in my trouble» 6

8.4K 790 404
                                    

"Hazırlandın mı?"

Jung Kook'un boğumlarıma işleyen donuk sesi kulaklarıma dolduğunda kendi kendime hüküm sürdüğüm, içimdeki kavurucu isyan tohumlarıyla sadece birkaç gündür savaştığım lanet dört duvar arasından çıkma zamanımın geldiğini anlamıştım.

Üzerimdeki en iyi korku filmlerine aday olacak bir türde, pileli eteği biraz daha aşağı indirdikten sonra büyük boy aynası karşısınana geçip,bir süre feri silikleşmiş gözlerimi bir ölüden farkı olmayan yüzümde gezindirdim.

Yüzümdeki belirsiz morluklar tenimin sarartısıyla bir tezatlık içerisindeydi ve dudağımın kenarında hala kurumuş kan birikintisi vardı.

Kesinlikle berbat görünüyordum.

Hafif bir iç çekip yatağın üzerine gelişi güzel attığım siyah paltoyu üzerime geçirdim ve özgürlüğüme (!) açılan kapının kulpunu tuttum.

Bu kapıyı açtığım an kesinlikle bazı şeyler eskisi gibi olmayacaktı.Mayınlarla dolu yeni bir hayatın ve yine öfkesine alıştığım kader bozuntusunun bütün iyimser düşüncelerimi bir bıçak gibi budayacağı konusunda kesinlikle emindim.Belki de beni sinirlendiren ve bir kurbanmış gibi ellerimi bağlayan; Park Ji Min'in kaderimi belirleyen bir bozuntu oluşu olmasıydı.

Farklı bir karakterle yeni başlangıçlara adım atıyor olmak, belki de her adımımda daha da dibe saplandığım hayatım için cazip olan bir şeydi fakat, bu başlangıç, sonunun bir uçurumdan farkı olmayan ya da Park Ji Min'in deyişiyle aslan ininde başlayacak olması kesinlikle eski hayatımı bana şimdiden özletmişti.

Sadece birkaç dakika sonra Cumhurbaşkanının kızı Seo Ae Mi'nin müzik öğretmeni olmak için mülakata girecektim ve ben bunun şimdiden kana bulanmış nota kağıtlarıyla biteceğini hissedebiliyordum.

En son babamın öldürülmesinden bir gün önce büyüsüne kapıldığım,piyanist annemin melodilerine duyduğum aşkın parıltılarıyla, ismimin Yun olmasına sebep verdiği piyanonun tuşlarına tekrar basacak olmak, yukarıdan omzuma büyük bir ivmeyle saplanan bir cam parçası gibi canımı yakıyordu.

Kesinlikle kolay pes eden biri değildim, ya da hayatın getirilerine karşı boyun eğmek gibi bir tutum içerisinde de değildim.Sadece tek korktuğum artık anne kucağında gibi hissettiren soğuk duvarlara tekrar toslayacak olmamdı.

Derin bir nefes alıp kapı kulpunu çevirdiğimde Jung Kook'un her zamanki, Ji Min'den bir farkı olmayan bir buz kristalini andıran yüzüyle karşılaşmıştım.

Fakat Jung Kook'u Ji Min'den ayıran ince saydam perde; Jung Kook'un gözlerinde yeniden keşfedilmek istenen cılız bir parıltı olmasıydı.

Jung Kook'u değiştiren yaşantısıydı ve belki de Park Ji Min'di fakat bu parıltı, tozlanmış yaşantısını izin verirse biraz olsun aydınlatabilirdi.

"Hey, acele etmen gerekiyor, Ji Min Hyung bahçede."

Her dakika geri dönüşü olmayan bir kurguya yenik düşüyor olmanın verdiği hissizlikle cevap olarak sadece kafamı salladım ve destek almak istermişçesine ahşap merdivenlerin korkuluklarına tutunup büyük koridora indim.

Ahşap bahçe kapısından sızan soğuk hava akımı, açık gerdanımdan içeri dadandığında dişlerimin titremesine neden olamamıştım. Sıcak nefesimi kurumuş ellerime akıttım ve yavaş sayılacak adımlarla dışarı çıktım.

Çıkmamla gözüme çarpan Harley marka motosiklet bir süre bütün yaşam fonksiyonlarımı durdurmuştu. Belki de tam da onun yanıbaşında duran siyahın prensi Park Ji Min'in bakışlarının üzerimde dolanıyor olması beni anlamlandıramadığım bir gerginliğe sokmuş olmalıydı.

killer melody » ji min ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin