İyi okumalar
ŞARKILAR
Love and Exhale-Airlands
Elevator song – Ren Ford
Yours – Elle Henderson(MULTİ)
Siyah, insanı bu kadar yorabilir miydi? Beni yormuştu. Bir güç , bir siyahlık beni engelliyordu. Yapmak istediğim hiçbir şeyi yaptırmıyordu bana. Ne hareket ettirebiliyor ne de düşünmeme yardımcı oluyordu. Acılarımı sarmıyor sadece beni kapatıyordu. Görünmez kılıyordu.
Peki bana soruyor muydu? Hiç sen görünmez olmak ister misin diye? Hayır. Sormuyordu. Ben görünmek için çırpınırken o beni görünmez yapıyordu. Sordum. Kendi kendime. Peki ,ben mi saklıyordum kendimi karanlığa ? Cevap belliydi. Kendi kendimin canını sıkıyor saçmalıyorum. Oysa çık siyahtan sıkma canını ,değil mi? Ama ben inadına çıkmıyordum. Korkuyordum sanki. Ama neyden ? Ne olmuştu da bana bu kadar korkuyordum. Sanki o içimdeki öten güzel canlı kuşu öldürmüşlerdi. Orta da bir katil vardı.Kim?
Aklım da bin bir tane soru karışmış bir halde açtım gözlerimi karanlığa. Karşımda duran sahne siyah gökyüzüydü ve onu parlatan önemini kazandıran, güzelleştiren yıldızlar vardı. Parıl ,parıl parlayan göz kamaştırıcı yıldızlar.
Tam o an soğuğu hissettim ,o içler ürpertici ama bir yandan da güzel olan soğuğu. Üşüyordum. Uzandığım kaldırım soğuktu. Çok soğuk. Üzerimdeki bu ince kıyafetlerle bu havada ne yapıyordum. Kim bırakmıştı beni buraya ? Nasıl gelmiştim ? Neredeyim ? Ne işim var benim burada? Aklımda daha dile getiremediğim o kadar çok soru vardı ki bir an bu çokluk karşısın da afallamıştım. Aklım karışık, beynimin içinde bir milyon tane düşünce aynı anda soru soruyor başımın ağrımasın neden oluyordu.
Hafif yalpalar gibi oldum. Vücudum refleks olarak yanı başımdaki duvara yöneldi. Dengemi sağlayamadan yere yapıştım. Omurgam, kafam ve kafamın tam arkası haddinden fazla ağrıyordu. Gözlerimi yundum geçmesini bekledim ama hayır geçmiyordu. Ağrı git gide artıyordu. Omuzlarım düşmüş gözlerim acıyla parlıyordu.
Ellerimi oynatmaya çalıştım fakat olmadı yapamıyordum. Yapamıyordum. Kahretsin. Yapamıyordum. Daha ayağa bile kalkmayı beceremezken nasıl olurda hayatta kalacaktım. Böyle hep oturmayacaktım herhâlde.
Derin bir nefes aldım. Ellerimle yerden destek alarak ayağa kalkmaya çalıştım. Birkaç denemeden sonra kalkabilmiştim. Ama bu seferde ayakta kalamıyordum. Dengemi kaybediyor geri yere düşecek gibi hissediyordum ki öyle de oldu. Adım attığım anda dengemi kaybetmiş, sırt üstü yere düşmüştüm. Sırtımda olan acı biraz daha artarken gözlerimden yaşlar teker teker aktı. Uzandığım yerden doğruldum.
Acıyı umursamadan kalktım ayağa . Belki ayağa kalkarsam geçer ümidiyle ama geçmedi kat ve katlandı. Gözlerimden teker teker yaşlar akmasına sebep oldu. Acı daha da artı. Yaşadığım acıyı hıçkırıklarımla dışarı atarken tek hissettiğim şey acıydı. Fiziksel acı.
Ve bu acı bana bir şeyi hatırlattı bir anıyı. Yarım yamalak hatırladığım içinde sadece duygularım olan bir anıyı. Ağlıyordum. Aynı şu andaki gibi ama o zaman ki hıçkırıklarım içtendi. Sanki her bir parçası kalbimden sökülüp atılıyordu.
Çok farklıydı. O an yaşadığım acıyı hatırlamak şimdi bile canımı çok yakmıştı.
Damlalar, hıçkırıklara, hıçkırıklarım ise yağmurun o soğuk yağışı beni ne kadar üşütse de o güzel kokusu ve temiz oluşu kendimin çok kirli olduğunu anlatmıştı. Adeta yağmur içimi temizlemişti. O kirli olduğuna inandığı ruhumu temizlememişti ama rahatlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynalar
Teen FictionYARALI BİR KIZIN GÜNLÜĞÜ Bu hikayede baş rol benim ve bu benim hikayem ,benim yaşadıklarım. Benim çöküşümü, benim ayakta duruşumu anlatıyor. Kolu kanadı kırılmış, masum bir kızın kendini değiştirmesini anlatıyor. Buradaki bütün kelimeler benim yaşad...