat burada baba,amca,anne diye bir şey yoktu.Asker askerdi,komutanına ''Efendim''kelimesinden başka bir kelime kullanamazdı.Siyahlar karargahı ruhsuzlar karargahı gibi bir yerdi.Yağmuru hissetmezler,ölümden korkmazlar,acımazlardı.Babam bu yüzden hep bir erkek evlat isterdi ama maalesef tanrı ona bir erkek yerine bir kız evlat vermişti.Yani beni...

''Karargah Hazır Ol!''

Komutanın sesiyle yumruklarımı serbest bıraktım.Artık elim değil yüreğim titriyordu.Babama ilk defa bir yabancıymış gibi davranacaktım.Nasıl yapacaktım bunu? Sert bir bakış atarak mı ya da gözlerinin içine bakmayarak mı ? Komutan kapının önünde durdu.Kafası sanki vidayla sıkıştırılmış gibi dikti ve hep ileri bakıyordu.Arkasından aynı ritimde ayak sesleri gidiyordu.O ritmi bozan bir ayak sesi daha vardı.Babam...

''Günaydın Asker''

Hep bir ağızdan düz bir sesle bağırdık

''Sağol''

Ellerini arkada birleştirdi.Yüzü düşüktü ve her zamanki rahat tavrı vardı.

''Rahat Asker!''

Ellerimizi arkada birleştirdik.Diğer komutan aramızda gezip bizi süzüyordu.Şapkasını alnına doğru yapıştırdı.İşte gene başlıyorduk...

'' Biraz sonra yeni bir sahaya çıkacaksınız,Bu alıştırma hepsinden farklı olacak! Bu sizin kaderiniz olacak! Gerçek silahlar,gerçek bombalar ve en önemlisi gerçek düşmanlarla savaşacaksınız! Geriye kalanlar ise savaşın kalbine,Amerikaya gönderilecek! Bu sizin son ve gerçek taliminiz!''

Babam yavaş yavaş bize doğru yürümeye başladı.Uzun,gri saçlarını eliyle arkaya doğru ittirdi.Şapkasını kafasına geçirdi.fakat o şapkasını alnına kadar indirmedi,aramızda biraz daha gezindikten sonra sağ çaprazımda durdu.Bana bakmak istediğini anlayabiliyordum.Derin bir nefes aldı :

''Asker!Tanrı hepinizin yardımcısı olsun...''

Sesi çok sakin çıkmıştı.Bu ses tonunu çok iyi biliyordum.Sakin ve tereddütlü konuşuyorsa eğer o konunun sonu hep kötü biterdi.Etrafımdakiler fısıldaşmaya başladılar .Kafamı dik tutmaya çalıştım ama benim bile içime ufak da olsa bir korku yerleşmişti.Bu onu belkide son görüşümdü.Kafamı çevirip ona bakmaya çalıştım.Göz göze geldik,gözlerini benden ayırmadı.O günden sonra o bakışı bir daha asla unutamadım.


17 Şubat 2015

''Baba!''

Gözlerimin önünde vuruluyordu.Tekrar,tekrar ve tekrar her saniye aynı sahneyi görüyordum.Alnımdan boncuk boncuk terler akıyordu.Ellerimle alnımı silmek istedim ama ellerimde olan bir ağırlık buna engel oluyordu.Ellerim zincirle bir sandalyeye bağlanmıştı.Her şeyi hatırlıyordum.Beni kurtaran sıska ve şişman iki adam,para dolu çanta ve benim bu hale düşmeme neden olan Albert Wilson,tanındığı adıyla Antreas.Üç,dört arabayla gelip sıska ve şişmanın kafasına sıkmıştı.Keşke hafızam hiç yerine gelmeseydi.Bütün acılar,ölümler silinen masum hayatlar kafamın içine geri kazınmıştı.Kafamı kaldırıp etrafıma baktım.Tavandan aşağıya sallanan,gözlerimin acımasına sebep olacak kadar parlak bir ışık ve hemen altında demirden bir masa.Parçaları kafamın içinde birleştirmeye başladım.En son bir adam telefona sarılıp benim elinde olduğumu söyledi.Tanımsız adımı kullanarak tabiki...

Buradan acilen çıkmam gerekiyordu.

Eminim ki beni kamerayla izliyorlardır.Dikkatlerini çekmem lazım...

TanımsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin