-5-

19 0 0
                                    

Merhaba arkadaşlar! Öncelikle 2016 yılının sizin için güzel bir yıl olmasını diliyorum. Bu bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yoruma yazarsanız sevinirim.

Sabah okula gittim. Sınıfa erkenden girdim. Sınıfta Savaş vardı. Ben günaydın diyerek yerime oturdum. Beni takmadı bile. Umursamadı. Çok şaşırmıştım! Bir süre sonra sınıfa Hazal girdi. Savaş'ın yüzü güldü. Bu gördüklerim gerçek olamazdı! Hazal Savaş'ın yanına gelip gülümsedi. Savaş'ın onu takmayacağını zaten biliyordum. En azından umuyordum. O yüzden yanlarına gitmedim. Fakat durum benim düşündüğümden biraz daha farklı oldu. Savaş Hazal'a "selam güzellik özledik seni" Hazal buna karşılık "selam yakışıklı özlettin kendini" dedi. Bu senaryo çok tanıdık geldi. Çok sinirlenmiştim ! Benim burada olduğumu bilmeme rağmen o gelip benim yerime Hazal'ın yanına gitmişti. Ve benimle yaptığı konuşmayı Hazal ile yapmıştı. Şu anda onun saçını başını yolmak istiyordum. Ama ayaklarım benden hızlı davranıp sınıfı terk etmemi sağladı. Daha fazla bu filmi izleyemezdim. Hızlıca koridorda sert adımlarla yürüdüm. Sanki her adımımda daha çok sinirlenmiştim. Köşeyi döndükten sonra koridorda Doruğu ve birkaç kişiyi gördüm. Hepsi aynı yerde durmuş telefonlarına bakarak gülüyorlardı. Moralim çok bozuktu ve gülmeye ihtiyacım vardı. Belki o şeye bende gülerim diye düşünerek yanlarına gittim. Fakat izledikleri şeyi görünce daha da sinirlendim. Bu benim Hazal ile yaptığım boya kavgasıydı ! Doruğa bakarak bütün sinirimi çıkaracak şekilde "Hani silecektin !" diye bağırdım. Doruk bana alaycı bir tavırla bakarken. Bir anda gözlerimi açtım. Gözlerimden bir iki yaş akmak üzereydi. Bende onları daha fazla tutmadım ve akmalarına izin verdim. Kendimi toparladım. Bunların hepsinin rüya olduğunu öğrenmek beni rahatlatmıştı. Yani Savaş beni hiç aldatmamıştı ve şu Doruk denen çocuk belki de videoyu silmişti. Fakat telefonumu dolapta bırakmıştım o yüzden hala kesin değildi. Ben bunları düşünürken yeni bir şey fark ettim sınıfta kimse yoktu! Etrafa hızlı bir göz gezdirdim sınıfta tektim. Hızlıca yerimden kalktım. Kapıya doğru yaklaştım. Kapıyı açmayı denedim ama kapı açılmadı. Harika! Keşke bu da rüya olsa. Ama maalesef değildi. İçeride kalmıştım! Kapıyı yumruklayıp "Kimse var mı? Hey ben buradayım" diye bağırdım. Ancak kimse yoktu. Kolumdaki saate baktım ve tahminlerime göre herkes yemekteydi. Telefonumu da dolapta bırakmam da bana hiç bir kolaylık sağlamıyordu aslında! Bir süre bağırdıktan sonra kimse beni duymayınca, Spiderman'in de beni kurtaramayacağını anladığımda kapının yanına çaresizce çömeldim. Bir süre bekledim. Fakat daha sonra 2 ders boyunca bu sınıfın kullanılmayacağı aklıma geldi ve bütün üzgünlüğüm 2 katına çıktı. Ve tahminim doğru çıkarak 2 ders boyunca kimse gelmedi. Ben ise kendi kendime kapıda oturup beklemeye başladım. Daha sonra başka bir sınıf kapıyı açtı ve beni görünce biraz şaşırdılar ama ben onları takmadım ve hemen dışarı çıktım. 2 ders kadar gecikmiştim ama önemsiz dersleri kaçırmıştım o yüzden bir sorun olacağını düşünmüyordum. Yağmurla Gökçeyi bulduktan sonra benim iyi olup olmadığımı sordular. Onları gördüğüme sevindim ve iyiyim ben dedim. Gökçe Yağmur'u bir kenara çekip herşey Hazal'ın suçu dedi. Yağmur cevap vermeden bana baktı. O ikisi neyden bahsediyordu? Ben onlara Hazal'ın ne yaptığını sordum. Gökçe beni kolumdan tutarak yok bişey yok dedi. Yedinci derse girecektik. Teneffüsün bitmesini az kala kitaplarımı aldım ve sınıfa girdim. 

Yağmur'dan:

Öykü ve Gökçeyle yerimize oturduk. Ders fizikti. Sıkıcı ama havalı. Atomlar. Ah ah atomlar. Derste Hazal'ın Öykü'ye nasıl böyle bir şey yapabileceğini düşündüm. Bir insan gidip de "hocam bence siz yedek anahtarı bırakın o uyanınca açar"diyor. Tabi bizde nasıl güvendiysek ona. Öykü'yü öylece bıraktık. Hazal Hanım ise anahtarı almış olmalıydı. Belki de anahtar hala ondadır. Ben bunları düşünürken müdür bir duyuru yaptı. "Dikkat dikkat 15 Şubat tarihinde Uludağ gezimiz vardır. Hepinizi bekleriz. 2. dönem partimizi Uludağ'da kutlayacağız. İyi dersler" dedi. Çok heyecanlandım ve mutlu oldum. Herkesin yüzü gülmüştü. Tabi ki normaldi böyle bir şey. Tabi hoca derslerin kaynadığını fark edince gülümseyerek "Tabi şimdi bizim dersler gidiyor. Bu ne demek? Proje demek. Mıknatısların birbirini çekişini ile ilgili bir kanıt ve bir rapor istiyorum. Bir haftanız var. 3'er gruplarla yapacaksınız çalışmayı. İyi şanslar " dedi hoca. Bizde hemen birbirimize baktık. 3 kişi olmak bu yüzden çok iyiydi. Daima ya 4lü ya da 3lü grup olmanız istenirdi. Şaşırtıcı olan bu fizik jojesi bize gruplu ödev verdi. Bu daha önce hiç olmamıştı. Dersin ne kadar sıkıcı olduğunu düşünüyordum. Taa ki... 

Öykü'den:

"Zil çalana kadar konuştunuz ya" Bütün ders Furkan ve Çağdaş denen şahsiyetler kavga ettiler. Benim ne dediğimi bile umursamıyorlardı. Her neyse dolabımdan eşyalarımı alıp dışarı çıktım. Bugün Selinle eve doğru yürüdük. Öyle böyle bugün de bitti.


Kalbimdeki ÇikolataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin