11 Temmuz 2015
Kaan gideli 2 sene oldu. Ayda bir gelsede insan özlüyo be. Bu arada Kaan evlat edindikten 4 ay sonra ailesi trafik kazası geçirdi ama Kaan tekrar buraya gelmedi. Avukatlar sayesinde falan sanırım. Ah unutmadan kız kardeşi var adı Derin çok tatlı bir kız ve bugün doğum günü Rüzgar'a gelirken pasta da getireceklerini söylemiş Kaan, kız doğum gününde bizi görmeye buraya geliyo hemde doğum gününde en azından gününü mahvetmiyelim. Az kaldı 19 gün sonra falan Ruzgar'la İlke'de kurtuluyo inanabiliyor musun? Rüzgar 18 yaşına bastı ve benim doğum günüme 7 ay var off. Bahçede yalnız kurt olarak gezicem artık, bırakıp gidiyo piçellolar beni. İlke aşağıda bekliyo beni, ben iniyom aşağıya birazdan gelir hepsi, sanki hapisteyiz ya ayda bir ziyaret hakkı nedir en azından haftada bir olsun dimi...
Günlüğümü yastığımın altına koydum ve üstümü değişip aşağı indim. İndiğimde İlke'nin yanında hala kimseler yoktu. Bu saatte gelmeleri gerekiyodu.
Derin'in ağzından (Dün geceden itibaren);
''Derin hadi ama ! Daha kulübe gidicektik'' arkamı dönüp beni kolumdan tutan Can'a baktım saat 21:43'dü ve ben eve gidip hemen uyumak istiyorum. Kolumu Can'dan kurtarıp
''Gitmem lazım zaten yarın erken kalkıcam'' yarın abimle birlikte yetimhaneye gidicem. İlke ve Kumsal'ı çok özledim.
''Hayır!Gece tam 12 de doğum gününü kutlıyıcaz'' ben onu dinlemeden bir anda elinden kurtulup arabama bindim.
''İstediğin gibi kaç yarın tüm gün bizimlesin! Dimi çocuklar?'' diye bağırarak sorunca bizimkiler 'tabi' 'kesinlikle' gibi sesler çıktı. Bende bağırarak karşılık verdim.
''Hiç sanmıyorum. Yarın yetimhaneye abimin arkadaşlarını ziyarete gideceğim''
''Yine mi onlarla vakit geçireceksin? Hem onlar senin abinin arkadaşları sana noluyo?'' bunu duyunca ağırıma gitti. Arabadan indim kapıyı sertçe kapattım ve yanına gittim.
''Bana arkamdan bağırıcağına cesaretin varsa yüzüme konuş lan gavat!'' diyip tokat attım. Suratı yana kaydı Kaan abim sayesinde kendimi korumayı öğrendim ve elim normal bir kıza göre ağırdı aslında Can bile benden korkardı şimdiye kadar bana bağırmaya tenezzül bile edememişti.
''Hadi ama, biz senin gerçek arkadaşlarınız. Bırak o pis kimsesizleri''
''Emin ol ki onlar benim hayatımda sizden daha gerçek'' diyip yüzüne bile bakma gereği duymadan arabaya döndüm ve eve sürdüm. Can'ın söyledikleri fazla ağırıma gitti!.. Pis kimsesizlermiş, gerçek arkadaşlarım olamazlarmış. Dediklerini düşündükçe direksiyonu sıkıyordum. Can'ın beni sinirlendirmesine izin veremezdim onun benim hayatımda bir değeri yoktu sonuçta sadece dolaşıyoduk bir kaç kişi o kadar. Bir anda önüme çıkan bir arabayla direksiyonu sağa kırmamla ormanlık bir alana girmem bir oldu. Frene bastım durmak için ama fren tutmadı! Hep o Can pisliğinin yüzünden. Araba kullanırken sinirlenmemem gerekirdi. Birazdan ölecektim belki de!. Ya ağaca çarpıp, Ya da ilerideki uçurumdan yuvarlanıp.
Direksiyonu çevirip yola çıkmaya çalıştım. Ama yapamadım. Gitti güzelim Porche'm 'birazdan öleceksin ve sen arabanı mı düşünüyosun?' diyen iç sesime karşılık 'ne düşünc-' diyecekken bir anda ağaca çarptım cam kırıklarının kollarıma falan battığını hissedebiliyordum ve gözlerim kapandı.
Gözlerimi açtığımda tek ses... hiç bir şey. Ama hastanede olduğum belli bu pis koku başka yerde olamaz. Neden burda olduğumu başta hatırlamasamda sonradan her şeyi hatırladım. Peki asıl önemli olan beni buraya kimin getirdiği. Biraz doğrulup etrafa bakındığımda yatan bir çocuk gördüm. galiba beni buraya o getirmişti
''Hey, uyansana'' duymamıştı
''Uyan!'' bir çok kez seslenmeme rağmen duymadı. Yapacak bir şey kalmadığında yanımdaki komodinde duran bir bardak suyu fark ettim. Herhalde alıp ona fırlatsam uyanırdı. Biraz daha doğrulup bardağı tuttum. Bir anda suyu üstüne doğru fırlattım.
''NOLUYO! BOĞULUYOM LAĞN'' o bu şekilde bağırırken ben gülüyodum. Gülerken bir anda karnım ağrıdı ve susmak zorunda kaldım. Kendine gelince beni gördü ve
''Sen yaptın değil mi?!'' diyip üstüme üstüme gelmeye başladı.
''Yok ben değildim, odada doğa üstü varlıklar dolaşıyo. Daha demin konuştum hatta biriyle, orda uyuyan çocuk kalkmazsa üstüne su dökerim dedi ben de seni uyandırmaya çalıştım ama kalkmadın'' dedim ve elimi 'ben masumum hakim bey' der gibi havaya kaldırdım.
''O konuştuğun doğa üstü varlıklara söyle bir daha bana karşı bir şey yaparsa olacaklardan ben sorumlu değilim!'' dedi ve peçete aramaya başladı, ararken oflayıp duruyodu.
''Şuan karşımda şekeri elinden alınmış küçük bir kız çocuğu gibi duruyorsun.'' ben bunları derken peçeteyi bulmuş ve yüzünü siliyodu. Dediklerimi algılayınca yavaş yavaş bana çevirdi kafasını ve suratı kıpkırmızı olmuştu. Galiba utandı ya da sinirlendi bilemiyorum da ama onu sinirlendirmesi eğlenceli olmaya başladı.
gözlerini devirdi ve bir anda tişörtünü ıslak olduğu için çıkardı. Ben bir anda yorganı kafamın üstüne çektim ve yanımdaki kalemi alıp kafasına fırlattım burda kalemin ne işi var acaba? Ani bir hareketle yorganı çektiğim için yine karnım da acı hissettim.
''Napıyon be sapık... ben namuslu kızım tamam mı? Trbiysz... tıh tıh tıh ayıp ayıp'' dedim. Bir ayak sesi duydum ve yorgan üzerimden çekildi bir anda. Ardından kapı açıldı ve abi içeri bütün öküzlüğüyle daldı.
Merhaba millet
Nasılsınız? Napıyonuz? Bölümü beğendiniz mi? Umarım sevmissinizdir çünkü biz yazarken bile eğleniyoruz. Eklememizi istediğiniz bir şeyler varsa ya da memnun olmadığınız yorum yapmayı unutmayın. Ve vote larida ^_^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a handful of blood
Teen FictionHerkezee selammmm hey millet sıkıldınız dimi şimdi içinizde bizim gibi tam çatlak olanlar komik ve sarabilecek bir hikaye arıyodur ve bunlar gibi birrr sürü kişi dimi haksız mıyım yaniiii. Şimdi karşınızdaaa hem komedi hem arkadaşlık tutkunu bir hik...