Ox

4 0 0
                                    

'Burada ne arıyorsun? Geri döndüğüne göre, gerçekten canına susamış olmalısın?'  Yüzündeki alaycı tavır, Craig'i pek de sevecenlikle karşılamadığını oldukça belli eder nitelikteydi. Craig ise, karşısındaki oldukça iri olan, kel kafalı sinirli adama bakmak yerine, yerdeki taşları incelemeyi tercih ediyordu. 'Kardeşimizi öldürmenin bedelini ödeyeceksin!' Az önceki alaycı tavırla konuşan adamın yerini oldukça sert biri almıştı. Sesindeki kararlılık, beslediği kini oldukça belli ediyordu. Adamın sesi inleyen sokak, yerini oldukça yüksek bir kahkahaya bırakmış, az önceki ciddi hava istemsizce bozulmuştu. 'Eğer Craig olsaydı, dediğinize inanıp endişelenebilirdi. Fakat tanışmayı baştan alsak iyi olur, benim adım Fire!'

Sabahı!

Diğerlerinin aksine, onlarla takılmak yerine dünyada kafa dinlemeyi tercih ediyordu. Haberci ile hiç bir bilgi olmadan savaşmaları gerektiğini öğrendiğinden beri, ne yapacakları hakkında plan düşünürken, aynı zamanda kasabada vakit geçirmek ona huzur veriyordu. Bir kaç eski arkadaşını görmüş, eski takıldığı yerlere gidip kafa dağıtmıştı Craig. Onu simayen tanıyan insanlar, iki buçuk, üç aylık aradan sonra onu gördüğü için şaşırıyor, bazıları ise hiç yadırgamadan selam verip yanından geçiyordu. Takımının yanından ayrılırken, Throw ile Tekno'ya yapılması gerekenleri söylemiş haberci hakkında bulabilecekleri her türlü bilgiye ihtiyacı olduğunu açık ve net bir şekilde belirtmişti. Tekno gibi teknoloji de üstün bir adamın, Throw'un zekâsı ile yapamayacağı birşey olmadığından gayet emindi. Takım olarak birbirlerini tamamlasalarda hala haberci ve ölüm ile uğraşabilecek güce sahip değildi. Güçlerini kazanmadan önce her zamanki sokağa geldiğinde ise kalabalığın yerini sessizlik ve takım elbiseli kişilerin aldığını gördüğünde oldukça şaşırmıştı. Belliki ortalıkta görünmedikleri sürede, kasabadaki değişiklikler gözle görülür şekilde artmıştı. 'Sende kimsin delikanlı?' Dedi, arkasında duran kısa boylu zenci. Craig oldukça yavaş hareketlerle arkasına dönerek etrafındaki kişileri kendince tartmaya çalışıyordu. Hepsini öldürmesi en fazla bir kaç saniyesini alırdı fakat bu değişikliğin sebebini asla öğrenemezdi. Boğazını temizleyerek, yapabildiği en zarif ses tonuyla girdi söze, 'Şehrinize yeni geldim ve gençlerin en çok burada takıldığından bahsettiler. Sanırım bir önceki yada sonraki sokaktan sola dönmem gerekiyordu.' Güçlerini kullanmaya başladığından beri hissettiği bir şey varsa o da sinirini eskisi kadar rahat kontrol edemediğiydi. Cümlelerini kurarken bile, karşısındaki adamın kan içinde duran ve paramparça vücudu bir kaç gözünün önüne gelmişti bile.

'Yanlış yol tarif etmişler, hemen defol burdan.' Adamın lâfı gayet açık olsada Craig'in kontrol edemediği siniri iyice kontrolden çıkmaya başlamıştı. Karşısındaki adamın yüksek sesle konuşması, etraftaki diğer adamlarıda buraya çekmişti. 'Kaba konuşulmasından nefret ettiğimi söylemiş miydim?' Craig, çıkardığı pençelerini, hızını kullanarak tek hamleyle adamın göğüs kafesinin bittiği ve midenin hemen üst tarafında bulunan yere saplamıştı bile. Adamın anlık nefesinin kesilmesi ve ağzından çıkan kanla beraber orada duran kişinin yaşadığı şok dahada artmıştı. Hangisi daha şaşırtıcıydıki? Küçücük çocuğun yaptığı hokus pokus mu, yoksa göz açıp kapama süresinden daha kısada arkadaşlarının öldürüşleri mi? Craig pençelerini adamın karnından çektikten sonra, adamın yere düşüşünü gerçekten zevkle izlemişti. Cansız bedenini bir kaç saniye daha izledikten sonra, yavaşça yürüyerek uzaklaşmaya başlamayı düşünürken bir anda kafasını arkasında duran adamlara çevirdi. 'Akşam sıra sizde, tabii burayı boşaltmazsanız.' Sokaktan çıkarken neden böyle bişey yaptığını veya söylediğini kendine bile açıklayamıyordu. Ama içindeki his orada katliam yapması gerektiğini söylüyor ve bu hissi hiç bir şekilde durduramıyordu. Otel odasına vardığında içindeki intikam duygusu biraz olsun dinmiş, fakat öldürme isteği gereğinden fazla şekilde devam ediyordu. Kendisine göre, eski mekanlarını kurtarmak ama gerçekte sadece adam öldürmek için yaptığı bu hareketin ona neler sağlayacağından pek emin olmasada, Skaar'a döndüğü gibi bu konuyu birilerine danışması gerekiyordu.

Karanlık bastığında, Craig sabahki gibi tekrar sokağa dönmüştü. Görüşü gündüz kadar net olmasada, yıllardır kullanılmayan fabrikadan gelen sesler, bu sokağın neden bu adamlar tarafından kapatıldığını açıklıyordu. Craig'in aklına Ed'i vuran adamların profili ve kıyafetleri aklına geldiğinde, sabahki adamlarla uyuştuğunu farketmişti. Buraya çok yakın olmayan o park da yaşananların hepsinin sebebi belkide bu adamlardı ve bunları düşünmek Craig'in sinirini ve kinini dahada yükseltmişti. Karanlık sokaktaki hızlı adamları, fabrikanın kapısına geldiğinde son bulmuştu. Karşısındaki adamla bir kaç saniyelik bakışmaları, adamın söze girmesiyle son bulmuştu; 'Burada ne arıyorsun? Geri döndüğüne göre, gerçekten canına susamış olmalısın?'  Yüzündeki alaycı tavır, Craig'i pek de sevecenlikle karşılamadığını oldukça belli eder nitelikteydi. Craig ise, karşısındaki oldukça iri olan, kel kafalı sinirli adama bakmak yerine, yerdeki taşları incelemeyi tercih ediyordu. 'Kardeşimizi öldürmenin bedelini ödeyeceksin!' Az önceki alaycı tavırla konuşan adamın yerini oldukça sert biri almıştı. Sesindeki kararlılık, beslediği kini oldukça belli ediyordu. Adamın sesi inleyen sokak, yerini oldukça yüksek bir kahkahaya bırakmış, az önceki ciddi hava istemsizce bozulmuştu. 'Eğer Craig olsaydı, dediğinize inanıp endişelenebilirdi. Fakat tanışmayı baştan alsak iyi olur, benim adım Fire!' Fire, kendi ismini duymasıyla beraber birkaç ay önceki herşey tekrarlanıyor gibiydi. Craig'in içindeki o ikinci yaşam hissi, vücudun altın sarısı bir sıvıyla kaplanması ve Fire'ın ortaya çıkışı. Fire kendini gösterdiği gibi çıkarttığı pençeleri karşısındaki adamın boğazına geçirmişti. Craig'e göre oldukça iri yarı olan bu adam, Fire'ın tek bir tekmesi ile ahşap kapıyı kırıp, diğer tarafa doğru savrulmuştu.

'Selam Craig! Beni unuttuğunu düşünmüştüm. Biz simbiyotların hepsindeki tek kötü taraf belirli bir süre çağırılmadığımızda, kin, öfke, sinir ve en kötüsü intikam duygusu yaratırız. Benimle daha tam bağ kuramadığın için sana bunu açıklayamadım. Kusura bakma dostum, şimdi şuranın icabına bakalım.' Fabrikanın içine girdiklerinde, karşılarında duran yaklaşık yirmiye yakın silahlı adam ve hemen arkalarındaki beyaz takım elbiseli adam ise gördükleri kare karşısında oldukça şaşkın ifade ile her tarafı altın rengindeki 'şey'e bakıyorlardı. 'Öldürün onu!' Üzerindeki şaşkınlığını atan adam, verdiği emir ile beraber fabrikanın içi ard arda yağmur gibi çıkan kurşun sesleri ile inlemişti. Kurşun sesleri durulduğunda, içerideki sessizlik tatil köyündeki huzuru anımsatmıştı, en azından Fire için. 'Ah şu insanlar.. Keşke bize kurşun gibi değersiz maddelerin işlemediğini bilseler. Bence bu tip bilgileri yayınlayan bir televizyon kanalı açmalılar. En azından bu ses kalabalığından kurtuluruz' Cümleleri kurarken kendisine silah doğrultan adamların yanından geçmiş ve beyaz takım elbiseli adamın dibinde bitmişti bile. Karşısındaki adamın gözlerindeki korkuyu hissetmek için, bilge biri olmaya gerek yoktu. O'nun için bu yaşadıkları oldukça fazlaydı bile. Sonuçta yüzlerce merminin işe yaramadığı bir adamın nefesini hissetmek, herhangi biri gibi onuda korkutmuştu. Fire kendini hissetmeye, Craig'in bedeni içinde başlamış olduğu için, gördüğü her insan ona farklı geliyor ve incelemek için onlara bir süre göz gezdiriyordu. Craig ile ilk defa bu kadar süre yer değiştirmiş olmalarıda onun heyecanını ikiye katlamıştı. İncelemesini bitirdiği anda fabrika 'OX EZER!' diye bir sesle inlemiş ve simbiyot gibi her tarafı gri renkle kaplanmış biri tarafından Craig'in arkasındaki yirmiye yakın kişinin sağa sola savrulmasına sebep olan biriyle karşılaşmışlardı. 'Fire, bu kadar yeter.' Craig gelen kişi yüzünden tekrar eski haline dönmüş ve sağa sola nefret dolu bakan gözlere bakmaya başlamıştı.

Yanında duran adam ise, bir tanesine alışamamışken ikinci doğa üstü varlıkla karşılaştığı için bilincini kaybedip yere yığılmıştı bile. Ox, Craig'i tandığında vücudunu eski haline getirmiş ve şaşkınlıkla birbirlerine bakmaya başlamışlardı. 'Yollarımızın bu kadar çabuk kesişeceğini beklemiyordum Jones. Kestrelden seninde etkilendiğini unutmuşum.' Yüzüne yayılan gülümsemeyi ne kadar istesede silemiyordu. Sonuçta küçüklük arkadaşının böylesine güçlü bir şeye dönüşmesi onu istemsizce sevindirmişti. 'Sizi uzunca bir süre aradım. Önce kendine Ox denen ve simbiyot olduğunu öğrendiğim şeyle tanıştım, ardından hafıza silebilme özelliğim olduğunu öğretti son gücüm ise kendimi kopyalayabiliyorum. Hemde simbiyotlu veya simbiyotsuz halimi.' dedi Jones, güçlerinden memnun olduğu her halinden belliydi. 'Bunları burda konuşmak çok saçma dostum, hem bu yerde yatan adamın bize bir kardeş borcu var.' Elini kulaklığına götürüp aktif ettikten sonra tekrar konuşmaya başladı 'Tekno, Lara'ya söyler misin beni ve ekibimizin son üyesini gelip alsın. Takım S. sonunda tamamlandı!'

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 21, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ChangeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin