Şımarık

2.9K 38 1
                                    

‘Senden nefret ediyorum baba!’

Gözlerinin içine bakarak söylediğim bu cümle şaşırmasına yol açtı. Neden şaşırmıştı ki? Bunu zaten biliyordu. Bana güvenmediğini söylediğinden beri ondan nefret ettiğimi biliyordu. Herkes görmemezlikten geliyordu sadece. Çantamı sırtıma alıp dış kapının önündeki askılıktan montumu da aldıktan sonra hınçla kapıyı açtım. Babam hala aynı yerinde boş bakışlarla beni inceliyordu. Ateş saçan gözlerimi gözlerine dikip bir süre öyle bekledim. tuttuğum kapı kolunu bırakarak dışarı attım adımımı. Bu evden çıkarsam bir daha geri dönmezdim. Bunu bildiği için bir iki adım atıp bekledi. İçeri esen rüzgar saçlarımı savururken kapının kenarında ürkek bakışlarla, ne yapacağını şaşırmış bekleyen annemi gördüm. Gözlerimi kısıp bir süre baktım ona.

‘Korkak! Senden de nefret ediyorum. Hepinizden, bu evden, buradan nefret ediyorum!’

Yüzüme gelen saçları sinirle geriye atıp boğazımın acısını dindirmek için yutkundum. Bahçe kapısını hızla çarparak kaldırımın üstünden yürümeye başladım.

‘Gökçe, kızım dur!’

Annemin sesini duyunca adımlarımı daha da hızlandırdım. Sesindeki üzüntü içimi acıtmıştı. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde hızlı bir şekilde elimin tersiyle silerek koşmaya başladım. Sesini duyarsam pes edebilirdim. Sağa dönüp diğer sokağa giriş yapınca durup biraz soluklandım. Hafif hafif çiselemeye başlayan yağmur yerde nokta nokta izler bırakıyordu. Derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım ve yüzümü gökyüzüne çevirdim. Bir anda hızlanan yağmur adeta yüzümü yıkıyordu. Saçlarımı arkaya iterek yürümeye devam ettim.

Adımlarım kaldırımın üstünde biriken sulara çarpıp ses çıkartıyordu. Sokakta benden başka kimse yoktu. Gerçi, bu normaldi. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurda kimse dışarı çıkmaya cesaret edemezdi. Benim gibi salaklar dışında. Üzerimdeki monta biraz daha gömülerek yürümeye devam ettim. Hangi akla hizmet evden ayrılmıştım ki? Hiçbir hazırlık yapmadan. Şimdi nereye gideceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yağmurun sesini bölen fren sesini duyduğumda refleks olarak  başımı kaldırıp etrafa bakındım. Ön tarafı yamulan araba hızla önümden geçerken yolun kenarında biriken tüm yağmur suyuyla üstümü yıkadı. Sesli bir küfür savururken adımlarımı ileriden gelen dumana yönlendirdim. Yoldan çıkmış arabayı görünce koşmaya başladım. Arabanın kapısını açmaya çalışan çocuğu gördüğümde önü hurdaya dönüşen arabanın yanındaydım.

‘Hey, iyi misin?’ dedim kapının kolundan tutup kendime doğru çekerken. Onun da itmesiyle kapı biraz aralanmıştı. Bir kez daha çekerek kapının iyice açılmasını sağladıktan sonra yarı baygın bana bakan çocuğa yaklaştım. Kollarının altından tutup kendime doğru çekerek arabadan çıkarırken acı içinde yüzünü buruşturdu. Zar zor ayakta tutarak bir kolumu omzuma attıktan sonra yarım yamalak yürümeye çalıştım. Biraz ilerlediğimde yavaşça yere bırakarak yanına oturdum. Eğilip yüzünü inceleyerek

‘Bir yerin acıyor mu?’ dedim.

Gözlerini aralayıp gülümsemeye çalışarak bana baktı.

‘Turp gibiyim!’

Alaycı sesini duyunca gözlerim istem dışı kısılmıştı. Ukala! Ayağa kalkarak yerde duran çantamı aldım.

‘İyi o zaman. Ambulansı aramaya gerek yok. Nasıl olsa turp gibisin. Burada bir işim kalmadı, insanlık görevimi yaptım. Ve gidiyorum.’

Çantamı omuzlarıma geçirerek kaldırıma doğru yürümeye başladım. Erkeklerin hepsi aptal. Ben de salak gibi neden iyilik yaptıysam. Asıl aptallık bende. Kalsaydı arabanın içinde de geberip gitseydi.

‘Hey! Bekle, cidden ambulansı aramayacak mısın? Sanırım kolum kırık ve ölecekmiş gibi hissediyorum. Hadi ama şaka yapmıştım!’

Kaldırıma çıktığımda arkamı dönerek insanları sinir eden sırıtışımı yüzüme yerleştirdim.

‘İnşallah ölürsün de cehenneme gidersin ukala!’

 

ŞımarıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin