PO- 2

104 15 6
                                    



"N'oldu?" diye soran Aras'a döndüğümde kaşlarını kaldırmış bir şekilde bana bakıyordu.

"Kafede benimle uğraşan züppelerden bazıları." dedim umursamaz bir tavırla.

"Rahatsız oluyorsan gidelim?" Başımı iki yana sallarken cevapladım onu,

"Hayır, hem hamburgerlerimiz geldi."

Garson masaya hamburgerleri bırakıp "Afiyet olsun." dedikten sonra yanımızdan uzaklaştı. Hamburgerime dişlerimi geçirirken başımı kaldırıp Aras'a baktım. Kendi kolasına pipeti bıraktıktan sonra benimkini açıp pipeti içine koydu. Lokmamı yuttuktan sonra gülümseyerek kolamdan bir yudum aldım.

"Bakın burada kimler varmış?" Duyduğum gıcık ses ile başımı sağ tarafıma çevirdiğimde alayla bakan mavi gözler ile sinirlerimin gerildiğini hissettim.

"Seksi garson kız." dediğinde Aras sandalyesini sürükleyerek ayağa kalktı.

"Ne diyorsun lan sen! Kız benim. Dediğin şeye dikkat et." Her ne kadar bağırarak dediği şey ile sırıtmak istesem de, ciddi davranmam gerektiğinin farkındaydım. Züppenin kaşlarını alayla kaldırdığını gördüğümde bıkkınca bir nefes verdim.

"Madem senin, kanıtla da rahat bırakayım." Kaşlarımı çatarken ayağa kalktım. Aras'ın yanına geçip parmaklarımızı birbirine kenetlerken,

"Kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değiliz. Gidelim artık Aras." dedim gözlerine bakarak. Gülümseyip beni başıyla onayladığında masadan çantamı aldım. Aras hesabı önceden ödediği için hızlıca restorandan çıktık.

"Her gün bunlarla uğraşıyor musun cidden?" diye sorduğunda dudağımı sarkıtarak başımla onu onayladım. Hala el ele olduğumuz gerçeği aklıma takılırken ne yapmam gerektiğini bilemedim. Elimi yavaşça çekmeyi düşünüyorken Aras parmaklarımı sıkıp beni engelledi.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum boş boş yürüdüğümüzü farkederken.

"Mısır yeriz diye düşündüm. Zaten yemeğini de bitiremedin." dediğinde gülümseyerek başımı omzuna yasladım.

"Rahat vermiyorlar ki züppeler amına koyayım."

"Küfür etme." dedi gülerek.

"Niye, sadece erkekler mi küfür edebilir?" diye sordum sahte bir kızgınlıkla.

"Hayır ama sana yakışmıyor."

Surat astım bunun üzerine. Gülerek kolunu omzuma attığında gülümsememe engel olamadım. Parkın girişinden kendimize süt mısır aldıktan sonra otobüs durağına doğru yürüyerek mısırlarımızı yedik, bir yandan da konuştuk havadan sudan. Durağa vardığımızda şanslıydık ki otobüs iki dakika içinde gelmişti. Akbillerimizi bastıktan sonra yine ayakta ve olaysız geçen bir yolculuk yaptık. Eve geldiğimizde saat 19.34 tü. Oya, elini beline koymuş bir şekilde bizi bekliyor ve odada hızlı bir şekilde volta atıyordu.

"Neredeydiniz siz! Geleli üç saat oluyor ve aradığım halde cevap yok!" diye bağırdı sadece Aras'a bakarak. Görünmez mi oldum, diye düşünüp ellerime baktığımda gayet de görebiliyordum ama.

"Jale ile biraz kafa dağıtmaya gittik. Sana hesap vermek zorunda değiliz!" diye bağırdı Aras. Oya'nın afallama ile birlikte yutkunduğunu gördüm.

"Hayır efendim, benim evimde bana emanetseniz zorundasınız!"

"Benden beş yaş büyüksün diye kendini annem mi sandın lan?!" diye kükredi Aras. Eli, elimi sımsıkı kavramıştı, parmaklarım acısa da umrumda değildi.

Prenses OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin