Ertesi gün sabah uyandım ve lavaboya gitmek için merdivenleri indim. Su televizyon karşısına geçmiş bir yandan oje sürüyor diğer yandan telefonla mesajlaşıyordu.
Ben:
"Günaydın lan salak"
Su:
"Günaydın aptal"
Ben:
"Kimle konuşuyorsun lan sabah sabah"
Su:
"San-nan-nee"
Ben:
"Emre dimi?" diyip pis pis güldüm
Su:
"Hayır canım bilemedin. Can."
Ben (şaşkın bir ifadeyle):
"Ne konuşursunuz? Hem o bu saatte kalkmaz ki"
Su:
"Sen öyle zannet. Yaklaşık 2 saattir konuşuyoruz. Her 10 dakikada bir "git ablanı uyandır" dedi. Tabiki üşendiğim için kalkmadım yerimden."
Ben:
"Neymiş bu kadar önemli olan şey?"
Su:
"Açıkçası bende bilmiyorum bana da bir şey demedi. Zorladım, ağzından laf almaya çalıştım ama cık söylemiyor."
Ben:
"Neyse aman boşver." dedim ve lavaboya girdim. Ardından annem seslendi "Eylül kalktın mı?" dedi. Sitem edercesine "Sence?!" diye bağırdım. "Tamam git ekmek al o zaman. Su sende gidicek misin ablanla" dedi annem. Su ise annemin bu teklifini reddetti. Tek başıma gitmek istemediğim için arabanın anahtarını alıp Ahsen'in kapısına dayandım. Verandadan Ahsen'e bağırdım.
Ben:
"Ahseeen!!"
Ahsen:
"Efendim gülübik"
Ben:
"Kalk kız bakkala gidiyoz"
Ahsen:
"Ay sabahın köründe beni yürütme lütfen"
Ben:
"Kızım deli misin arabayla gidicez" derken arkamda bir erkek sesi duydum bu kesinlikle ve kesinlikle Can'dı.
Can:
"Hayırdır nereye böyle yangından mal kaçırır gibi?"
Ben:
"Bakkala gidicez birşey lazım mi?"
Can:
"Yok lazım değil dikkatli gidin de tek isteğimiz bu"
"İsteğimiz?" derken ata geldi. Sonradan toparlayıp " he tamam tamam rahat olun siz karşınızda yılların şoförü var. Alırım anahtarını" diyip gülmeye başladık. Ahsen ayakkabılarını giydikten sonra biz Buggy'nin yanına Ata ve Can'da parka doğru yürüdüler. Arabayı çalıştırıp bakkala gittik. Can'ın içi rahat etmemiş olacak ki peşimizden onlarda geldi ben ekmeğin ucunu koparmış kemirip bakkaldan çıktığım sırada Can Clio'dan indi. "Hayırdır?" dedim."Eylül biliyorsun burada hanzolar var. Seni tek yollamak istemedim" dedi. "O zaman bizimle gelseydiniz." dedim. "Neyse siteye dönelim annemler merak etmesinler." dedim ve Buggy'ye bindim. O da Clio'ya bindikten sonra o önde ben arkada siteye döndük. Arabalari park ederken Can arabayı çevirdi ve köşeye park etti ben de yapmak istediğini anlayıp, arabaların kafaları birbirine bakacak şekilde tam karşısına park ettim. Arabadan inince "Ay bunlar çok tatlı olmadı mı?" diye köpek severcesine arabalarımıza bakıyordum. Can'a dönüp tatlı bir sitemle "aslında Benim arabayı da bi yıkamam lazım baksana toz içinde. Hep senin yüzünden! Önümden giderken tozu dumana katiyosun. Araba sonra toz içinde kalıyor!" dedim o ise "O zaman arabaları beraber yıkarız" dedi. "Peki o zaman kahvaltıdan sonra geliriz biz Ahsen'le. Dimi Ahsen" diyip kaş göz işareti yaptım. Ahsen duraksayıp "evet evet geliriz ya. Sonra havuza gideriz hem" dedi. Onayladıktan sonra biz Ahsen'le evlere gittik Ata ve Can ise park yolunun ustunde bizim evlerimiz olduğundan bizi bırakıp parka devam ettiler.Kahvaltı ettikten sonra bikinilerimi aramaya başladım "ya sövücem! Nerede şu aptal bikini- he burdaymış" diye kendi kendime söylenirken Su odaya girdi. "Napıyon mal" dedi. Ben "Acilen hazirlanmam lazım aksi takdirde Can'ı çok bekleticem hadi cik giyiniyorum." diyip Su'yu apar topar kapı dışarı ettim. Bikinilerimi ve şortumu giydikten sonra kapıda Ahsen'i gördüm. "Vay taş. Hayırdır normalde ben beklerim seni?" dedim. Ahsen "eh biliyorsun. Ata'yı bekletmek istemedim" dedi. Su araya girip "lan siz nereye gidiyorsunuz? Yoksa bensiz denize mi?" dedi. Ben atılarak "hayır canım. Buggy ve Clio'yu yıkıyacaz." dedim. "Bütün tantana bu yüzden mi yani?" dedi. Ahsen'le aynı anda "evet?!" dedik ve boynumuzda havlularla sahaya doğru yürüdük. Heyecandan Can'a mesaj atmayı unuttuğum için sahada kimse yoktu. Ahsen'e dönüp "sen bizimkilere mesaj attın mi?" dedim. Ahsen "yoo sen atmadın mi?" dedi. Ardından Ahsen telefona sarıldı ve Ata'yla konuşurken bende arabanın brandasını kapatmaya başladım. Çok geçmeden Ata ve Can yanımızdalardı.
Ben:
"Ya çok merak ettim. Acaba hortum nerden bulucaz arkadaşlar?"
Can:
"Eylül farkindaysan bizim evin oradayız. " dedi ve suyu açıp hortumu getirirken,
Ata:
"Eylulcum çok merak ediyorum da sen bu arabanın üstünü neden kapattın?"
Ben:
"Ata sen kafayı mı yedin? Mantıklı düşün ben bu arabayı üstü açıkken yıkasam ne olur?" dedim ve gülmeye başladım. O sırada suratıma soğuk su çarptı. Can'a dönüp "Aptal!" diye bağırdım ve üstüne doğru koştum. Su her yere sıcrarken, Ata ve Ahsen geri çekilmiş uzaktan bizi izleyip gülüyorlardı. Can'la onların o halini görünce birbirimize baktık. Can bakışlarımdan anlayıp suyu ikisinin üstüne tuttu. Dayanamayıp "ama biz burda araba yıkıycaz, birbirimizi değil!" diye sitem ettim. Can elinde hortumla süt dökmüş kedi gibi bana bakıyordu. Dayanamayıp ona yanaştım ayaklarımı kaldırıp yanağına bir öpücük kondurdum. Can belimden sarıldı ve kulağıma "Seni seviyorum herşeyim" dedi.Arabaları yıkayıp havuza gittik. Su ve Emre de oradaydı. Su sezlongta gözlükleriyle güneşlenirken Emre de onun yanındaki şezlonga uzanmış güneşleniyordu. Ben "ooo kumrular napiyosunuz bakalım?" dedim. Su gözlüğünü aşağı indirip bana baktı ve "Şu lafı demekten vazgeç bir. İkincisi sinirliyim. Üçüncüsü ise güneşimi kapatıyorsun." dedi. Ben şaşkınlıkla Ahsen'e bakarken Can "hayırdır Emre? Su sana trip mi yapıyor?" dedi. Emre " Yok abi. Bizim arkadaşlar bizi çıkıyor zannediyormuş da ondan triplendi siniri bana değil anlayacağın." dedi. " Kızı sakinleştirsene hödük. Bide oturmuşsun orada Çamış gibi yatıyorsun." diye Emre'yi azarladı." Tamam Can abi ya siz gidin Allah Allah. Cehennem zebanisi gibi tepemize dikildiniz." diye sitem etti Su. Ardından biz şezlonga doğru yürüdük. Yerleşip oturduktan sonra Sena ve Berk'in geldiğini gördük. Hepimiz kafamızı aynı anda başka yöne çevirip görmemezlikten gelmeye çalıştık ancak Sena bizi görmüştü ve üstümüze doğru geliyordu. Pitbul kovalarken çıkmaz sokağa girmiş gibiydik adeta. Yanımıza yaklaştıkça hepimiz saklanacak delik arıyorduk. Ardından istenmeyen daha yakınımızdaydı.
Sena:
" Eylül sen bu sabah Ahsen'le bir yere gittin mi?"
Ben:
"Evet gittim ne var bunda? Sana hesap verecek değilim herhalde?"
Sena:
"Canım bence Can'la olan ilişkinizin sağlığı için benimle böyle konuşma"
Ata:
"Sena çok olmuyor musun sence de?" dedi imalı bir ses tonuyla
Sena:
"Siz dışarı çıkarken üstelik arabayla çıkarken neden bize haber vermiyorsunuz? Arkadaşız sanıyordum."
Ahsen
"Sana ne?"
Sena elini yumruk yapıp:
"Ne demek banane madem arkadaşız Eylül de ayrımcılık yapmayacak! Sen nereye gidiyorsan beni de götürecek"
Can umursamaz bir tavırla:
"Ya çocuk gibi ne bu hareketlerin senin? Gezdirmek zorunda değil kimse seni" dedi. Sena 4 vs 1 olduğunu anlayınca geri vites yapıp:
"Benim size bir lafım yok ben sadece Eylül'e kırıldım." dedi.
Ata Can'ın kulağına bir şeyler fısıldadı. Can kafasını salladıktan sonra Ata Sena'ya dönüp " Sena biz sizinle beraber takılmak istemiyoruz. Mümkünse uzak durun bizden." dedi. Sena ise Can'a bakarak "o zaman "muhteşem" ilişkilerinize elvada diyin" dedi ve Can "hey sır sırdır." dedi biz Ahsen'le hiç bir şey anlamamis bir vaziyette birbirimize bakiyroduk. Ardından ben " neyse biz eve gidiyoruz madem öyle Senacım sana da iyi eğlenceler canım" diyip gülümsedim eve gidip duş aldıktan sonra akşam için hazırlanmaya başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kardelen
Chick-LitBüyük aşkların nefretle başladığını hepimiz biliriz. Ancak bu nefretin bir dostluktan öte olacağını ilk görüşte nefret duygusunu yaşarken anlayamayız. Yakıp kavuran bir ağustos gününde herşey rutin bir hal almışken nasıl oluyor da şu sıkıcı huzur ev...