11-Bölüm

237 26 0
                                    

Enes kapıya vurup bağırıyordu 'aç şu lanet kapıyı' diye.

Ben ağlamaktan dediklerini yarım yamalak anlıyordum.
En son kapıya yumruk atmaya başlamıştı yani anladığım kadarıyla.

Gerçekten anlamıyorum hem bana karşı sevgilim gibi davranıyor hem de başka kızlarla...
Herkes demişti Ahmet 'hergün başkasıyla olur şöyledir böyledir' diye
ama inanmamıştım.
Ne kadar safım ben beee.
Bana 'iyi geliyorsun' demişti. Bende hemen kendi kafamda kuruntu yaptım.

Ahh gerçekten çok salağım.
O kadar çok ağlıyordum ki enesin dedikleri sadece çığlık gibi geliyordu.
Hıçkıra hıçkıra ağlarken ayağa kalkıp banyoya gittim.
Aynada kendimi görünce kaç saat ağladım ki bu haldeyim.

Sağa dönünce bi kırılma sesi geldi.
Cam sabunluğu kırmışım dönünce.
Yere çöküp daha da çok ağlamaya başladım.

Yerde ki camla bakışıyordum adeta.
Camdan bi parça alıp cebime sıkıştırdım.
Hızlıca kalkıp yerdeki camları çöp kutusuna attım.

Hemen banyodan çıkıp kapının önünde durdum. Bi kargaşa vardı.
Çok fazla sesler geliyordu.
Kapının kilidini açtım. Herkes
burda hocalar öğrenciler şerefsiz biri
yani ahmet...
Sen hangi yüzle geliyorsun buraya bee.

Kapıyı açınca herkes bana meraklı gözlerle baktılar.
Hiçbirşey demeden aralarından geçtim derken bileğimde bir el hissettim. Kafamı çevirip bakınca ahmetle gözlerimiz kenetlendi.
Koluma hızlıca çektim. Ahmet "iyi misin" dedi. Dalga geçici bir şekilde gülüp kafamı salladım. Ve hiçbir şey demeden oda'dan çıktım.
Arkamda birinin olduğunu fark edince. Durdum ve bağırarak "yeter yaa yalnız kalmak istiyorum ama olmuyor işte rahat bırakın beni" dedim.

Ses gelmeyince arkamı dönüp baktığımda Atakanı gördüm. Bana
üzgün olduğunu belli ederek baktı.
Atakan "özür dilerim ben sadece nasıl olduğunu merak ettim" dedi. Mahçup bir şekilde. Bende derin bir nefes alıp kafamı hayır anlamında salladım.

Sonra dönüp asansöre bindim.
Düğmelere basıp bekledim. Asansör durunca indim. Otelin kapısından çıkıp etrafa baktım. Sakin sessiz bir yer arıyordum. Sola dönüp yürümeye başladım. Biraz yürüyünce boş yeşillik bir alana geldiğimi fark ettim. Elimi cebime attım telefonumu almak için ama yoktu. O sinirle almayı unutmuşum. Offf yaa en azından enese mesaj atardım. Aman neyse kendime zarar vermeye geliyorum enese mi haber vericem salak kafam işte.
Gerçekten hoş bir yerdi. Kocaman ağaçlar rengarenk çiçekler mia gibi de kokuyordu. Büyük bir ağacın dibine gidip yere oturdum. Sırtımı ağaca yaslayıp dizlerimi göğüsüme kadar çektim.

Başım ağrıyordu. O kadar çok ağladım için başım felaket ağrıyordu.
Neden bir şerefsiz için bu kadar ağlıyorum?
Neden kalbim onun için bu kadar hızlı atıyor? Neden on yüzünden içim acıyor? Neden sol yanım parçalanıyor? Neden bu kadar şerefsiz bir adama aşığım? Allah kahretsin neden neden neden.....

Cebimdeki cam parçasını almak için biraz kalkıp cam parçasını aldım.
Sonra aynı şekilde oturdum yere. Cam parçasını avucumun içine alıp elimi yumruk yaptım. Gördüğüm görüntü geldi tekrardan aklıma. İğrenç...
Ağlamaya başladım... Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Hıçkırıklarımın arasından ara da "neden...neden...neden bana acı çektiriyorsun neden...."demiştim.

Avuçlarımdan kanlar akıyordu. Yumruğumu gevşetip cam parçasını elime aldım.
Bileğime doğru götürdüm.
Ve yavaş ama sert bir şekilde kesmeye başladım. O kadar iğrenç bir görüntü oldu ki kolum. Kanlar akıyordu kollarımdan.... Bileklerim kan içindeydi.
Kesmeyi bırakıp ağlamaya devam ettim. Hıçkırıklarım yankılanıyordu sanki etrafta....
Gözlerim bulanık görmeye başlamıştı.
Başım ağrıyor ve dönüyordu.

HERŞEY SEN... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin