Sonunda hava karardı. Penceremden içeri sızan aydınlık yerini kasvetli bir griliğe bıraktı. Balkon kapısını sonuna kadar açıp dışarıya çıktım. Bu gece dolunay vardı. Kenardan büyük bir gürültü eşliğinde iskemleyi altıma çektim.
Lodos çok kuvvetliydi.
Nemli akşam havasını derin derin içime çektim. Kahverengi uzun düz saçlarım, rüzgârla birlikte ahenk içinde dans ediyorlardı. Dolunay huzur vericiydi. Uyku iyice bastırmaya başladığında gözlerimi güçlükle açık tutuyordum. Derken daha fazla dayanamayıp gözlerimi kapadım.
Gözlerimi açtığımda balkonumda değildim. Sallanıyordum. Telaşla etrafıma bakındım.
Eski tahta bir köprünün üzerindeydim. İstemsizce yalpalanıyordum.
Aşağısı iğrenç bir bataklık. Düşersem kurtulamam gibi gözüküyor.
Köprünün sonu ise,
Renkli, rengarenk.
Bülbül şakımaları geliyor kulağıma. Köprünün sonu güzel gözüküyor ve oraya gitmek istiyorum. Bir adım atsam oradayım sanki. Fakat kırık dökük köprü ne beni ne de benim dertlerimi taşıyacağa benzemiyor. Ama Sonu güzel her yol çekilecek vefalara değerdi. Buna sığınarak adımımı attım. Dediğim gibi. Köprü ne beni ne de benim dertlerimi taşıyamadı.
Tedirgin değilim.
Içimde en ufak bir korku yok. Hatta hiç olmadığım kadar sakinim. Her nefis ölümü tadacak diye boşuna dememiş Rabb.
Gözlerim kapalı, bataklığa düşerken bir el bileğimi kavrıyor. Gözlerimi hala açmak istemiyorum. Açmadım da. Beni yukarı çekiyor. Gözlerimi açtım ve başımı yavaşça yukarı kaldırdım. Yüzünü tanımaya çalıştım fakat başaramadım. Sert yüz hatları , iri koyu kahverengi gözleri ve kalemle çizilmiş gibi dolgun dudakları var. Etkileyici. Hala beni yukarı çekmeye çalışıyor ama zorlanıyor.
Hissettim.Çok tedirgin.
Zorlandığı için vücudunda ki bütün kaslar gerilmişti. Gözlerimin tam içine bakıyor.
Büyüleyici.
Gücümün yettiğince bende kendimi yukarı çekmeye çalıştım. Fakat bu onu daha da çok zorladı. Benim yüzümden o da düşecek. Kimdi bu? Neden benim için hayatını riske atıyor? Kafamdaki soruları bir tarafa savurup gözlerinin tam içine baktım. Çok güzeldi.
"Bırak beni. "
Birden ağzımdan çıkıverdi bu cümle. 'Bırak beni.' Sanki onun elinde bir esirim ve beni bırakmasını istiyormuşum gibi.
"Bırakamam. "
"Tanımadığın biri için hayatını nasıl riske atabiliyorsun? "
"Ben seni tanıyorum Hera."
"Ne? Nereden tanıyorsun? "
------"Gece! Gece uyan okula geç kalacağız. Birde balkonda uyumuşsun. Hasta olacaksın aptal. Kalk hadi! "
Zehra' nın sesiyle yerimde zıpladım.
-Zehra benim yetimhaneden arkadaşım. Çocukluğumuz beraber geçti. Kardeşten öte artık birbirimizin annesi babasıyız.-
Ee! Burası bizim balkon. Nerede sallanan köprü? Hayatımı kurtarmaya çalışan ve benim gerçek adımı bilen çocuk? Beni gerçekten tanıyordu. Gerçek adımın Hera olduğunu biliyordu.
Gerçek adımın Hera olduğunu beni yıllar önce yetimhaneye bırakan vicdan yoksunu ailem ve yetimhane yetkilileri dışında hiç kimse bilmiyor. Zehra bile! Peki bu çocuk nereden öğrendi? Daha güzel bir soru. Bu çocuk kim?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEHSUVAR
RomanceBir köprü üzerindeyim. Aşağısı bataklık. Düşersem kurtulamam gibi gözüküyor. Köprünün sonu. Renkli, rengarenk. Bülbül şakımaları geliyor kulağıma. Köprünün sonu güzel gözüküyor ve oraya gitmek istiyorum. Bir adım atsam oradayım sanki. Fakat kırı...