Merhaba arkadaşlar! İşte 6. bölümüm. Umarım beğenirsiniz :))
Birkaç gün sonra...
Sabah kalktığımda daha doğrusu kalkamadığım da kendimi çok kötü hissediyordum. Yüzümün alev alev yandığını hissettiğimde yataktan yavaşça da olsa kalktım. Ama kalktığımda az önce yanan yüzüm yerine beni bir soğuk hava dalgası sardı. Az önce yanan yüzüm şimdi neden donuyordu ki? En mantıklısı yine ateşimin çıkmış olmasıydı. Tahminlerime göre Selin çoktan kalkmıştı ve benim okula gidecek halim yoktu. Yatağımda yine yatıp Selin'e bağırmaya başladım ''Selin! '' öhöh ''Gel buraya! ..... Ateşim var!'' *burnunu çeker* ''Ölüyorum! Gelsene be! Ölüyorum bak! Öldüm!" Ben bu şekilde bağırma çabalarına girerken Selin'in cevabı oldukça sakindi "Ne yapabilirim? Benim saç maşam senin ölmenden daha önemli '' Ya gıcık! '' Ben okula gelmiyorum! '' Bir 10 saniye boyunca ses çıkmadı. Bende tam arkamı dönecektim ki ablamın sesiyle durdum '' Hasta mı oldun ? '' dedi daha şefkatli bir sesle. '' Ayağa kalkacak halim yok ve sanırım...'' Elimi alnıma koydum '' Ateşim var '' dedim bitkin bir sesle ablam ise içeri gitti kesin ateş ölçücüyü getirecekti. Ablam da tahmin ettiğim gibi ateş ölçücüyle yanıma geldi. Ateşimi ölçdüğümüzde ablam "38.6" dedi. Ablam içeriden ateş düşürücü getirdi ve yatağımın yanına koydu. "Sen bunu iç ben geliyorum" dedi. Bir kaç dakika sonra içeri girip "ben okula gideceğim sana yemek getirdim acıkırsan kalkma diye başka bir şey?" Ben de başımı iki tarafa sallayarak teşekkürler ve hayır gerekmiyor anlamında başımı salladım. Ablam kapıyı sonuna kadar kitledi. Bütün günümü televizyon izleyerek geçirdim. Normalde bu kadar da teknoloji bağımlısı değilim. Fakat yapacak bir şeyim olmadığından geriye sadece televizyon izlemek kalıyordu. Selin bana bir sürpriz yapıp çitikornumu ve pandikornumu bizim eve getirmişti. Yani sizin anlayacağınız Yumo ve Gökom. Yani... Yağmur ve Gökçe. Yağmur Gökçe'ye bakıp sırıtmaya başladı. Gökçe'nin ise sinirli bir hali vardı. Her zamanki gibi hasta olduğumda okulda yine bir olay olmuştu. İkisi de bana sımsıkı sarıldıktan sonra kolumu çekip odama yöneldiler. Ben meraktan çatlıyordum elbet. Yağmur bana sırıtarak "bugün ne oldu biliyor musun?" dedi. Bende "biliyorum canım biliyorum nereden bileceğim sence zeki " Yağmur "Gökçe sen anlat istersen" dedi hafifçe koluna vurarak . Gökçe tepki vermedi. Yağmur "Çağatay itiraf etti sonunda" dedi her kelime sonunda Gökçeye bakıyordu ve yüzünde muzip bir gülümseme vardı. Bende durumun ne olduğunu anladım tabi. Sonunda Çağtay itiraf etmesine sevindim. Artık ben gidip çocuğa hislerini hatırlatsam mı diye düşünmeye başlamıştım. Bende tabi olayıbildiğim halde Gökçe'nin tatlı kızgınlığını görmek amacıyla "Neyi itiraf etti?" diye sordum. Gökçe başta gözlerini devirdi tam ağzını açacaktı ki Yağmur aniden bağırdı ! "Seviyormuş kızım Gökçe'yi oh be rahatladım bak ben her şeyi ayarladım baloya beraber gidersiniz bi 5 yıl sonra da evlenme teklifiyle gelinliklerini de ayarlarız ve 2 yıl sonra da çocuk desek oh mis." Gökçe ağzı hafifçe açılmış olan ağzıyla Yağmur'a bakıyordu. '' Saçmalama istersen Yağmur hem ben ondan hoşlanmıyorum bile !'' dedi Gökçe benim gözlerim bir Yağmur'a birde Gökçe'ye gidip geliyordu. Yağmur hemen söze atıldı. "Ne kötü mü? Seviyor işte seni. Hem akıllı çocuk bir gün evlenirseniz cerrah olursa büyük paran olur." Gökçe "kızım ya of kafayı yeme yine " dedi. Ben de Gökçe'ye şakacı bir tavırla "Uludağ'da ki partiye beraber gidersiniz artık" dedim. "Uludağ iki gün sonra değil mi? Vay be zaman ne hızlı geçiyor. Yalnız Öykü sen nasıl böyle gitmeyi planlıyorsun?" Ben de ona önemli günlerde iğne yiyerek iyileştiğimi söyledim. Bir 5 dakika boyunca sessizlik oluştu. Gökçe sessizlikten nefret etmesine rağmen çıt çıkarmadı. Sessizliği Yağmur bozdu. "Madem Çağatay ile gitmiyorsun o zaman hayatında yeni bir Romeo olmalı." Gökçe "kiminle gideceğimi açıkçası bilmiyorum ve şu anlık hoşlandığım biri yok. Siz kiminle gidiyorsunuz peki? Belki Yağmur'un Romeosu vardır." dedi. Yağmur "hayır tabi ki!" dedi. Ben Savaşla gideceğimi söyledim. İkisi birbirine garipçe baktı. "Şey..." dedi Gökçe. "Ney..." dedim ben. O da bana "Savaş bugün Hazal'a daha yakın durdu. Bizde siz ayrıldınız falan zannettik. Ben kızgınlığımı dindirmeye çalıştım. Ama dinecek gibi değildi. Ben yokken nasıl eski sevgilisinin yanına gidip takılabilirdi ki?! Bir süre sonra Yağmur ve Gökçe evlerine dağıldılar. Ben ise kendi içimden sinir krizi geçiriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimdeki Çikolata
HumorTatlı bir marşmelowdun benim için önce dışı yumuşak içi kapalıydın sonra senin kızarmanı bekledim, sanırım çok bekledim çünkü kalbimdeki çikolatayı bile erittin. Aklımdaki sigarasın bağımlılık yaptın, midemdeki ağrısın beni gergin yaptın, gökyüzümün...