GİRİŞ

402 17 8
                                    

Pazartesi son dersti, 12/A sınıfı beden eğitimi dersindeydi. Cengiz, Doğuş, Oğuzhan, Halit ve diğerleri her zamanki gibi voleybol oynuyordu. Mustafalar ise basketbol. Ne olduysa bu sırada oldu işte. Bir patlama sesi duyuldu, ardından iki, üç, dört... art arda patlamalar. Okul... okul bombalanmıştı, beden eğitimi salonundaki herkes kaçışmaya başladı. Şans eseri bombaların hiçbiri spor salonuna isabet etmemişti. Yine de bomba sesleri salonu paniğe sokmaya yetmişti. Süleyman kendi sınıfını bir arada tutmaya çalışıyordu ama kimse dinlemiyordu. Koşa koşa Oğuzhan'ın yanına gitti, sınıf Oğuzhan'ı dinlerdi. Diğer iki sınıf dışarı kaçtı ama Süleyman burasının güvende olduğu konusunda ısrarcıydı. Başka şansları olmadığı için tüm sınıf bu karara uydu. Aradan yaklaşık bir saat geçti, uzaklardan gelen bomba sesleri de vardı. Sesler kesilince Doğuş dışarı çıkmak istedi. Doğuş aralarında en güçlü olanıydı, boksördü. Diğerleri itiraz edemedi.

"Eğer dışarısı temizse bizi de çağır." dedi Halim.

Doğuş kafasıyla onaylayıp koşa koşa kapıya yöneldi. Kapıdan çıktı, 1-2 dakika sonra tekrar girdi ve eliyle dışarısının temiz olduğunu gösterdi.

Tüm sınıf dışarı çıktı ama gördükleri... bir felaket! Mert araya girerek "Amerika'nın işi bu dedi." Tüm sınıf güldü ama ortada gülünecek bir şey olmadığını fark edince grupta bir sessizlik hakim oldu. Okul ve civarındaki tüm binalar, belki daha da fazlası yerle bir olmuştu.

Mustafa, Kaan ve Onur "Biz gidiyoruz." dediler.

"Nereye ?" dedi Cengiz sesi titriyormuş gibi çıkmıştı.

"Ailelerimiz... Ya başlarına bir şey geldiyse? Gitmemiz lazım, hemen." dedi Onur, sesi çok üzgün çıkıyordu.

"Bunu hiç düşünmemiştik." dediler hep bir ağızdan, hepsi evine gitmek istedi.

Yerle bir olmuş okul kapısından koşarak dağılıyordu sınıf. Enes tam okul kapısından çıkıyorken Nazife'yi gördü. Dizlerinin üstüne çökmüş ağlıyordu. Enes durdu, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. *Neden ağlıyor acaba*. "Emrah!" diye bağırdı okul kapısından dışarıya. "Bizimkileri çağır, çabuk!" dedi ve tekrar içeri girdi. Doğuş, Emrah, Halim, Halit, Süleyman, Cengiz ve Oğuzhan koşarak içeri girdi.

"Nazife." dedi Enes, "Kaldırmayı denedim, ama sanki çakılmış gibi yerinden kıpırdamıyor ve ağlıyor.".

Cengiz koşarak Nazife'nin yanına gitti, Nazife'yi silkeleyerek "Ne oldu?" dedi, sesini olabildiğince dinç çıkarmıştı.

"Yeşim... kardeşim... o, o okuldaydı." dedi, daha çok ağlamaya başladı.

"Yunus?!" dedi Cengiz, şok olmuştu bir anda. O da içerideydi!" dedi, sesi boğuk çıkıyordu. Hemen harabeye dönmüş okulun içine fırladı. "CENGİZ YAPMA!" dedi diğerleri ama Cengiz oralı olmadı. Cengiz'in ardından Doğuş ve Halit de içeri koştu.

"Bende gidiyorum." dedi Emrah, kendinden emin bir ses tonuyla. "Siz burada kalın, eğer 1-2 saate dönemezsek bizi beklemeyin." dedi ve içeri daldı.

İçerisi karanlıktı. Kopmuş elektrikli kablolar cızırdıyordu. Karşıdaki merdivenin üstüne koca bir duvar parçası düşmüştü ama sağ koridordaki diğer merdiven sağlam gözüküyordu. Koridordan geçerlerken ölü bedenlere rastladılar. Düşen duvar parçaları yüzünden kimi zaman sürünerek ilerlemek zorunda kalıyorlardı.

"Ahmet hoca..." dedi Emrah, bir cesede bakıyordu. Diğerleri Emrah'ın yanına döndü. Gözleri dolmuştu, duvar parçası bedeninin yarısını ezmişti neredeyse. *Ya Yunus'a da bir şey olmuşsa.*

Cengiz Ahmet hocanın pantolonundan sarkan araba anahtarını aldı: "Lazım olabilir." dedi.

Cesedin yanından uzaklaştılar. Sonunda cesetlerin arasından, duvarların arasından geçerek merdivene ulaştılar. Burası da harabeye dönmüştü ama tırmanarak yukarı ulaşabilirlerdi. Ben burada kalıyorum, eğer bir şeye ulaşırsanız beni çağırın. Diğer sınıfları kontrol edeyim ben. Belki işe yarar bir şey bulurum." dedi Halit. Diğerleri kafalarıyla onayladı, "Dikkatli olun." diye ekledi. Cengiz, Doğuş ve Emrah yukarı tırmandılar, okulun sol tarafı yerle bir olmuştu resmen. Ama sağ taraf birazcık daha sağlamdı. Yunus'un sınıfı da sağ da yer alıyordu ama kapının önüne tavandan bir parça düşmüştü. Doğuş ve Emrah tavandan düşen parçayı kaldırdı, Cengiz aceleyle kapıyı açtı. *Allah'ım sana şükürler olsun* Sınıfın yarısı ölmüştü ve diğer yarısı da ağır yaralıydı. Yunus yerde acı içinde yatıyordu ama yaşıyordu sonuçta. Yunus'un yanına koşarken bir ses duydu Cengiz, "Heyyy!". Kafasını çevirdi, ses ikiye ayrılmış olan öğretmen masasının altından geliyordu. Doğuş "Sen Yunus'la ilgilen, ben bakarım." dedi. Doğuş masanın altına bakmak için eğildi, tanımadığı bir öğretmendi masanın altındaki. Bedeninin yarısı ezilmişti ve sağ eli tamamen kopmuştu.

ÇINAR ÇOCUKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin