Aralarındaki adı konulmamış barış anlaşmasını takiben Selin Ali işini bitirene kadar bekledi. Kabul etmesi gerekiyordu ki Ali bu işte ondan çok daha başarılıydı. İstediği zaman gösterdiği o yaramaz çocuk halleriyle müşterilerle iletişim dersi gibi bir şey vermişti Selin'e birkaç saat içinde. "İşimi elimden tamamen almaya niyetlenmedin herhalde?" diye sordu Selin beraberce çıkmaya hazırlanırlarken. "Valla bilemem...bana da değişik bir tecrübe oldu." "Yaa..." "Ne oldu? Korktun di mi ne kadar başarılı olduğumu görünce.." "Çok korktum sorma...3. günü çıkaramazsın incilerin dökülmeden" "Selin bunca zaman oldu benimle iddialaşmamayı öğrenemedin. Hatta bundan özellikle zevk alıyosun gibi" "İşim olmaz" "...dedi şampanya kraliçesi" "Yaa Ali yaa..." Ali'nin gülümsemesi kahkaya dönüşmüştü şimdi. "Bu akşam ders yok mu?" "Yok...yarın akşam" "O zaman eve mi?" "Evet ama senin işin varsa..ben giderim." "Selin...her seferinde seni eve bırakmak için ikna etmem gerekmesin lütfen.." "Tamam peki gidelim hadi"
Yola koyulmuşlardı ki Selin'in telefonu çaldı. Tanımadığı bir numaraydı. "Efendim.." "Selin kızım.." Selin'in babasını sesini duyup da telefonu kapatması aynı anda olmuştu. Bu ani hareketi Ali'yi de meraklandırmıştı. "Bir sorun mu var?" "Yoo...yanlış numara herhalde" "Rengin bembeyaz oldu Selin, ne olduğunu bana söyleyecek misin yoksa kendim mi öğreneyim?" Selin'in hali Ali'yi iyice endişelendirmişti. Selin önce kafasını pencereden dışarı çevirdi sonra da gözünden bir damla yaş aktı. "Babam.." deyip daha fazla konuşamadan gözyaşlarına boğuldu Selin. Ali durumun ciddiyetinin farkındaydı daha fazla üstüne gitmeden bir süre sessizce araba kullandı. Az sonra deniz kenarında, sakin bir noktada durduğunda Selin eve gitmediklerini yeni fark ediyordu. "Ben özür dilerim...sadece birden sesini duyunca çok kötü oldum." "Gel hadi biraz hava al.." Ali arabadan inip Selin'in kapısını açtı. Selin Ali'nin uzattığı eli tutup arabadan indi. Rüzgar yüzüne çarptığında gözleri kapalı bir süre daha sessiz kaldı, gözyaşlarının biraz kuruduğunu hissedince gözünü açıp Ali'ye baktı eli hala Ali'nin elindeydi. "İlk defa mı iletişime geçti seninle?" Ali ne söyleyeceğini bilemiyordu. Selin hayır anlamında kafasını salladı. "İstanbul'a geleceğimizi öğrenince de aramıştı. O da burada yaşıyor ama ben 7 yaşımdan beri görmedim onu." "Ne istiyor peki sence?" "Bilmem...görüşmek istiyordur herhalde." "Sen istiyor musun?" "Ben ondan nefret ediyorum!" Ali Selin'in bu net tavrı karşısında şaşırmıştı. "Şimdi bana bir söz vermeni istiyorum tamam mı?" "Neymiş?" "Baban konusunda asla yalnız hareket etmeyeceksin. Görmek istersen de seni ben götüreceğim onun yanına." Selin cevap vermemişti. "Duydun mu beni?" "Neden?" "Ne neden?" Ali soran gözlerini Selin'e dikmişti şimdi. "Neden benim yanımda olmak istiyorsun?" "Aileden sayılırsın...ayrıca.." Ali aniden uzanıp Selin'in kalan son birkaç damla yaşını silmişti. "Ağlamak hiç yakışmıyor sana.." "Ha..daha da çirkin oluyorum yani"
Göz göze geldikleri birkaç saniye içinde ikisi de görünenin arkasını görmek ister gibi baktılar birbirlerine. Ali babasıyla ilgili hasarın boyutunu anlamak isterken Selin ise Ali'nin samimiyetini ölçmek ister gibiydi. "Ben öyle bir şey demedim.." Selin Ali'nin çekim alanında uzaklaşmak ister gibi bir iki adım geri atıp yüzünü denize döndü. "Annene söyleyecek misin?" "Huzurunu bozmak için mi?" "Görüşmenizi istemez mi?" "Aslında annem bu konuda hiç baskı yapmadı ama ben...yani o benim için bir yabancıdan farksız şu anda ve benim yabancılara tavrımı sen az çok biliyorsun." Ali gülümsemişti sadece "Bilmez miyim? Ama biz yabancı değiliz artık." "Değiliz.." Ne olduklarını bilmiyordu ama bundan sonra Ali'nin ona hiçbir zaman yabancı olmayacağını hissediyordu Selin. İçinde bulunduğu anda onunla beraber sessizce denize bakan bu çocuk çok yakındı ona. "Ali...?" "Hıı.." "Hıı ne ya? Efendim diyeceksin.." "Şaka mısın sen? 3 dk önce ağlıyordun kızım.." Selin gülümsemeye devam ediyordu. "Acıktım. Şu köfteciye mi gitsek?" "Bin hadi.."