#Multimedya Aria#
Opal, opal, opal,opal... Bu sözcük sürekli kafamı kurcalıyordu. Artık bir Opaldim. Cesur bir Opal.
Ve ne yazık ki bu cesur şey bugün okula gitmek zorundaydı.
Hemen yanımda duran telefonuma uzanıp saate baktım.\\06:00//
Daha çok erkendi ama ben yine de kendimi oldukça enerjik hissediyordum. Yataktan kalktım ve yüzümü yıkamak için banyoya doğru yürümeye başladım. Nedense kolum çok fena kaşınıyordu. Kapıyı açtım ve önümde duran yuvarlak gümüş aynaya gözlerimi büyüterek baktım. Kolumda kaşıntıdan fazlası vardı. Kumaştan bir bileklik tüm sağ bileğimi sarmıştı. Opal rengindeydi. Çok canlı, güçlü ve çok güzeldi. Adeta büyülenmiştim. Aynısı sol ayak bileğimde de vardı. Değişim yüzünden olmalıydı.
Peki onları kim taktı?
Nerden geliyorlar?
Neden bileklerimdeler?
Ne işe yarıyorlar?Bunun gibi daha birçok soru geldi aklıma ama şimdilik sonraya saklamaya karar verdim. O sırada Aria'dan gelmiş olabileceğini düşündüğüm küçük bir çığlık sesi duydum. Hemen evdeki diğer banyoya yöneldim. Muhtemelen o da benimle aynı şeyleri yaşıyordu.
"Vic, Vic neler oluyor? Bileğim..." Evet, doğru tahmin etmiştim. Onun da bilekleri kumaşlarla sarılmıştı. Kumaşının rengi benimkiyle aynıydı sadece tonu biraz daha açıktı.
Renklerin kişilikleri temsil ediyor olabileceği bana mantıklı geliyordu. Kabul etmeliyim ki Aria olaylara benden daha olumlu bakar. Bu yüzden bilekliği daha açık...
"Aynısı bende de var. Bu kadar güzel ve zarif bir şeyin bize zarar getireceğini düşünmüyorum."dedim.
"Haklı olabilirsin." diyerek cevap verdi. Biraz daha rahatlamıştı ve kumaş parçalarını incelemeye başlamıştı.
Bu konuyu biraz konuştuktan sonra da tekrar kendi banyoma döndüm ve günlük bakımımı tamamladıktan sonra giyinip Aria ile evden çıktım.
Çok sürmeden servis geldi ve okula doğru ilerlemeye başladık. Yer bulmak için uğraşmadım ve öylesine bir yere oturdum. Oturur oturmaz yanımdaki kollarını belime doladı. Ben de yüzüne tokadı yapıştırdım. Normalde kendimle gurur duymam gerekirdi ama yüzüm kızarmaya başlamıştı. Çünkü aslında "O" Dylan'dı."Aman tanrım! Sen olduğunu bilmiyordum! Özür dilerim! Bir an paniğe kapıldım. Çok acıdı mı? Dur sana yardım edeyim..."
Daha söyleyecek tonlarca şeyim vardı ama işaret parmağıyla dudaklarıma bastırdığı an sanki söyleyecek hiçbir şeyim kalmamıştı. O zaten beni anlamıştı."Hayır, merak etme bir şey olmadı. Ama biliyor musun? Sıkı tokat atıyorsun." Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Hafif bir kıkırtı eşliginde "Sağol. Sinirlendiğimde bir şeylere vurmayı severim. Ama sana sinirlenmedim sadece..." dedim ve biraz duraksadım. Demek istediğimi zaten anlamıştı. Cümlemin gerisini "Neyse, geldik zaten." diyerek tamamladım ve beraber servisten indik.
Aynı okuldayız, aynı apartmanda yaşıyoruz ve (doğal olarak) aynı servisteyiz. Ayrıca servisteyken -her ne kadar ben o anı mahvetmiş olsam da- kolunu belime doladı. Bu iş yürüyecek gibi duruyor.
Mutluluğumu ve sevincimi paylaşmak için hemen gözlerimle Aria'yı aradım. Biraz geriden geliyordu ve Sierra ile konuşuyordu. Kol kola girmişlerdi ve aralarında bodoslama dalmak için mükemmel bir açıklık vardı. Tabi ki son hızımı kullanarak açıklığa daldım ve beraber birkaç metre öteye sürüklendik. Bu arada sevinç çığlıkları atıyordum ve bizi bu kadar öteye uçurabildiğime şaşırıyordum. Sierra çoktan kalkmıştı. Beni de bileğimden tuttu ve kendine doğru çekti. Fakat bileğimdeki kumaşı farketmiş olmalıydı ki kazağımın kolunu sıyırmaya başlamıştı. Bileklik tamamen ortaya çıktığında ise resmen yalvarmaya başladı.
"Ne güzel bir şey bu böyle! Nereden aldın ben de istiyorum." dedi ve bu sefer de Aria'yı kaldırarak onun da bileğine baktı.
"Vay! Sende de varmış. Bana nereden aldığınızı söyleyin. Hadi! Lütfen!"
Bileklik cidden de insanı etkisi altına alıyordu. Bir bahane düşünmeliydim."Annem. Bunu bize annem yaptı. Kendisi çok iyi bir takıcıdır. Ama ne yazık ki artık bir şey üretmiyor. Emekli oldu ve biraz dinlenmeye çekildi." Bunları söylerken gözyaşlarımın akmaması için çok büyük çaba gösteriyordum. Annemi çok uzun zamandır görmemiştim. Onu çok özlüyordum. Bir gün mutlaka onu ziyaret edecektim. Kendime söz verdim.
"Hımm! Anlıyorum. Hadi be! O zaman gidelim yoksa derse geç kalacağız."dedi ve beraber yürümeye başladık.
Ders Fizik'ti. Kitaplarımı almak için dolabıma gittim. Yolda yanlışlıkla bir kıza çarptım. Sadece birazcık sarsılmıştı ama hemen söylenmeye başladı."Önüne baksana!"
"Kızmana gerek yok! Sadece birazcık omzum çarptı!"
"Tabi(!)"
Böyle tartışmaya devam ettik ama bilekliğimi gördükten sonra biraz geçiştirerek konuyu kapattı ve yoluna devam etti. Ben de dolabımdan kitabımı aldım ve yerime oturdum. Bu bileklikte bir şey vardı. Çok iyi saklamalıydım. Hatta belki de onu çıkarabilirdim.
Acaba Aria'da ucu sivri bir şeyler var mıdır? Bu sıkı düğümleri elimle açamam.
"Hey Aria. Ucu sivri bir şeyin var mı?" dedim sınıfın ta öteki ucundan bağırarak. Ne yazık ki hocanın geldiğini görmemişim.
"Victoria Moore, neden konuştuğunu sorabilir miyim?"
"Özür dilerim hocam."
"Burada böyle saçma şeylere lüzum yok."
Saçma? Şey? Lüzum? Seni salak kadın, neler yaşadığımı bilmiyorsun. Sensin saçma!
Öfleyip püfleyerek yerime geçtim. Bileğim acıyordu. Bileklik sinirlenmeye başladığım anda kendini sıkılaştırmıştı. Yoksa...bir uyarıcı olabilir miydi?
Eğer öyleyse bu çok iyi olurdu. Son zamanlarda başıma çok fazla olay geliyordu. Normal olaylar değildi bunlar. Ve artık canıma tak etmişti. Ama bir yandan da bugün Dylan'ın yanındayken bir şey hissetmemiştim. Yani her zamanki o karın ağrısı ve mide bulantısı yoktu.
Sadece aşk vardı.
Artık onunla daha fazla zaman geçirmeye karar verdim. Ne zaman bir daha değişeceğimi bilmiyordum. Her şey, her an daha kötüye gidebilirdi. Bu fırsatı iyi kullanmalıydım.Yarın...Yarın her şey farklı olacak...
-----------------------------------
Bu bölümü yazarken bana ilham kaynağı olan xxSilenceOfDeadPplxx'e teşekkür ederim. Onun da kitaplarına bakmanızı öneririm. Ayrıca artık bölümlerin altında böyle küçük notlar olacak. Çünkü bence bu notlar yazar ile okur arasında samimi bir bağ oluşturuyor.Votelarınızı bekliyorum küçük kurtlar :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Liseli Kurt
WerewolfVictoria ve Aria kardeş gibi iki arkadaştır. Bundan yaklaşık bir yıl önce ısırılmış ve Senasis virüsünü kapmışlardır. Aşırı duygulara kapılamazlar yoksa işler hiç iyi gitmez. Acaba hayata kafa tutabilecekler mi?