»VURGUN

156 36 15
                                    

Her hafta sonu bir ayrı geçer benim için yaptığım şeyler farklı yaptığım kişi aynıdır her zaman. Haftanın beş günü okulda geçtiğinden, kafa dağıtmak ve deşarj olmak için müthiş bir olanak sağlıyordu bize hafta sonları. Fakat diğer arkadaşlarım için aynı şeyleri söyleyemem çünkü onlar hafta sonunu hafta içinden farksız yaşayan sıkıcı tiplerdi ama aralarında bir istisna vardıki onu da bulmuştum zaten.

Benim evim şehir merkezinden biraz uzaktır keza Ufuk ki biraz daha yakın.Belirli süreler aralığında şehre belediye otobüsleri kalkardı. Ufuk'u aradım ve nerde buluşacağımızı kararlaştırdıktan sonra bindim o otobüslerin bir tanesine. Her zaman aynı yerde buluşurduk ve de her zaman nerde buluşacağımızı bir birimize sorardık.

Hava güzel olurdu bu mevsimde buralar, o güzel havaların olduğu bir güne denk gelmişti hafta sonu, buda ayrı bir mutluluk bahanesi olmuştu bana. Ufuklara en yakın olan durakta inip Ufuk'u beklemeye koyulmuştum ki karşıdan, geniş elbiseler giyen kapşonu kafasını kaplayan kafası yerde karşıdan karşıya sallana sallana geçen bir çocuk çekti dikkatimi. Dikkatli bakınca onun beklediğim kişi olduğunu anladım bu sıcakta kapşon takacak olan ve bu yoğun trafikte bu kadar soğukkanlılık ile geçebilecek tek birini tanıyordum.

Ufuktan bahsedecek olursak Ufuk; çok zeki bir o kadarda kurnaz, orta boylarda, beyaz tenli, uzun saçlı, yakışıklı ve sempatik biriydi. Çok şey hakkında bilgisi olan ve her türlü şeyi deneyen ve denemediklerini ise benimle tanıştıktan sonra beraber denemeye çalışan, hayatı dalgaya alan kafasına göre yaşayan tabiri caizse cool biriydi.
Konumuza dönecek olursak o gün için bir planımız yoktu zaten ufukta yorgun ve durgundu. Güne hep öyle başlardı, suskun. Yürüyerek şehir merkezine vardık dile kolay en az 25 dakika sürmüştü. Üçgen park diye tabir ettiğimiz merkeze yakın olan ufak 5-6 tane bankı olan parkta bankların birine oturup bugün ne yapacağımızı düşünmeye koyulduk. Çok sıkıcı geçmekteydi, neşelenmemiz gerekiyordu. Cebimizde de bir kaç bozukluk hariç para yoktu. Para olmaması normaldi fakat neşemizin olmaması çok nadir olurdu, o gün de o günlerden biriydi. Cebimizdeki paraları çıkartıp birleştirdik Ufuk'a dönüp ne alalım dercesine bakış attım o da elimdeki parları gösterip bu para ile ne b*k alınır diye bir bakış çaktı bende gülümseyerek bimden iki tane le cola alabiliriz bakışı attım onaylarcasına kafasını sallayıp ben icetea alacağım bakışı attı ve yola koyulduk.

Bim, üçgen parkın üç sokak üstündeydi. Yürürken kırmızı bir arabayla karşılaştık içinden genç alımlı bir bayan vardı yan koltuğunda ise bir çocuk. Bayan arabanın camını aralayarak bize seslendi ve o vakte kadar durgun olan ufuk birden kendine geldi ve benden önce öne atılarak yavşaklığını konuşturup güzel diksiyonu ile;

-Efendim, dedi.

Diyalogun yaşandığı yer T harfinde olan yolun dikey bölümünün yatay bölümün ortası ile kesiştiği bölgede idi. Bayanın ufuktan istediği şey iki şeritli olan yoldan soldan gelen araç olup olmadığını kontrol edip kendisine söylemesiydi çok şanslıydı çünkü Ufuk gibi bir yardım severe denk gelmişti. Sol şerit'i usulca kontrol etti ve aniden yola atlayıp gelen otobüsü bir trafik polisi edasıyla durdurup arabaya dönüp buyurun efendim dercesine hafifçe eğilip eli ile bayanın gideceği tarafı işaret etti. Samimi bir şekilde ''helal sana be''diyip uzaklaştı.

Ufuk bu olay neticesinde kendine gelmişti ve bu arada Bim'e yaklaşmıştık. Tam kapının önüne gelmiştik ki Ufuk kolumdan tutup beni bimin yan tarafındaki araya itti ve ;

-Bir fikrim var, dedi.

Gözlerinde bir parıltı vardı ve ben bu parıltıdan hiç hoşlanmamıştım. Fikrin ne diye sormama kalmadan anlatmaya başladı;

-Öncelikle hırkanı bana vereceksin, sebebini sormama kalmadan devam etti cümlesine;
-Hani şu pahalı olan çikolatalardan var ya

-Ülker mi? diye girdim söze

-Hahh ondan, onlardan yiyeceğiz bu gün, dedi.

Nasıl dememe kalmadan kendimizi bimde bulduk Ufuk çikolata reyonuna çok soğukkanlı bir şekilde yaklaşmıştı ve benide çikolata seçme bahanesi ile yanına çağırmıştı yanına gittiğimde kısık sesle

-Perde yap lan! Perde yap! Dedi.

Bir an soygunun içinde hissettim kendimi. Perde yapıyordum çaktırmadan, o ise o ara çikolataları pijamasının arasına sıkıştırmayı başarmıştı el çabukluğu ile benim heyecandan elim ayağım titriyordu Ufuk ise meşrubat reyonuna gidip;

-Seninki cola mıydı? Diye seslendi.

Konuşamadım heyecandan kafamı bir aşağı bir yukarı salladım.

Kasaya doğru yöneldik Ufukta bir hareketlilik başlamıştı ve bu hareketlilik beni çok huzursuz etmişti, çikolataları tam yerleştirememişti ama tecrübeliydi istifini bozamadan bana bir eliyle sakin ol işareti yaptı gizlice. Hızlı adımlarla kasaya doğru yöneldik. Onun bir an önce market dışına çıkması lazımdı kendiside bunun farkındaydı. Çabuk düşünüp kara verdi parayı bana verip

-Sen ücreti öde ben seni dışarıda bekliyorum, dedi.

Bu güzel bir fikirdi. Kapıya doğru yönelirken birden yerden bir ses geldi yere düşen Ufuk'un pijamasına sıkıştırdığı çikolatalardı. Ses ile birlikte o tarafa dönen sıradakiler şok olmuştu, benim elim ayağım birbirine dolandı ve birden Ufuk;

-Fırla oğlum fırla diyerek bağırdı.

Şansımız o ki kasiyer bayandı kapıyı açtığımız gibi kaçtık sadece kaçıyorduk nereye olduğunu bilmeden. 

Arkamızdan diğer görevli erkek kasiyerler geliyordu nasıl atlattığımızı bile hatırlamıyorum ama en son bölgeye hakim olan ufuk heyecan anında bile kurnazlığını konuşturup beni bir araya yönlendirdi ve o yöne doğru koştuk yokuş aşağı olması işimizi kolaylaştırmıştı ve tamamen atlatmıştık kasiyerleri. Olayın şokunu üstümüzden atmıştık o an fark ettik ki Ufukların evinin sokağında bulunan, caminin arkasında her zaman oturduğumuz yerdeydik.

Dilimiz damağımız kurumuştu.25 dakikada gittiğimiz yolu 7 dakikada geri dönmüştük. Camiden soğuk su içip kendimize geldik ve oturup bir birimize bakıp amaçsıza güldük sadece gülüyorduk ne yaptık ne oldu yakalansaydık ne olurdu falan hiç biri umurumuzda değildi. Biz sadece zevk aldığımız ile kaldık onlar ise kovalayıp bizi eğlendirdikleriyle ama kaçarken hiç eğlenmiyordum orasıda bir gerçek. İkindi ezanı okunuyordu. Biraz soluklandıktan sonra elimi Ufuk'un omzuna atıp evlerine doğru giderken telefonundan açtığı şarkıya kulak kabartıp eşlik ediyorduk ''birden, birden bire olup biti veriyor, kabus da rüyada aynı, ikisi de geçiyor ömür gibi vakit gibi.. "

DİAFRAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin