-İlk Felaket-

152 8 0
                                        

<<Multimedya Sierra>>

"Aaaaaaa!" Acı dolu bir çığlık kopardım.

"Sakin ol,çok az kaldı. Sadece bir tanecik daha..."

"Aaaaaaah! Eskiden bu kadar acı vermiyordu."

"Çünkü eskiden her yerinden kıllar fışkırmıyordu. Ama bak mükemmel oldu." dedi bacağımdaki son kıl tutamını da cımbızla çekip alırken.

"Güzel, nihayet bitti." dedim ve bir oh çektim."

"Evet. NİHAYET."

"Yani artık kahvaltı yapabiliriz. Saat yedi, birazdan okul açılacak ve ben çooook açım."

"Senin bu kahvaltı düşkünlüğün de ne böyle?" Kahvaltı sözcüğünü özellikle elleriyle tırnak işareti yaparak söylemişti.

"Hatırlarsan en son ben kahvaltı yapmadan evden çıktığımızda pek de hoş şeyler olmamıştı.
(Yani kesinlikle yarı kurt falan olmamıştık.)"dedim iki kaşımı da kaldırarak ona bakarken.

"Hatırlatmasana!" Çantalarımızı almış dışarı çıkıyordu.

"Hey! Beni de bekle. Nereye gidiyorsun?"

"Telaşlanma. Sadece dışarı çıkıp servisi bekleyeceğim."

"Ben de birazdan sana yetişirim." dedim ve hızlıca kahvaltımı yapıp yanına gittim. Sanırım zamanı çok iyi ayarlamıştım. Servis de henüz gelmişti.

Aslında buna servis demek biraz zordu. Daha çok...tekerlekli çöp torbası.

İstemeyerek de olsa bindim. İçi de dışı kadar kötüydü. Aria'ya düşüncelerimi anlatan bir bakış attım. Beni anlamış olmalı ki yer seçerken çok dikkatli davrandı.

"Tamamdır!" Köşede boş (hem de gerçekten koltuğa benzeyen) bir yer görmüştüm. Fakat biraz fazla bağırarak söylemiş olmalıyım. Çünkü herkes bana bakıyordu. Ben de "belki beni tanıyamazlar" umuduyla başımı en sevdiğim kazağımın içine gömdüm. Bunu yapmaya çalışırken kazağın boynunu yırtmıştım.

Çok akıllıcaydı Victoria, şimdi ne yapacaksın? Koltuklara çıkıp dans etmeyi deneyebilirsin. İstersen kendini camdan aşağı at. Belki de kazağına hayat öpücüğü vererek onu canlandırmalı ve ondan özür dilemeli sonra tekrar onu cansız bir varlık haline getirmelisin.

"O yeri akşama sakla çünkü geldik bile."

Ne? Şaka mı bu? Boşu boşuna mı rezil olmuştum?

Harikasın Vic, kombolora devam! Kim bilir tüm gün boyunca daha neler olacaktı.

Okula girmiştik ve girer girmez zil çalmıştı. Neyseki Aria ile aynı sınıftaydık. Tabiki birbirimizin yanına oturduk ve hoca gelene kadar konuşmaya başladık.

İlk dört ders çok hızlı geçmişti. Yemek vakti de gelmişti. Yemekhaneye çıktık, tepsilerimizi aldık ve yer aramaya başladık. Köşedeki masada bizim sınıftan birileri oturuyordu. Biz de onların yanına gittik.

"Gelebilir miyiz?"

"Şey, evet. Dylan biraz kenara kayar mısın?"

"Olur. Ama bana su getireceksin." dedi sırıtarak. Çok tatlı gülüyordu. Çok yakışıklıydı. Mükemmel kahverengi saçları ve o kocaman gözleri... Yanına oturmak için can atıyordum.

"Acaba hazır ayaktayken bana su getirebilir misin?"

Bana bakıyordu. Benimle konuşuyordu. Yüzümün ısınmaya başladığını hissediyordum. Tabii ki de ona su getirecektim.

"Hayır! Git kendin al! Ben senin kölen miyim?"

"Hayır, üzgünüm, ben sadece..."

"Saçma ve yalandan bahanelerini dinlemek istemiyorum." diye bağırdım ve elimle cidden sert bir şekilde masaya vurdum.

Az önce neler olmuştu? Bunları söylemek istememiştim! Bunlar benim laflarım değildi! Olamaz...Senasis. Doğru ya!
Ben. Aşık. Olamam.
Tamamen aklımdan çıkmış.

"Aaa...şey...ben üzgünüm. Bana neler olduğunu bilmiyorum, lütfen beni affet!" dedim gözümden dökülen bir damla yaşı saklamaya çalışırken. Ve hemen oradan çekip gittim.

₪ARIA₪

İnsanların Vic'i yanlış tanımasına izin veremem. Akıllıca bir bahane bulmalıyım.

"Jen, bu kızın sorunları var." dedi Dylan'ın yanında oturan at kafalı şey.

" Evet daha ilk günden..."
Bu ego da neyin nesiydi?

Tüm kızlar aralarında konuşuyordu. Ama Dylan ağzını bile oynatmamıştı.

"Şey...ben de insem iyi olur." dedim ve orayı terk ettim. Bu kızlar çok sinir bozucuydu. Bir daha asla onlarla konuşmak gibi bir hata yapmayacaktım.Acaba Vic nerelerdeydi? Belki sınıfta olabilirdi. Sınıfa gittim ve işte oradaydı. Camdan yağan kara bakıyordu. Yanında biri daha vardı.

"Kar ne kadar da güzel yağıyor değil mi?" dedim yanlarına giderken.

"Evet, çok hoş. Biz de Victoria'yla biraz rahatlamaya çalışıyorduk. Sen Aria olmalısın." Yana kaydı ve bana da biraz yer açtı. "Gel otur." dedi gülümseyerek. "Bu arada ben Sierra." Elini uzattı ve küçük bir doğaçlama toklaşma yaptık. Her ne kadar elektroşok yemişiz gibi gözüksek de hoşuma gitmişti.

Kolumu Vic'in omzuna doladım ve yanağımı yanağına sürterek bir teselli konuşması yaptım.

"İyi misin minik kuş? Abartma o kadar da kötü değildi. Hem sen gittikten sonra Dylan uzun bir süre arkandan baktı ve hiç konuşmadı."

"Al işte, onu o kadar kormutmuşum ki dilini yutmuş."

"Saçmalama! Demek ki o da seni seviyor." dedi Sierra. Sierra'yı sevmiştim az önceki tipler gibi değildi. O tatlı ve anlayışlıydı. Umarım Vic ile aramıza girmezdi.

"Bu bir şey ifade etmiyor. Yine aynı şeyler olacak!"

"Bak, unut bunu benim sana iyi bir haberim var. Birazdan zil çalacak. Derste enerjini toplamalısın yoksa SMY(servisteki mükemmel yer)'yi kaçırırız. Koltukların altında gizli bir cips deposu olduğuyla ilgili söylentiler duymuştum. Onu ilk önce biz keşfetmeliyiz."

"Haklısın. Unutmuşum."

"O zaman kitaplarını al da yerimize geçelim."

"Tamam." Zil çaldı ve bugün de böyle bitti.

Liseli KurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin