~3~

64 3 0
                                    

Hani bazen yok olmak istersin ya. Hiçbir zaman yaşamamış, hiç kimseyi tanımamış, hiç kimseyi sevmemiş, kimseye bağlanmamış olmak. Bazen günlerce yalnız kalıp sadece beyninin içindeki sesleri dinleyip başka kimsenin sesini duymak istemezsin. Yalnızlığa ihtiyaç duyarsın. Kafanın içinde dönüp duran seslerin ve düşüncelerin seni yiyip bitirmesine izin verirsin. Kendi dünyanda yalnız kalıp korkularına, üzüntülerine, hayal kırıklıklarına meydan okursun ya da. Ya da ölmek istersin bu dünyaya seni bağlayacak, yaşamana sebep olacak kimse kalmadığında. Peki istemekle oluyor muydu her şey? Hiç sanmıyorum...

Elimdeki kağıda dalmış bakarken dudaklarımın arasından mırıldanarak "Söz veriyorum, baba." dedim. Kağıdı zarfa geri koyup göz yaşlarımı elimin tersiyle silerek zarfı da montumun cebine koydum. Ayağa kalkıp odadan çıktım. Ada kapının önünde oturmuş beni bekliyordu. Beni görünce ayağa kalkıp yanıma gelerek koluma girdi. "İyi misin?" diye sordu bir yandan da beni çıkışa doğru yönlendirirken. Sadece kafamı sallamakla yetindim. Çıkışa kadar tek kelime etmeden gelip kapıda bizi bekleyen arabaya binmiştik. Araba yol almaya başladığında ağlamaktan ağrımış gözlerimi birkaç dakika da olsa dinlendirmek için kapattım.

Arabanın içi sessizken beynimin içinde susmak bilmeyen sesler büyük, rahatsız edici bir gürültü oluşturuyordu. Bazen susturup her şeyi bir kenara atmak istesem de bazen tüm bu düşüncelerin beni ele geçirip yok etmelerini istiyordum.

Arabanın durduğu çıkardığı fren sesiyle anlaşılırken gözlerimi açıp Ada' ya döndüm. Arabadan inip benim olduğum tarafın kapısına doğru gelirken ben de arabadan indim. Ada gelip tekrar koluma girerken bu hareketi kendimi aciz hissetmeme sebep olsada şu an ihtiyacım olduğu için ses çıkarmadım.

Mezarlığın kapısından içeri girdiğimizde hakim olan hava içimi iyice karartmıştı. Biz yavaş adımlarla annemin ve babamın mezarı olacak yere doğru ilerlerken içimde kendini göstermeye başlayan sıkıntı yüzünde dişlerimi sıkıp kendimi kasmaya başladım. Ada bunu fark etmiş olacak ki bana "Toprak..." diyerek kuşkulu gözlerle baktı. "İyiyim." dedim sadece Ada'ya ve yürümeye devam ettik.

Mezarın başına geldiğimizde zaten durmayan göz yaşlarım biraz daha hızlanmıştı. Birazdan annem ve babam o karanlık çukura gömülecek, onları bir daha göremememe sebep olacaktı. Onlara son kez dokunmuş, öpmüş olsam da bunu bir kez daha yapamayacağım gerçeği yüzüme çarptıkça içimde bir yerden bir şeyler kopuyordu.

Biz biraz daha mezarın başında bekledikten sonra uzaktan cenaze aracı göründü. Cenaze aracı durduğunda annemin ve babamın naaşları, başta Ada'nın babası Salim Amca olmak üzere simasını tanıdığım ama ismini bilmediğim babamın birkaç arkadaşı ve tarafından yavaşça indirilmeye başlandı. Naaşları indirilip mezarın yanına kondu. Gidip onlara sarılmak istiyordum. Ama yapamazdım. Eğer gidersem bir daha bırakamazdım onları, babama verdiğim sözü tutamazdım. Ada ile yanyana durmuş tüm olacakları uzaktan izliyorduk. Salim Amca biriyle telefonda konuşup cenaze namazını kıldıracak hocanın yanına giderek kulağına bir şey söyledi. Hoca sadece kafasını tamam anlamında salladı. Biraz bekledikten sonra simsiyah takım elbise içinde genç bir adam Salim Amca'nın yanına geldi. Onunla selamlaştıktan sonra Salim Amca hocaya bir baş işareti yapınca hoca, cenaze namazını kıldırmaya başladı.

Zaman hızlandırılmış modda ilerlerken ben ne olduğunu dahi anlayamıyordum. Cenaze namazı kılınmış, annemin ve babamın arkadaşları baş sağlığı dilerken ben ne dedikleri duymuyor, önemsemiyordum. Onlar az önce o karanlık çukura gömüldükleri an kulaklatım sağır, gözlerim kör, dilim lâl olmuştu. Kimseyi ne görüyor ne duyuyor ne de bana söylediklerine cevap verebiliyordum. Yanımda durmuş koluma girip ayakta durmama yardımcı olan Ada'nın varlığına hiç bu kadar ihtiyaç duymamıştım. O olmasa şimdi ayakta duruyor olamazdım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 05, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

EMANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin