Bölüm 1

192 17 2
                                    

Çalan alarm sesiyle yerimden sıçradım. Her gün bu alarm çalmasına rağmen hala alışamamıştım. Homurdanarak alarmı kapatıp diğer tarafa döndüm.

"Liya sence de kalkma vaktin gelmedi mi?" Annemin sesiyle başımı yastığa daha çok gömdüm. Bu kadın alarmdan daha beterdi, erteleyemiyordum.

"Liyaaaaa..." Neden her sabah mükemmel uykumdan uyanarak okula gitmek zorundaydım ki. Kendimi zorla yataktan kaldırdım ve sarsak adımlarla banyoya gittim. Her zaman ki gibi elimi yüzümü yıkayıp, dişlerimi fırçaladıktan sonra okul kıyafetlerimi giymek için odama geri döndüm.

Saçma sapan yatma stilim yüzünden bozulmuş yatağa masum bir bakış atıp gardrobumun önüne geçtim. En arkada ki beyaz gömleğimi ve siyah pantolonumu çıkartıp giyinmeye başladım.

"Küçük hanım hala uyana..."

"Sana da günaydın annecim." Siyah dar pantolonumun fermuarını çektikten sonra annemin yanına gidip yanağına bir öpücük kondurdum.

"Günaydın günaydın."

"Babam uyandı mı?"

"İşe gitti bile." Başımı anlarcasına salladım, ardından yüzüm düştü.

"Gitti mi?"

"Hayır kızım gitmedi ama ben sana gitti demeyi çok seviyorum." Baygın bakışlarla anneme bakarken sesli bir şekilde ofladım.

"Sadece beni okula bırakmasını isteyecektim bugün hava çok soğuk." Annem başını çevirip bozuk havayı izledi. Bu zamanlarda hava hep soğuk olurdu ama bugün bir başkaydı sanki.

"İstersen gitme ." Gözlerimi irileştirerek anneme baktım. Az önce beni zorla uyandıran annem miydi bunu söyleyen?

"Ciddi misin anne?"

"Tabii ki ciddi değilim Liya hava sandığın kadar soğuk değil hem otobüs evin önünden geçip okulun önünde bırakıyor." Gözlerimi devirdim ah şu kadının şakaları bir gün beni öldürecekti.

"İyi çıkıyorum ben." koltuğun kenarına fırlattığım çantamı alarak kapının önüne geldim. İçerden annemin bağırışlarını duyabiliyordum. 'Kahvaltı yapmadın Liya, okula gidince hemen bir şeyler ye Liya...'

Portmantodan önce hırkamı ardından da montumu aldım. Siyah botlarımı giydikten sonra sırasıyla hırkamı ve montumu giyerek dışarı çıktım.

Soğuk hava anında vücuduma nüfuz etmişti. Henüz apatmandan çıkmadan bu kadar üşüdüysem çıkınca ne yapacaktım hiçbir fikrim yoktu. Çantamı tek omzuma asarken telefonumu ve anahtarımı da alıp kapıyı kapattım. Büyük adımlarla asansöre bindim. Şanslıydım ki asansör bu kattaydı beklemek zorunda kalmamıştım. Zemin kat tuşuna basarken soğuyan ellerimi nefesimle ısıtmaya çalışıyordum. Sonunda asansör zemin kata geldiğinde kendimi apartmandan dışarı attım. Eski Mo gibi gözükmeyi göze alarak şapkamı başıma geçirdim ve ellerimi cebime koyarak karşı tarafa durağın olduğu yere geçtim. Her zaman insanların işe veya okula gitmesi için dolu olan durak bugün bomboştu. Etrafımdaki sessizlik ve soğuk beni ürpertiyordu. Önümden geçen araba küçük bir çukurdan üstüme çamur sıçratmıştı. Bakışlarım anında pantolonuma inerken arabayı süren kişiye içimden sövmeye başlamıştım ki kafamı kaldırdığımda etrafta hiçbir arabanın olmadığını gördüm. Bir anda böylesine gözden uzaklaşması imkânsızdı. Hızlansaydı da arabanın sesi duyulurdu. Başımı etrafımda iki kez salladım her halde bir sapağa sapmış olmalıydı.

Hiçbir yere sapağı olmayan bu sokakta böylesine kaybolmak için bir yere sapmış olmak zorundaydı. Pantolonumda ki kiri temizlemek için başımı aşağı eğdiğimde gördüklerim neredeyse bana çığlık arttıracaktı.

LiyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin