Bu da yeni bölüm arkadaşlaar. Önceki bölümdeki yorumlar beni o kadar mutlu etti ki. Hikayenin bu kadar beğenileceğini düşünmüyordum. Aynı yorumlardan bu bölüme de istiyorum :)
Burnumu kaşındıran şeye tepki olarak mırlarken bir yandan da burnumu ovuşturuyordum. Tam rüyama geri dönüş yapacakken kulağımın dibinden gelen kahkaha sesi yerimden sıçramama neden oldu. Reflekse dönüşen sesli küfürlerimi saydırırken gözlerimi açıp etrafıma bakındım. Aras muzip bir şekilde beni inceliyordu.
“Pisliğin tekisin Aras!”
Gözlerimi ovuşturup yüzüne sinirle baktığımda dağılmış saçlarını düzelterek elini benim saçlarıma attı.
“Mızmızlanmasan da bir an önce kalksan? Okul için hazırlanacaksın daha.” Saçıma dolanan ellerini ittirip yorganın içine biraz daha sokuldum.
“Siktirip gider misin lütfen?”
“Ah canım, benim için fark etmez ama ileride işsiz işsiz dolandığında bu küfürleri tekrar duymak istemiyorum. Bu yüzden, kalk hadi!” Üzerimdeki yorganı çekerek ayakları tuttu ve yataktan düşürmek için kendine doğru çekti. Cırtlak sesimin arasından “Derdin ne senin gerizekalı!” gibi bir şey çıkmıştı. Kahkahayla karşılık verirken kapı açıldı.
Gülden teyze şaşkınlıkla bana baktıktan sonra ateşe dönen gözlerini Aras’a çevirdi. Kurtuluşum gelmişti işte.
“Allah aşkına oğluna bir şey söyle Gülden teyze. Uyutmuyor beni!” Mızmızlanarak ayaklarımı Aras’ın gevşeyen parmaklarından kurtarıp Gülden teyzenin boynuna atladım.
“Öldürecek bu beni.” Derin bir nefes aldıktan sonra saçmaladığımı fark edince gülmeye başladım. Tabi, onlar da bana eşlik ediyordu. Gülden teyze ocaktaki omlete bakmak için aşağı inince yatağın üzerine oturdum.
“O iğrenç insanlarla dolu yere gitmek istemiyorum.” dedim yüzümü buruşturarak. Hadi ama bunu kim isterdi ki?
“Bak, şimdi gitmezsen gelecekte hep birilerine muhtaç olarak yaşacaksın. Her ne kadar yanında ben olacak olsam da, elinde bir mesleğin olmadığı sürece hep birilerine muhtaç kalırsın. Şimdi annelik yapmak istemiyorum, bu yüzden kahvaltıya sen gelmeden başlamayacağım.”
“Neden benim kadar inatçısın ki?” dedim yanına doğru yürürken. Kollarım boynuna dolayarak sıkıca sarıldım. “Korkuyorum, insanlar beni korkutuyor.” Ellerini saçlarıma götürüp karıştırdı.
“Hişşt, ben varken seni kime korkutamaz. Bak, eğer bugün okula gidersen akşam seni bizim mekana götüreceğim. Bir arkadaşım daha gelecek, seni onunla tanıştırırım.” Dediklerini algılamaya çalışırken gözlerimi büyüterek Aras’a baktım. Beni barlardan uzak tutmak için her şeyi yapan Aras, şimdi ben okula gideyim diye büyük yemininden vazgeçiyordu. Şeytani gülümsememi dudaklarıma yerleştirirken Aras’ın aklımdan geçen şeyi çözmeye çalışır gibi bir hali vardı.
“O zaman biraz eğlenebilirim?”
“Eğlence anlayışlarımız farklı, bana ayak uydurursun artık.” Gözlerimi devirerek omzuna bir yumruk geçirdim. Odadan çıktıktan sonra koltuğun üzerine bırakılmış kot pantolonu elime aldım. Bunları hangi ara alıp da buraya getirmişti bu salak? Bacağımdaki eşofmanı çıkarıp kot pantolonu bacaklarıma geçirirken kazağa bir göz gezdirdim. Sanırım sadece kot pantolon bulmak zorunda kalmıştı çünkü bu Aras’ın kazaklarından biriydi. Lacivert kazağı üstüme geçirdikten sonra saçlarımı tepeden topladım. Çantamın içindekileri boşalttıktan sonra içine tekrardan okul için gerekli birkaç eşyayı içine tıkıştırdıktan sonra Aras’ın odasına geçerek oradan da bir defter aldım. Bugünlük işimi görürdü. Kahvaltıya indiğimde hızla masaya oturdum. Uyuşuk hareketlerle Gülden teyzemin yaptığı omleti yerken okulun çabucak geçmesi için dua ediyordum. Aras’la beraber evden çıktıktan sonra beni okula bırakıp kendisi de arada bir gittiği üniversitesine gitmek için arabaya bindik. Radyoya uzanarak rastgele bir kanal açtım. Bir süre dışarı bakındıktan sonra Aras’a döndüm. Bir süre üstümü inceledikten sonra alaycı ifadesini yüzüne yerleştirerek
“Kazak yakışmış.” dedi. Benimle uğraşmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyecekti. Gözlerimi devirerek huysuz bir şekilde homurdandım.
“Senin kazağını giymektense formayı bile tercih ederdim. Ama yapacak bir şey yok, bunlarla idare edeceğiz” Kollarımı göğsümde birleştirdikten sonra arabanın camından dışarı bakmaya devam ettim.
“Hiç değişmeyeceksin” Yüzümü çevirerek ne demek istediğini anlamak için Aras’a baktım. Gülümsemesi yüzünde bana baktı bir süre. Okula geldiğimizde Aras’a uzanıp yanaklarından öptüm. Kapıyı açıp dışarı çıkacakken Aras kolumdan tutarak durmama neden oldu.
“Bugün haylazlık yapma olur mu? Akşam huysuz olmanı istemiyorum.” Yüzündeki endişe içimi ısıtarak tüm bedenime yayılıyordu. Gülümseyip arabadan çıktıktan sonra arkama bakmadan okula doğru yürümeye başladım.
Aslında buraya okul denilemezdi. Okuldan çok cehennemdi. Okul bahçesinde binaya doğru yürürken ağaçların yanındaki çardaklarda oturanlara bir göz gezdirerek bana bakıp fısıldanmalarına şahitlik ettim. Çoğu küçümseyici bakışlarını yüzüne yerleştirmiş beni süzüyordu. Elleri ojeli, saçları maşalı bir grup kız gülmüştü bile. Kendilerini cici kız diye adlandırmışlardı. Bense onlara genellikle sürtük derim. Su almak için kantine yönelerek adımlarımı hızlandırdım.
“İrem abla bana bir su versene, normal olsun.” Zorla da olsa gülümsemeye çalışarak İrem ablanın suyu getirmesini bekledim.
“Önce bir insan günaydın der.” Ayıplayan yüz ifadesini de ekleyerek baktı bir süre bana. “Kusura bakma ya, dışarıdakilere sinir oldum.” Yumuşayan yüz ifadesine gülümsemeyle karşılık verdikten sonra matematik sınıfına doğru ilerledim. En azından ilk ders çekilmeyecek türden değildi, biraz pratik yapmam gerekti zaten. Sınıfa girip pencere kenarındaki sıraya doğru ilerledim. Elimdeki defteri sıraya fırlattıktan sonra sırtımdaki çantayı sıranın dibine koydum. Yerime yerleşip defterin kapağını açtıktan sonra çantamdan mp3’ü, kulaklığımı ve kalemliğimi çıkardım. Kulaklığımı taktıktan sonra rastgele bir şarkı açıp deftere bir şeyler karalamaya başladım. Sınıfa girip birbirleriyle hayvani bir şekilde dalaşanlar artmaya başlayınca zilin çaldığını anlamıştım. Kulaklığımı istemesem de çıkararak, hocayı beklemeye başladım. Sağ gözüme saplanan ani acıyla elimi gözüme götürerek inledim. Yere düşen su şişesinin kapağını gördüğümde başımı kaldırıp sol gözümle etrafa baktım. Gözümden refleks olarak akan yaşı umursamadan ve sinirimi kontrol etmeye çalışarak
“Hanginiz yaptı? Lanet olasıcalar gözüm çıkıyordu!” dedim, sinirden inceleşen sesimle. Arka taraftan iki sürtük kıkırdayınca elimi gözümden çekip hınçla su şişesine sarıldım. Sürtüğe fırlattığım su hızla karnına çarpmıştı. İki büklüm hale gelip ağlamaya başladığında bir elimi tekrar gözüme yere eğildim. Şişe kapağını elime alıp biraz önce özür dilemeye çalışan çocuğa yöneldim. Kapağı suratına fırlatarak
“Şimdi bunu bir yerlerine sokabilirsin!” dedim. Çantamı alıp sınıftan çıkarken koridorda koşturan matematik hocasına bakmadan hızlı adımlarla tuvalete ilerledim. Sağ gözüm kıpkırmızı olmuştu. Bu da yetmezmiş gibi gözümü tam olarak açamıyordum. Yüzüme su çarpıp sinirime hakim olmaya çalışarak derin nefesler almaya başladım. Çantamın içinden telefonu çıkararak son arananlardan Aras’ı buldum.
“Arabada bir şey mi unuttun?” Gözümden akan yaşı hızla silerek konuşmaya çalıştım.
“Okula gidecek misin?” Kısılan sesim çok fazla pot kırıyordu, kesinlikle anlamıştı. “Öğleden sonra iki saat dersim var. Bir şey mi oldu?” Endişeli sesi içimi delip geçerken hıçkırığımı tutamayarak “Yakındaysan geri dönsene, eve gitmek istiyorum.” dedim.
“Tamam sen bahçeye in, geliyorum ben.” Telefonu kapatarak derin bir nefes aldım. Neden bir an önce akşam olmuyordu?
***
Gülden teyzeden aldığım kapatıcıyı göz kapağıma yaydıktan sonra saçlarımı açık bıraktım. Masanın üstündeki telefonu cebime tıkıştırdıktan sonra Aras ve arkadaşını daha fazla bekletmemek için hızlı adımlarla salona indim.
“Hazırım ben.” Salona girdiğimde Aras ayağa kalkmıştı. Yanındakini görünce büyüyen gözlerimi ve oksijeni reddeden akciğerlerimi kontrol etmek imkansızdı. Burada ne işi vardı? Gerçi ukala da benim kadar şaşkındı. Allah aşkına, bugün her şey ters gitmek zorunda mıydı?
![](https://img.wattpad.com/cover/6626264-288-k752509.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şımarık
General FictionBazen kendisine bile güvenmeyen, şımarık, huysuz bir kız. Karşısına çıkan tüm engelleri kimseyi önemsemeden tekmeleyebilecek kadar kararlı. Ailesini bile umursamadığı bu hayatta onun canını ne acıtabilir ki? Ukala, bir o kadar da egoist, ana kuzusu...