KARMAŞA

365 30 84
                                    

 ( YN )Çoookkk uzun bir süredir yeni bölüm gelmiyo farkındayım... Bir türlü içime sinen bölümü yazamadım.  Diğer karakterleri olabildiğince çabuk dahil etmek istiyorum ama baştan savma birşeyler yazmakta istemiyorum doğrusu.  3500 kelimeden fazla bir bölüm oldu umarım seversiniz. Olumlu ya da olumsuz bol yorum atarsanız çooookkkk mutlu bir insan evladı olucam kk

Beni, SeSoo'yu ve hikayemi sevin *-*-*-*


10. Bölüm

- Oh Sehun'un ağzından-

Koşuyorum... Nereye gittiğimi bilmeden, neyden kaçtığımı bilmeden koşuyorum. Asfalt ayaklarımın altında ezilirken ve O'ndan biraz daha uzaklaşırken kalbim çatlayacak kadar hızlı atıyor. Neden kaçıyorum dedim kendi kendime. Kimden kaçıyorum. Kyungsoo... Kocaman gözleri, kalp şeklinde dudakları, sevimli yanakları olan küçük cüsseli çocuk. Senden mi kaçıyorum sanıyorsun? Ben kendimden kaçıyorum aslında... Yabancı... Beni ele geçiren bu hisler bana tamamen yabancı. Sevilmek, önemsenmek, birinin benim için endişelenmesi, sevmek, kıskanmak öylesine yabancı ki. Kalbimle birlikte bütün bedenim tepki veriyor buna. Senin yanındayken kim olduğumu unutuyorum. Geçmişimi yaşadığım bütün acıları unutuyorum. Caddeler geçiyor, sokakları arkamda bırakıyorum. Dudaklarımda hala dudaklarının sıcaklığı. Sahi neden öptün beni? Öylesine bir öpücüktü senin için. Ama sarılmak bile henüz alışmadığım bir duyguyken birde bu sıcaklık... Günlerce susuz kalmış gibi yanıyor dudaklarım. Dindirecek tek şeyin dudakların olduğunu inkar ediyorum. Beklemediğim bir anda alnıma düşen damlalar irkilmeme sebep olurken çatlarcasına atan kalbime aldırmadan adımlarımı hızlandırıyorum. Eskisi kadar korkutmuyor sanki yağmur beni. Yağmur yağdığında artık o kabus gecesini değil seni hatırlıyorum.

-Flashback (Sehun neden yağmurdan korkuyor 7. Bölümdeki flashback in devamı)

Bütün bahçeyi inleten ama kimsenin duymadığı bir çığlık yankılandı boş bahçede. Küçücük bedeni daha da küçülüp titreyerek bacaklarına sarılmıştı. Geçirdiği en kötü gece değildi. En azından büyük demir kapı yeniden açılıp yetimhanenin müdürü Bay Shin dışarıya çıkana kadar. Sehun onu gördüğünde şartlanmış bir içgüdüyle güçsüz bacaklarının üstünde doğrulup koşmaya başladı. İğrenç tiksindirici bir kahkaha kulaklarını doldururken ağlamayı bırakıp yapabildiği kadar hızlı koşmaya çalıştı. Biliyordu ki yakalanırsa yeterince canı yanmamış gibi daha fazla acı çekmesi için uğraşacaklardı. Arkasındaki adam yakalayacak olduğunu bilmesinin verdiği rahatlıkla yavaş yavaş yürürken bahçenin sonuna gelmişlerdi bile. Köşede eski küçük bir köpek kulübesi vardı. Hiçbir çocuk hatta öğretmenler bile yaklaşamazdı. 6 yaşında beyaz bir alman kurdu olan azog Bay Shinden başkasını yanına yaklaştırmayan saldırgan bir köpekti. Sehun ne yapacağını bilmeden oraya doğru koştu.

"Seni küçük piç kaçamayacaksın zaten gel buraya."

Arkasına bakmadan uyuyan köpeğin yanına girdi. Köpek çoktan uyanmış dişlerini göstererek yanında titreyen küçük bedene dikmişti gözlerini. Bay Shin sırıtarak köpeğin zincirini çıkarttı.

"Azog serbestsin oğlum koş."

Azog hantalca yerinden kalkıp kulübeden çıktığında Bay Shin belindeki kemeri çözdü. Yüzüne yayılan iğrenç sırıtışıyla kulübeden içeri girmeye hazırlanıyordu. Sehun küçük kulübede yapabildiği kadar köşeye çekilerek çığlık attı.

"Kes bağırmayı piç kurusu. Seni elimden kim kurtaracak?"

Azog zeki bir köpekti... Bakışları önce içerideki miniğe ardından ona şehvetle bakan adama döndü. İkisinin arasına geçip bu kez Bay Shin'e doğru havladı.

I SEE FIREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin