-Hiç Kimse-
Justin anahtarları ile oynuyordu.Eve gitme vakti gelmişti , mutlu bir şekilde arabasına yürüdü.
Üniversiteyi yeni bitirmişti ve bugün işinde ilk günüydü.Bilgisayar yazılımları oluşturduğu bir mesleği vardı.Her zaman bilgisayarlarla ve teknoloji ile birlikte çalışmayı sevmişti ki kariyerini bu yöne çekmişti.
"Justin nasılsın?" Bir arkadaşı Justin'i yakaladı ve sordu.
Bu Janet'tı.
Janet Justin'in üniversiteden arkadaşıydı.Justin ile aynı bölümde okumuştu ve oldukça güzel bir kadındı.
Birkaç dakika sohbet ettikten sonra Justin arabasına bindi.
Ev ve iş arasında ki mesafe fazlaydı, uzanıp radyoyu açtı.
''Kaza olalı 7 saat oldu.''
Ne kazasından bahsediyorlardı? Justin birkaç saniye boyunca düşündü.
Radyoda olay yerinde olan kişilerin yorumlarını ve arayan kişilerin anlattıklarını dinledi.
Sonra radyoyu kapattı.Radyoda bir ton aptal uzaylılardan bahsediyordu.
Justin çocuk değildi.Şeytani canavarların veya şeytani varlıkların olmadığını biliyordu.Küçüklüğünden bir anı hatırladı.O zamanlar insanlar gazetelerde uzaylıların yakında dünyaya geleceğini tahmin ediyordu.Ama biliyordu, onlar gerçek değillerdi.
Justin bunun hakkında düşünmeyi bıraktığında caddesinde ve caddesinin girişinde komşularını gördü.
Şu an çok yorgundu ve biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı.Bütün gün çalışıyordu ve eve ulaştığında hava kararmış oluyordu.
Uzaktan kalabalık caddede bir figür olduğunu gördü.İlerlerken bir çığlık duydu ve hızlıca frene bastı.
''Lanet!'' diye bağırdı hızlıca arabasından çıkarken.
Bir kız görmüştü.Yumruklarını sıkarken kalp atışlarını duyabiliyordu.Kızın yanına doğru ilerledi.
''Lanet olsun, nereden yürüdüğüne bir bak!'' diye bağırdı.
Kız sızlandı ve kolundaki acıyla beraber Justin'in ne kadar kızgın olduğunu da hissetti.
''Az kalsın sana çarpıyordum, İsa!'' diye bağırdı ve sonra suratındaki ellerini indirdi.
''Hala neden buradasın?'' diye sordu kıza.Kız ne konuşmuş ne de hareket etmişti.
Kız ağlamaya başladı.Justin ne yaptığının farkına varabilmiş miydi? Kızın göz yaşlarını fark edememişti.
Justin bir kızın ağlamasına sebep olduğu için suçlu hissetti.Belki de biraz sert davranmıştı.
''Bak, üzgünüm.Lütfen ağlama.''
Justin kıza yavaşça dokundu ama kız irkildi ve geri çekildi.
''Seni incitmek istemedim.'' Justin kibar olmaya çalışıyordu.
Kızın görümüne baktı.Uzun ve koyu renk saçları omuzlarından aşağı dökülüyordu, açık kahve gözleri dikkat çekiciydi ve giysisi yırtılmıştı.
''Neden giysin yırtıldı?'' diye sordu Justin.Kız sessiz durmaya devam ediyordu.
Justin kızın iletişim kurmaktan kaçtığını fark etti. ''İngilizce biliyor musun?''
Kız birkaç şey mırıldandı ve Justin kaşlarını kaldırdı.
Kız oğlanın onu anlayabilmesini istiyordu.Ama durum açıktı, oğlan anlayamıyordu.
Kız ona bir şeyler anlatabilmek istedi ama şu anda dünya üzerinde olduğunu biliyordu.
Kendi yuvasında dünya ile ilgili bir şeyler öğrenmişti.Bunlar hiçte iyi şeyler değildi.
Kız kafasını evet anlamında salladı.Justin rahatlamış görünüyordu.
''Pekala, güzel.Um buralarda mı oturuyorsun?''
Kız kafasını hayır anlamında iki yana salladı.
''Pekala, benimle beraber gel ,seni eve bırakayım.'' derken kafası ile arabasını işaret etti.
Kız arabaya doğru baktı.Kendi gezegeninde ki araçlardan birine benziyordu.Belki bu araç onu evine bırakabilirdi.Ama bu düşünceden emin değildi.
''Sana neredeyse çarpıyordum, bırak da seni eve bırakayım.''
Kız şüphe ile insanı takip etti ve arabaya doğru ilerledi.Justin kendi koltuğuna oturup kıza baktı.Hala dışarıda dikiliyordu.
''Hadi bin.''
''A-ama n-nasıl?''
''Kapıyı açarak?'' Justin kızın garip görünüşüne baktı.Kızın hiçbir şey yapmadan dikildiğini görünce kapıyı onun için açtı.Sonra geri kendi koltuğuna doğru çekildi ve kıza doğru baktı.Kız yerine oturdu ve kapıyı çekti.
''Nerede oturuyorsun?''
''Uzakta.''
Justin onun garip olduğunu hissetmişti. ''Ve...adın ne?''
''Neden bunu bilmek istiyorsun?'' Kız Justin'e doğru baktı.
''U-uh ben sadece bunu bilmemin iyi olacağını düşünmüştüm.'' Justin kızardı.Kız bir insanın güzel olamayacağı kadar güzeldi.Sanki bu dünyadan değil gibiydi.
Kız Justin'in neden kızardığını anlamadı.(Burada renk değiştirmek diyordu, abartılı şekilde kızardığından bahsetmek istiyorum) ''Hasta mısın?''
''Ben iyiyim, neden sordun?'' Justin arabayı çalıştırdı, kız irkildi.
''Sen etsin...'' Kız gözlerini Justin'in suratında gezdirdi. ''Sende uzaylı mısın?''
''Uzaylı diyerek ne kastediyorsun?''
Kız başını salladı.
''Her neyse, nerede yaşıyorsun? Saat geç oluyor.''
''Crysantia.''
Justin kaşlarını kaldırdı. ''Orası nerede?''
''Uzak bir gezegende.Beni oraya ulaştırabilir misin?''
''Bu bir şaka veya öyle bir şey mi?'' Justin artık sabırlı biri gibi davranamıyordu.
''Hayır şaka yapmıyorum, orada yaşıyorum.''
''Buraya nasıl geldin?'' Justin odaklanmaya çalıştı.
''Bu bir hataydı.''
''Burada daha önce hiç bulundun mu?''
''Hayır.''
''Pekala bana nerede kalacağını söyle.''
''Ne?''
''Nerede yaşıyorsan orada kalabilir miyim?"
Bu kız bir yabancıydı.Justin düşündü.
Eğer kız onun evinde kalırsa, güvende olurdu.
Kız ağlamaya başladı ve Justin bunu fark etti. ''Pekala,pekala''