9.BÖLÜM

371 85 33
                                    

Sabah, Sehun uyanmıştı. Yerinden mutluydu. Kalkmak istemiyordu. Bu an hiç bitmemeliydi.

Taaki Luhan uyanan kadardı. Sehun, Luhan'ın ondan hoşlandığını bilmesini istemiyordu. Sehun'un bir gururu vardı.(yemişim gururunu hdhdjdjdk) Ciciş birini sevemezdi!

Luhan, uyandığında tam "Günaydın" diyecekken, Sehun ona bağırmaya başlamıştı "Kalk git odamdan. Git odanı temizle! Seni bir daha yanımda istemiyorum! Ne zannetin beni? KaiSoo ikilisi gibi gay olduğumu mu?"
KaiSoo ikilisi bu cümleyi duymuştu. Kyungsoo hemen giyinmeye başlamıştı. Kai, üstünde bir şey olmadan (altı var merak etmeyin :D) Sehun'a "Niye flörtleşmenize bizim fantezilerimizi katıyorsun? He canım?" Sehun "Flörtleşmek?" Kai "Luhan'ı sevmeseydin salonda yatardın dimi? Bunu herkes biliyor canımın içi" Sehun küçük çaplı bir şok altındaydı. Luhan çoktan odasındaydı. Bu konuşmaları duymuyordu çünkü kulaklığı takıp, kendi rezalet olan ve pis kokan odasında dünyayı umursamıyor bir şekilde. Kulaklığını takmıştı, gözlerinde deli yaşlar, pencereden dışarı bakıyordu.(ay ben ağlıcam şimdi)

Luhan, laptopunu bavulundan çıkarmıştı. 1 haftanın sonuna geliyordu. Aslında burayı sevmişti. Bu çocuklar, Luhan'ın ailesi olmaya başlamıştı. Ama o asi çocuk! O! O, Luhan'ı sevmiyordu! Ama Luhan onu seviyordu! Neden? Neden her şey böyle olmak zorundaydı.

En yakın zamanda burdan gitmeliydi. Göz yaşları laptop klavyesinin üzerine düşerken Çin'e uçan uçakların tarihine ve saatine bakıyordu. (Ayy bu bölümü yazarken kalp kırıklığıyla alakalı şarkı dinliyorum, iyice kalbim parçalandı. Sad story ahh)

**

Luhan, odasındaki rezaleti temizlemişti. Yani artık orası onun odası değildi. Gün boyunca asık suratlıydı. Çocuklar, yemekte ona neden böyle olduğunu sorduklarında Luhan elindeki sargıyı gösteriyordu.

Sehun, vicdan azabından kalbi atmayacak duruma gelmişti. Neden böyle bir kalbe sahipti?

**

Gecenin körüydü. Ev halkı derin bir uykuya gözlerini yummuşlardı. Suho güvenlik işini bitirmişti.

Luhan'ın bu evden gitme zamanı gelmişti! Evet! Gidiyordu! Arkasına son kez bakmıştı. En çokta sevdiğinin penceresine bakıyordu. Ne olurdu yani? Ona gitmemesi için yalvarsaydı? Luhan böyle bir sevgiyi ömrü boyunca hiç mi hak etmemişti?

**

Yine aynı lanet! Uçak bekleme zamanı! Ama bu sefer Luhan tecrübeliydi. Uyumayacaktı! Uyuyamazdı! Kalbi bu kadar paramparça iken!

**

Luhan, Çin uçağının ekonomi bölümüne binmişti. Para sıkıntısı yoktu. V.I.P bölümüne binip, anılarını tazelemek istemiyordu.

**

Sehun uyuyamıyordu. Odasında. Bomboş olan odasında. Onun yokluğunu kalbinde hissedebiliyordu. Niye kalbi bu kadar acıyordu ki?

İstemeyerek de olsa Luhan'ın odasına bakma ihtiyacı hissetmişti.

Evet! Luhan orda uyuyordu. (Hayır tabiikide arkdşlr. Luhan akıllı çocuk. Yastıkları sıralayıp insan uyuyormuş gibi yaptı)

Sehun, şimdi uyuyabilirdi. İçi rahattı. Cicişini görmüştü. Uyuyordu. Sorun yoktu.

Sehun, kendi yatağına yatıp uyuma pozisyonuna girmişti. Ama uyuyamıyordu. Kahretsin! Şimdi ne vardı? Belki de Luhan'ın yanında uyumalıydı. Ya da onun pespembe yanaklarını görmediği için uyuyamıyordu. Hemen Luhan'ı odasına gidip ona bakmalıydı.

Kahretsin! Lanet girsin! Luhan yoktu... Luhan ortalıkta yoktu... Luhan yerine yastıklar vardı... Bu neydi böyle? ChanBaek ikilisinin bir şakası mı?

**

Sehun, kalbinin sesini dinlemeliydi. Bulmuştu. Karşı evde yaşayan yaşlı  Tia ailesine sormaktı. Tia ailesi, iki yaşlı çiftten oluşuyordu. Geceleri uyumazlardı. Onun yerine gençliklerinde yaptıkları gibi (aklınız başka bir şeye kaymadı dimi? Neyi kast ettiğimi biliyorsunuz. Tmm sustum :D) tombala oynuyorlardı. Tuhaf bir uğraştı. Geceleri uyumayıp tombala oynamak. Hep balkonda oynarlardı.

Sehun, hemen dışarı çıkıp Tia ailesine Luhan'ı sormak istedi.

Yerde uçak bileti bulmuştu. (Tia ailesi dışlandı mı ne?:D) Bu da neydi böyle? Çin'e giden bir uçak bileti. Hem de yarım saat sonra kalkacaktı. Dur bi saniye! Luhan çinli değil miydi zaten! Kahretsin! Kai'nin motorunun anahtarını içerden alıp, koşar adım motora atlamıştı.

**

Havaalanına vardığında Çin uçağına girmesi lazımdı. Uçuş saatlerinin yazdığı panoya baktı. Son 15dk.

Çin uçağını bulmuştu. Sehun, deli gibi koşuyordu. Bilete baktığında ekonomi sırası 897e yazıyordu. Hemen o koltuğu bulmalıydı.

Luhan'ı görmüştü.

Hostesler, yolcuların biletlerini kontrol ediyorlardı. Sıra Luhan'a gelmişti. Luhan başka alemlerdeydi. Hostesin geldiğini bile hissetmedi.

Hostes, Luhan'a dokunup "Bayım. Biletiniz? Görebilir miyim?" Luhan "Aa tabii" (Luhan, koreceyi söktü arkdşlr:D) Ama bi saniye! Lanet olasıca bilet hangi cehennemdeydi? Kahretsin! Hostes'e "1dk" demişti.

Sehun, daha fazla dayanamayarak, Luhan'ın yanına gitmişti. Hostese dik dik bakıp "Pardon! Bu çocuğun bileti yok! O kaçak bir yolcu! Ben güvenlikçiyim! Bana ihbar edildi! Onu bu uçaktan indirmeliyim!" Hostes şaşkın bir şekilde HunHan ikilisine bakıyordu. Luhan şok geçiriyordu. Bu Sehun'du. Onu kolundan tutuyordu. Dur bi saniye! Luhan kaçak yolcu değildi! Sehun bir güvenlikçi değildi! O burda çalışmıyordu bile! Yoksa... Yoksa Sehun, Luhan'ın gitmesini mi istemiyordu? Luhan'ın odasını mı kontrol etmişti? Nerden biliyordu onun havaalanında olduğunu? Luhan bu düşüncelerin etkisiyle iyice şaşkına dönmüştü.

Sehun "Sen! Şaşırınca! Pespembe! Yanakların! Seni! Çok! Tatlı! Gösteriyor!" Kahretsin! Sehun'un kalbi konuşuyordu. Sehun bunu durdurmalıydı. Ama nasıl? Sehun, kalbindeki ifşa mı ediyordu?

Luhan tam ağzını açıcakken, Sehun "Evet biliyorum! Şaşkınsın! Gece uyuyamadım! Gözlerim senide odanda aradı. Sonra fark ettim ki odanda değilsin! Kahretsin! Sen hangi cehennemdeydin Luhan? Senin! İçin! Çok! Endişelendim!

Dışarı çıktım. Yerde Çin bileti gördüm. Anladım ki sen! Uçakla Çin'e gidiyordun. Hemen buraya geldim. Neyseki biletini yere düşürmüşsün. Chen'in pastasının mumlarını yakarken de sakarsın; bilet tutarken de sakarsın. Ama iyi ki de sakarsın. Ve bir daha kalbimi gözden geçirdim ve senin için endişelendiğimin farkına vardım! Şimdi bana soru sormadan benimle geliyorsun Ciciş!"

Luhan bu konuşmadan çok etkilenmişti. Bu o sevdiği asi delikanlı mıydı?

Luhan, hastanenin WC'sindeyken ilk kez Sehun'un ona ciciş diyişini duymuştu. Kalbi kırılmıştı.

Ancak bu sefer ki ciciş demesi farklıydı... Çok farklıydı... Kimsenin anlamayacağı bir şeydi bu seferki... İkisinin kalplerinin bilebileceği bir şeydi bu...

**

Yazar: ben bu bölümü sevdim arkdşlr. (Şu an tvxq dinliyorum ee tabi severim, arka fon güzel oldukça :D)

AIRPLANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin