Saatler sonra Selin odasında geçen günü düşünürken Ali'nin ısrarcı tavırlarına fazla bir anlam yüklememek için çabalıyordu. En nihayetinde her insan arada bir kendi hayatından sıkılabilirdi. Ama Ali'nin karşısında oturmuş o kitaba konsantre olmaya çalışan halleri gözünün önünden gitmiyordu. Ali ile arkadaş olmak. Bu düşman olmalarından daha iyiydi. Hele de çoğunlukla aynı evde yaşıyorken. Duştan çıkıp, pijamalarını giydi ve yatmaya hazırlandı. Bu tuhaf günü geride bırakıp okula konsantre olması gerekiyordu. Uzun saçlarını havluyla kurulamaya çalışırken kapısı usulca açıldı ve Ali resmen içeri süzüldü. "Kapıyı çalsaydın keşke!" Ali rahat tavırlarla odanın ortasına kadar gelerek sessiz olmasını işaret etti. "Halamı uyandırmak istemezsin öyle değil mi?" Selin havlu elinde öylece kalakalmıştı. "Ali çıkar mısın? Uyumak üzereydim." "Islak saçla?" Sadece saçı ıslak değil kıyafeti de bir o kadar uygunsuzdu Selin'in. Kendi odasına bile davetsiz misafirlerin gelebileceği kalabalık bir evde yaşadığını anlamış olması gerekirken İzmir'deki gibi kıyafetlerinin arasından çektiği ilk şortu ve tişörtü giyme huyundan vazgeçmeliydi. Ama bu şu anda Ali'nin karşısında Superman logolu bir askılı ve kısacık bir şortla bulunduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Ne kadar isterdi şu anda sabahlığı yatağının kenarında asılı olan o düzenli kızlardan birisi olmayı.
Ali ise uygunsuz hareketlerini pişkinliğe vurmaya tecrübeli halini takınmıştı. Ama gördüğü manzaradan memnun olduğunu itiraf etti kendine sessizce. Selinin yorgun sesi bozdu aralarındaki sessizliği. "Ali, çok ciddiyim, şu anda burada olmanı gerektirecek hiçbir şey gelmiyor benim aklıma" "Kitap okumak istiyorum ama tek başıma çok sıkıcı" "Yarın devam edersin, şimdi geç oldu" "Ama uykum da yok" "Ali! Benden ne istiyorsun, uyuyana kadar yanında kalmamı falan mı?" "Yani eğer istiyorsan bana OK" "Sen insanı delirtirsin!, Ali yorgunum ve uykum var..." "Tamam ben uyuyana kadar senin yanında kalıyım, kitap okurum sana, sen uyumuş olursun ben de okumuş olurum"
Selin'in yüzünden geçen üzgün ifade Ali'nin dikkatinden kaçmamıştı. Odadaki tek koltuğa kurulup sessizce kitabı açtı Ali. Selin Ali'yle daha fazla tartışacak gücü bulamamıştı kendinde, örtülerin altına girip yüzünü Ali'ye döndü. İşin gerçeği babası gittiğinden beri kimse ona kitap okumamıştı, içini kaplayan özlem hissini bastırmaya çalışır gibi sıkıca kapatıp yeniden açtı gözlerini. Ali gözlerini kitaba değil Selin'e sabitlemişti. "E hadi! Kendiliğimden uyumamı mı bekliyorsun?" Ali'nin sesi odayı doldurduğunda Selin de gözünü kapatmıştı.
-"Mamafih ona şiirler yazdı, güzel şiirlerdi doğrusu. Böylece sevgisini tüketti." dedi Elizabeth sabırsızca. "Aynı şekilde yenik düşen birçok kişi olmuştur. Şiirin aşkı yok etme yeteneğini ilk kim keşfetti merak ediyorum doğrusu!" "Şiiri hep aşkın gıdası olarak düşünürdüm," dedi Darcy. "Sağlıklı, güçlü, iyi bir aşk için doğru olabilir. Zaten güçlü olan bir şeye her şey iyi gelir. Ama eğer zayıf, cılız bir eğilimse tatlı bir sone açlıktan öldürür onu." Darcy gülümsemekle yetindi.-
Paragrafın bitmesiyle Ali de bir süre sessiz kaldı. Selin gözlerini açmamıştı. Nefes alıp verişleri düzenliydi. 5dk da uykuya dalmış olabilir miydi gerçekten. Ali usulca oturduğu koltuktan kalktı, yatağın kenarında bir süre Selin'i izledi. Ne kendisinin yaptığı şey normaldi, ne de Selin'in buna izin vermesi. Herşey daha fazla ilerlemeden bu arkadaşlık modundan çıkıp eski uzak, soğuk hallerine geri dönmeleri gerekiyordu. Ali'nin eski hayat düzenine geri dönmesi de bunun ilk şartıydı. Odadan çıkarken eline telefonu aldı ve hiç düşünmeden Didem'i aradı. "Alo...Selam! Hazırlan yarım saat sonra alıyım seni, bir yerlere gidelim çok sıkıldım!" Kapı kapandığı anda Selin gözünü açmıştı. Ali Bey'e sakin Cuma çok ağır gelmişti demek. Usulca doğrulup bilgisayarını açtı. Bazı kısa anlar gerçek olamayacak kadar güzeldi. Bazı gerçekler de çok uzun süre acı veriyordu.