Selin daha yeni uyumuş gibi hissediyordu ki Nazlı'nın sesine uyandı.
Nazlı: Kalksana tembel...annemle Haluk abi yola çıkıyor uğurlamak istersen.
Selin: Selam söyle benden.
Nazlı: 10 gün olmayacaklar, istersen bir iyi yolculuklar dile. Hem sana ne oluyor gece dışarı çıkan ben, yine ölü gibi yatan sen.
Selin: Kalkarsam susacak mısın?
Nazlı: Belki. Üstünü giyinecek vakit yok yalnız, arabaya binmek üzereler.Selin bir Nazlı'nın fresh haline bir de kendine baktı. Altında eski bir şort, üstünde ise Kerem'in geçen sene hediye ettiği imzalı Karşıyaka basket forması vardı. Saçına başına bakamadan kendini odasından dışarı attı. Aşağıya indiğinde hemen annesine gidip sarıldı. Annesinin yüzü gülmüyordu malesef.
Selin: İyi yolculuklar.
Güneş: Bakıcaz bakalım.
Selin: Sen takma kafanı bir şeye.Annesinden ayrıldığında herkesin uğurlamaya geldiğini gördü. Mertoğlu köşkünde yatak kıyafetleriyle dolaşılmayacağı konusunda Rana hanım'dan fırça yemesi garanti gibiydi.
Güneş: Ben yokken ben varmışım gibi davranacağınıza güvenim tam.
Selin'in kulağına..
Güneş: Nazlı sana emanet. Kendini bilgisayarına kaptırıp dış dünya ile bağını koparma...
Selin: Ya anne.
Güneş: Ne diyorsam o! Ayrı ayrı takıldığınızı duymıycam.Bu arada;
Haluk: Bak Ali emin misin? İdare edebileceğine.
Ali: Merak etme sen. Bak doktor da dedi, yanlış ilaçlar içmiş sadece abartılacak bir durum yok. Öğlene eve çıkartıcam zaten.
Haluk: OK, sadece uçakta kapalı olacak telefonum, sonrasında bir şey olursa ara mutlaka. Buralara da mukayyet ol. Halan kızlara nasıl davranır emin olamıyorum.
Ali: Valla tamam iyi çocuğum ama süper çocuk değilim. Rana hanım'a gücüm yetmez.
Haluk: Bul bir şeyler...Haluk: Hadi canım..
Annesi ve Haluk abi gittikten sonra herkes bir anlık boşlukla birbirine bakmıştı. Geri kalanları bağlayan ortak noktalar görüş alanından çıkınca manasız bir topluluk çıkmıştı şimdi ortaya. Rana'nın bakışları Selin'in absürd kıyafetine odaklanmıştı.
Rana: Selincim, kahvaltıya böyle gelmeyi düşünmüyorsun herhalde di mi?
Selin: Kahvaltıya gelmeyi düşünmüyorum...size afiyet olsun.Selin koşar adım odasına çıkarken kimseyle göz göze gelmemeye çalışmıştı. Kahvaltıdan kaçmış olması çok acıkmış olduğunu gerçeğini değiştirmiyordu. Duş alıp üstünü giydiğinde kahvaltı ekibinin dağılmış olduğunu düşünerek elinde laptop'uyla aşağı indi. Gerçekten de sofra toplanmış evde kimse yok gibiydi. Uygun adım mutfağa yönelip telaşsız bir şekilde kendisine bir sandviç hazırladı. Normalde yalnız kalmaktan çok mutlu olan bir insanken bugün neden içinde tuhaf bir boşluk olduğunu geri plana atmaya çalıştı. Nefesinde bir sıkıntı varmış gibi ikide bir derin bir nefes alıp geceye dair anılarını canlı tutmaya çalışıyordu. Ne dürtmüştü de Ali'nin arkasından hastaneye gitmek istemişti. Neden onu öyle tek başına gitmesine üzülmüştü? Arkadaşı, sevgilisi neden bir an bile onunla gitmeyi akıl etmemişti. Huysuz, gıcık bir tip olduğu için olabilir miydi acaba? Az sonra bahçeye kurulup bilgisayarını açtığında bildirimlerinin çıldırmış olduğunu gördü. Uzun zamandır ilk kez yazdıklarına ara verdiğinden olsa gerek herkes merak içindeydi. Bahaneler uydurmayıp hemen çalışmaya girişti. Yeni bölüm post etse zaten gündemi değiştirmiş olacaktı. Bir süre nefessiz çalıştı. Yazdıklarına kendisi de inanamıyordu. Her zamanki depresif modundan sıyrılmış karakteri nispeten daha neşeli bir tipe mi dönüştürmüştü istemeden. Kendi kendine konuşur gibi yazarken arkasında bir hareket hissetti aniden dönüp baktığında;