Kahvesini dolduran Rüzgar koridordaki kolilere takılmadan salona ulaşmayı başardı ama ne yazık ki salonun eşiğine takılıp kahvesini elinde döktü.
"Ahhh dökmemeyi başarmış olsaydım benim için büyük sürpriz olurdu ." dedi sonra salondaki masadan peçete alıp elini ve yere damlayan bir kaç damla kahveyi kuruladı.Daha sonra doğruldu ve kahkaha attı.
"Sanırım delirmeye başlıyorum kendi kendime konuşup gülüyorum artık ve daha bu tatilimin başlangıcı en kısa zamanda arkadaş edinmem lazım ne kadar zor olabilir ki en kötü ihtimalle yandaki bücürler ile arkadaş olurum." dedi ve kahvesiyle birlikte bilgisayarının başına oturdu ve 1950 'lerden oluşan klasikler klasöründen bir çalma listesi oluşturup müziği başlattı.Maillerini kontrol etmeye başladı bir yandan da sevdiği şarkıya eşlik ediyordu .
"Non, rien de rien
Non, je ne regrette rien
Ni le bien qu'on m'a fait
Ni le mal; tout ça m'est bien égal ..."(Burada geçen şarkının videosu yukarıda bulunmaktadır.)Rüzgar ne kadar arkadaş edinmeliyim diye kendini ikna etmeye çalışsa da buraya insanların sahteliğinden ve samimiyetsiz gülüşlerinden kaçmak için gelmişti.Son yaptığı filmden aldığı ödül onu çok farklı bir insan haline getirmişti.Artık kimse ile kavga edemiyor kimse ile fikir alışverişi yapamıyordu.Çünkü o ödül almış bir yönetmen olarak her şeyin en iyisini bilir ve yapardı insanların gözünde.Herkes onu pohpohlamak için sıraya giriyordu adeta.O da insanların bu tutumu karşısında tüm enerjisini ve komiklik anlayışını yitirmiş zamanla tüm benliği taşlaşmıştı.Maillerini kontrol ettikten sonra kolilerinin kalanını yerleştirmeye başladı.Burası artık onun sessiz ve kimsenin bilmediği sığınağı olacaktı tabi yan taraftaki ufaklıklar izin verirse!
Aynı zaman da yan tarafta ise kızlar yine bir kavga gürültüye tutuşmuştu. Bütün bavullar Ayça 'nın odasına gelmiş ve yatağa dökülmüştü .Daha ilk günden ne giysem kararsızlığına başlamışlardı.
Odaya giren Sa-wol kızların bu kararsızlığı karşısından gamzelerini belli eden gülümsemesini saklayamadı.Ayça annesinde olmayan gamzelerini büyükannesinden almıştı.
"Kızlar alt tarafı kumsalda oturacaksınız bu süs kime yavrucuklarım benim."
" Tanışma ihtimalleri milyonda bir olan beyaz atlı prenslerine . O kadar günden güneşten gecenin bir vakti insanlar yüzümüzü bile görebilecek mi acaba? Bu sebepten dolayısı ilen canikom ben de yanlarında paspal gezemezmişim . Yoksa kısmetlerini kaçırırmışım. Anlayacağın büyükanne kurunun yanında yaşta yanıyor."
"Aferin kızlar bu kızcağızıma da bir tane bulun ."
"Büyükanneee ama yaa ."
"Sus bakiyim sen .Ben kızlarımla konuşuyorum.Tamam mı kızlar ?"
"Tamam çalışırız Sa-wol büyükanne zaten benim Murat 'cığım var ben Ayça 'ya yoğunlaşırım ama işimizin ne kadar zor olduğunu biliyorsun değil mi bu cadı yüzünden ? " dedi Aslı bir yandan kahkaha atmaya başlamıştı ki Ayça'nın koluna attığı cimcik ile bir çığlığa dönüştü kahkahası.
"Hey ben buradayım biliyorsun değil mi Aslı 'cım hani düğünün olacak ya o yüzden diyorum alışverişlere falan kiminle gideceksin sen canım arkadaşım meraktan soruyorum sadece?"
"Aaaa Sa-wol büyükanne melek bu kız melek ." derken bir yandan da göz kırparak aksini söylediğini ispat etmeye çabalıyordu.Sa-wol büyükanne kızlar geldiğinden beri eksik olmayan gülümsemesine devam ederek seyrediyordu onları.
"Görmedim san sen canım arkadaşım benim Halmeonim (büyükanne) gitsin ben sana biliyorum sen var ya gıdıklanmaktan ölen ilk insan olacaksın."