Bloody Tear -4.Bölüm-

262 31 12
                                        

Sonunda heyecan başladı :D Hikayemi okuyan herkese çooooooook teşekkür ederim, hepinizi çok seviyorum. Ama bu bölümü bana wattpad'i öğreten ve hikayemi paylaşmam için üstüme gelen Esra'ya ithaf etmek istiyorum, o olmasa burada olamazdım :) Bundan sonra her bölümü birine ithaf edeceğim, böylece size övgülerinizin karşılığını verebilirim <3 

Multimedia'daki salak bizim Jimmy'miz oluyor :D

-Aysu

Jimmy bana dönerek ''Orada bulabileceğimizden emin misin?'' dedi.

''Ağzımdan eminlikle ilgili tek bir kelime bile çıkmadı.'' diye cevap verdim. 

Size yardım ederim derken hemen ederim demek istememiştim. Cevabımı öğrendikten sonra Jimmy ve Joe hemen aramaya başlamak istedi. Zaten sabah olduğu için -ki bu benim bütün gece baygın kaldığımı anlamama neden oldu- bütün günü herhangi bir ipucu arayarak geçirebileceğimizi söylediler. Sanırım onlar da farkındadır ki, onlara yardım etmeyi kabul etmiş olsam da işe yarar hiçbir şey bilmiyorum. Aklıma gelen ilk fikir eskiden yaşadığımız eve geri gelmekti, böylece ipuçları bulabilirdik. En azında evin adresi hala aklımdaydı.

''Jimmy lütfen biraz yavaş olur musun?'' Joe'nun bakışlarında bunun ricadan çok bir emir olduğu havası vardı. Gerçeği söylemek gerekirse Jimmy'in araba kullanışı beni de korkutuyordu. Çünkü arabayı çok hızlı kullanıyor ve arada bir yana dönüp Joe'yla veya arkasında dönüp benimle konuşuyordu. Bu yüzden Joe'ya destek olma ihtiyacı duydum.

''Joe haklı Jimmy, daha yavaş kullanabilirsin.'' diyerek en azından biraz da olsa Joe'ya yardımcı olmuş gibi hissettim. 

''Daha önce araba kullandın mı Tiffy?'' diye cevap verdi.

''Hayır, daha önce araba kullanmadım ve Tiffy de ne demek oluyor? Oradan bakınca süs köpeğine mi benziyorum?''

''Ben küçüklüğümden beri araba kullanıyorum, bu yüzden bence bana karışmasan daha iyi olur. Ayrıca Tiffy benim sana verdiğim takma ad, bundan sonra sen bana Jimmy dediğin sürece ben de sana Tiffy diyeceğim.'' Toplamda en fazla bir ya da iki saat konuşmuş olsak da Jimmy'nin bu davranışlarına alışmıştım. Her zaman sinir bozucuydu ve savunma halindeydi, onun aksine Joe daha sakin ve anlayışlıydı. 

''İsim takmak konusunda berbatsın, değil mi?'' diye sordum. Hadi ama, Tiffy diye isim mi olur? Kendimi süs köpeği -ki ben olsam köpeğime böyle iğrenç bir ismi vermezdim- gibi hissediyorum.

''Hiç de bile.'' diye beni tersledikten sonra radyonun sesini arttırdı ve arabayı inadına yaparcasına daha da hızlandırdı. 

Neredeyse bir saatir yoldaydık ve daha yolun yarısı anca bitmişti. Evimin uzakta olmasının sebebi öyle geçmişimden kaçmaya çalışmam filan değildi, sadece eski evimiz küçük bir kasabadaydı ve bu kasabada benim gibi bir çocuk için yurt olmadığından beni şehrin merkezine göndermişlerdi.

 Ben de bir daha geri dönmedim. Üşengeçliğimden mi, geçmişimden kaçmak istediğim için mi bilmiyorum; hiç geri dönmedim.

Karnımdan gelen gurultular yüzünden daha ben söylemeden anladıkları için Jimmy arabayı durdu. Bana istedikleri yemekleri söyleyip beni gönderdiler, çünkü  içeriye hasta biri girdiğinden içeridekilerin verebileceği iki tepki vardı ve ikisi de Jimmy ve Joe için pek hoş olmazdı. Birinci seçenek olarak koşarak uzaklaşabilirlerdi, ki bu olursa Jimmy ve Joe yemek alamazdı. İkinci seçenek olarak ise onlara saldırabilirlerdi ve ben bunun sonuçlarını düşünmek bile istemiyorum. 

İçeri girip üç tane sandviç aldıktan sonra kasadaki kıza teşekkür edip dışarı çıkmak için kapıya doğru ilerledim. Birden önüme çıkan elli yaşlarında, hafif göbekli bir adam çıktı. Saçları simsiyahtı, ya beyazlamıyordu ya da bu amca saçlarını boyuyordu.

Bloody TearHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin