'Mutlu yıllar, mutlu yıllaaar, mutlu yıllar sanaaa!' Cümlesini bitirdiği anda, ortamdaki sessizlik, esrardan aldığı sert dumanın o iç gıdıklayıcı sesine bırakmıştı yerini. Sonunda reşitliğini ilan etmiş, artık orospuçocuğu ailesine ihtiyacı kalmamıştı. Daha yarısına bile gelmemiş üçlüsünü söndürüp ani bir kararla odadan dışarı atmıştı kendini. Hemen odasının yanında duran sokak kapısının açmak için hareketlendiğinde, arkasındaki sesle irkildi; 'Bu saatte nereye gittiğini sanıyorsun sen!' Ses o kadar yüksektiki, genç adam istemsizce yüzünü buruşturmuştu. Gözünün ucuyla arkasına baktığında, babasının her zamanki o çirkin suratı ve asla takınmaktan vazgeçmediği sinirli ifadesi ile arkasında belirdiğini görmüştü. Aradan geçen üç yada dört saniyelik sessizliği, Craig'in kapıyı açması ve kapatması hemen ardından babasının tüm mahalleyi inleten küfürleri bozmuştu. Doğum gününü bile hatırlamayan bir aile ile ne kadar süre geçirebilirdiki?
Gecenin sessizliğini bozan seri adımları, yirmi dakikalık bir yürümenin ardından girdiği bir ara sokakta son bulmuştu. Bomboş sokakların aksine bu küçük sokaktaki kalabalık, parti havasını andırsada sağda ve solda üç veya beş kişilik gruplar halinde duran insanların tipleri ve hareketleri bu seçeneği ortadan kaldırmıştı bile. Kısa bir yürüyüşün ardından, siyaha yakın renkteki koyu kahverengi gözleri aradığını bulmuşçasına parlamıştı. Craig'i gördükleri anda hep bir ağızdan doğum günü şarkısını mırıldanan dört kişi, anında yanına gidip sarılma seramonisine başlamıştı bile. İlkokuldan beri tanıdığı ve dost olarak adlandırabildiği dört kişi ile geçirmişti bunca yılını. Ed, Jones, Drew ve küçüklükten beri hiç vazgeçemediği aşkı Lara. Kendini hep onların yanında rahat hissetmiş ve onlara açmıştı bütün sorunlarını. İlk Lara konuşmaya başladı, Craig'in gözlerinden bir dakika olsun ayırmamıştı gözlerini. Boyu Craig'e oranla kısa olduğu için, birbirlerine bakarken istemsizce komik bir görüntü çıkıyordu ortaya.
'İddaaya girerim doğum gününü yine hatırlamadılar' Ses tonu o kadar kesindiki, dışarıdan duyan biri kendinden bahsettiğine dair bahse girebilirdi. Craig ise cevap vermekten cok sadece gülümsemekle yetindi. Aradaki aşk rüzgarını dağıtan kişi ise ekibin dahi çocuğu Drew olmuştu. Ekipte teknolojiden ileri derecede iyi anlayan kişi olduğu için ekip ona her daim tekno diye seslenmeyi tercih ediyordu. 'Aranızdaki yıllardır bitmeyen şu anlık aşk çekimine ara verirseniz, parka gidebiliriz.' Craig ve Lara'nın bakışları bu laftan pek memnun kalmamışçasına dönmüştü Drew'e. Ed ve Jones ilk hareketlenen olmuştu bile. Arkada kalan üç kişi ise kendi aralarında bağırıyor, şakalaşıyor ve bazen uzun süreli kahkahalarla geçtikleri sokakları inletiyordu. Los Angeles'a bağlı olan bu küçük kasabada yaşayan bu 5 kişi, yedi yaşından beri hayatlarını birbirlerine bağlamıştı bile. Uzun süren yürüyüşün ardından, parka ulaşmışlardı. Ekipte kimin doğum günü olursa, ayinmiş gibi burada toplanıp sabaha kadar sohbet etmek onların en büyük zevkiydi.
Aradan geçen birkaç saatin ardından, beklemedikleri bir sesle irkilmişlerdi; 'Gitmeniz için üç saniyeniz var, dördüncü saniyede ölmüş olursunuz.' Craig, arkasını döndüğünde daha önce bu kasabada hiç görmediği insanların kendilerine silah doğrulttuğunu görmüştü. Ekipteki en sosyal ve konuşmayı bilen kişi olduğu için yine ilk söze o atılmak için harekette bulunmak üzereyken, en az iki üç mahalleyi inleten kurşun sesiyle şoka uğramıştı. Ed'in cansız bedeninin soluna düşmesiyle, herkes neye uğradını şaşırmıştı. Craig, şokla karışık bir sinir dalgasıyla ne yapacağını bilmezken, içindeki damarların atışını fazlasıyla hissetmeye başlamıştı. Bu sinir yada şoka benzemiyordu, aksine daha önce tatmadığı fakat kalbinin yerinden çıkacakmış gibi hissetmesine sebep olan birşeydi. Kafasını sağına çevirdiğinde Lara'yla göz göze gelmesi, ikisinide daha büyük bir şoka uğratmıştı.
'Lara, gözlerin'
'Craig, gözlerin'İkisininde istemsizce aynı kelimeler dökülmüştü gözlerinden, çünkü ikisininde gözleri kan kırmızısı rengine bürünmüş ve engelleyemedikleri bir sinir bütün vücudunu sarmıştı. Craig, vücudunun kontrolünü kaybettiğini hissetsede elinden hiç birşey gelmiyorduki, aynı şeyler Lara içinde geçerliydi. Craig, bir kaç saniye daha dayanabilmiş ve bilincini kaybetmişti bile. Kendine geldiğinde, Lara ile beraber her tarafları kan içinde bir kaç dakika önce Ed'i öldürenlerin cansız bedenlerinin hemen yanı başında bulmuştu kendini. Etrafına baktığında, Lara'nında olayları anlamaya çalıştığını fark edip, odağını direk Drew ve Jones'a çevirmişti fakat ikiside buz kesilmiş bir biçimde onlara bakıyordu. Süren sessizliği bozan yine tekno olmuştu. O an için büyük bir karmaşadan farksız fakat gelecek içinde herşeyi değiştirebilecek iki insana baktığını çok kısa bir zaman diliminde anlamıştı bile. 'Ne yaptığınızı bilmiyorum ama siz dönüşebiliyorsunuz' Craig ve Lara hiç birşey anlamamış bir şekilde Drew'e bakıyorlardı.
Craig'den notlar 1
-Sevgiler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Change
FantasíaKimyasal bir madde üç gencin hayatını ancak bu kadar değiştirebilirdi. Bildikleri tek şey uyuşturucuyken, çok kısa bir dönemde gerçek dostluk, ölüm korkusu, dayanışma ve nasıl takım olunacağını öğrenmek onlar içinde çok zor gibi gözüksede, başka şan...