2. BÖLÜM

112 12 3
                                    

"Siyah sayfa üzerine beyaz yazı olmak mı zor? Yoksa beyaz sayfa üzerine siyah yazı olmak mı?"

8 AY SONRA

Issız sokakta koşmaya devam ediyorum. Ses hala peşimden gelmeye devam ediyor. Ne kadar güven verici olsa da bi o kadar korkutucu.
"Tuğçe gel artık!"
Ses gittikçe yaklaşıyor. Kalbim bedenimden bağımsız bir şekilde atmaya devam ediyor.

Kulağımın arkasında bir nefes hissedince gözlerimi araladım. Şükür ki rüyaymış. Ama bi sorun var ki Emre yüzüme doğru eğilmiş sanırım nefes alış verişimi kontrol ediyor.

"Şansına küs bugün de ölmedim."
Korkmuş olacakki hızla benden uzaklaştı.

"Tüh ya bende öldün diye sevinmiştim."

Hızla yataktan kalktım ve Emre'nin kolundan tutup odamdan dışarı çıkarttım.

"Odama birdaha girme seni yabancı!"

Ellerini çenesinin altında birleştirdi ve dalga geçer gibi yalvarmaya başladı. Birşey demeden kapıyı yüzüne kapattım. Yatağıma doğru giderken saat gözüme takıldı ve Emre'nin neden ölüp ölmediğimi kontrol etmesini anladım. Saat 12:00!

Benim hemen hazırlanıp Büşra'nın yanına gitmem gerek. Huriye Teyze'nin bugün altın günü var. Onu kurtarmalıyım. Yoksa kimse beni Büşra'nın elinden kurtaramaz.

Hemen banyoya doğru hızla koştum. Günlük rutin işlerimi tamamladıktan sonra odama tekrar geldim ve giyecek kıyafet seçtim. Şort, tişort ve spor ayakabılarımdan oluşan kombinimi yaptım. Saçımı dağınık topuz yaptıktan sonra çantaya gerek duymadan telefonumu ve biraz para aldıktan sonra mutfağa annemin yanına gittim. Babam çoktan gitmiş.
"Günaydın anne"

"Günaydın kızım"

Kahvaltı masasına oturdum. Annemle birlikte kahvaltı yapmaya başladık. Emre arkadaşlarıyla dışarı çıktığı için evde sadece annem ve ben varız.

Kahvaltım bittikten sonra izin alma faslı başladı.

"Anne Büşra'yla biraz dışarı çıksak olurmu?"

"Nereye gideceksiniz?"

"Ya öyle gezeriz. Olur mu? Hem bu gün Huriye Teyze'nin altın günü var sen oraya git."

"Aa doğru ya. Dur biraz bekle birlikte çıkalım."

"Olmaz. Benim acelem var."

"Iyi tamam sen git. Bende 1 saate falan hazırlanıp çıkarım."

Evveeet! Izin de tamam. Annemi kocaman öptükten sonra yola çıktım. Evlerimizin arası 10 dakika. Hep de ara sokaklar.

Yolda giderken çok sıkıldım. Kulaklığımı çıkartıp müzik dinlemeye başladım. Sokak çok ıssız. Burda ırzıma geçseler kimsenin ruhu duymaz.

Arkamı döndüm bi araba hızla bana yaklaştı ve o an gözlerim karardı.

°°°

BARTU BAYKAN;

Bu gün tam 8 ay oldu. Onsuz 8 ay. O gün o kaza olmasa şu an boş boş arabayla dolaşmak yerine kim bilir belki de Rüya'yla birlikte evlilik planları yapıyo olurduk. Hepsi benim suçum!

Ara sokaklara girdim. Bi yerde durup kafa dağıtmak için. Sanırım çok hızlı gidiyorum. Alışkanlık olmuş artık.

Sokakta hızla giderken bi gürültü duyuldu. Arabadan indim ve etrafa bakınmaya başladım.
Arabanın önünde yüzü kanlar içinde yatan bir kız. Hemen arabaya bindirdim ve benim eve götürdüm. Deniz anlar bu işlerden. Şimdi hastaneye gitsek polisler falan gelir. Hiç iyi olmaz benim için. 20 dakika sonra eve geldim. Kızı arabadan indirdim ve kucaklayarak eve taşıdım. Kapıyı açtıktan sonra koltuğa yatırdım. Nabzına baktım. Neyse ki yaşıyor. "Bartu erken geldin!"

Deniz salona geldi. Kızı görür görmez bana şaşkın bir şekilde bakmaya başladı.

"Öyle bakmayı kes. Gel de şu kıza bir bak. Sen anlarsın bu işlerden."

Deniz benim çocukluk arkadaşım. Güzel bir kız. Bi de Doğu  var. Biz dördümüz birlikte büyüdük. Ben, Deniz, Doğu  ve Rüya. Rüya ölünce 3 kişi kaldık.

Deniz ilk yardım çantasını aldı ve yanımıza geldi.

Hem kızın yaralarını temizliyor hem de bana sorular soruyor.

"Nasıl oldu kaza?"

Kısaca olanları anlattım. Pansumanı yaptıktan sonra odasına gitti. Neyseki kızın ciddi birşeyi yok.

Yüzünü incelemeye başladım.

Uzun kahverengi, beyaz teni, yanaklarında olan çilleri, uzun kirpikleri gölge şeklinde duruyordu. Alnında şişlik var biraz. Kafasının arkasındada derin olmayan yara ve belli yerlerinde morluklar.

Bi süre sonra gözlerini araladı. Etrafa bakındı ve sonunda o mavi gözleri beni buldu. Bu kız Rüya'ya çok benziyor!

"Nerdeyim ben?"
İşte o klasık soru.

"Merak etme. Ufak bi kaza geçirdin. Ama şimdi iyisin demi?"

"Ne kazası? Ben birşey hatırlamıyorum."

Bi bu eksik. Kız sanırım hafızasını kaybetti. Bravo Bartu!

"Adın ne?"

"Bi-bilmiyorum"

"Hiç birşey hatırlamıyormusun? Anneni, babanı, ismini ve evini?"

"Hayır. Sen beni tanımıyormusun?"

Evet Bartu. Ben bu kızı tanıyormuyum?

Tanımıyorum desem neden beni buraya getirdin der. Tanıyorum desem aileme götür der. Ne dicem ben?

Eveet yeni bi bölüm. Nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.

KORKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin