▪PF|0.5

397 48 8
                                    

Bu bölümü kitabımı yeni okuyan meleğim, tüm çocukluğum, Gamze'me ithaf ediyorum.
Bunca zamandır yanımda olan, yanında olduğum her şeyim. Koca kalplim. gmmzzze

Medya'da, Anka.

***

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum, belki milyonuncu kez.

Bu sırada kafamı Kutalp ve Hale'nin oturduğu ön koltukların arasına uzattım. Kutalp derince bir nefes aldı ve direksiyonu kavramış parmaklarının tutuşunu yeniledi.

Dikiz aynasından gözlerime baktı ve ısrarcı ifadeyi görünce pes ederek, cevap verdi.

"Ev boyamaya gidiyoruz. Oldu mu? Ev boyacağız." dedi, susmamı dilercesine.
"Ne, kimin evini?" dedim, merakla.

Bu sorumla birlikte Hale ile Kutalp ağlayacakmışçasına bir nefes çektiler içine.

"Artık sus!" dedi, sinirle Hale.
"İyi be." dedim ve yolcu koltuğunun arkasına kayarak, cama sokuldum.

Hırkamın cebinde titremeye başlayan telefonumu, yavaşça kumaşın arasından çıkardım.

Gelen Arama; Nazlı.

Nazlı; benden iki ay büyük olan kuzenim, teyzemin kızı. Küçükken birlikte gerçekten kardeş olup bir çatı altında yaşamanın hayalini kurduğumuz ve şu an aynı evde yaşadığım kuzenim.

Yeşil bölgeyi hızla kaydırarak, telefonu kulağıma götürdüm.

"Efendim?" dedim, yorgunca ve kafamı cama yasladım.
"Çıktın mı bebeğim?" diye konuştu, her zamanki o rahat ses tonuyla.
"Çıktım." dedim sadece.
"İyi o zaman, elini çabuk tut. Çünkü sana mükemmel bir sürprizim var." dedi, heyecanlı bir ses tonuyla.

Bu ses tonu, kendimi suçlu hissetmeme sebep oldu. Çünkü biz Nazlı ile gerçekten kardeş gibi büyüdük, hep birlikte yaşamanın hayalini kurardık. Bu gerçekleşmişti ve ben geldiğimden beri bir günümü bile ona ayıramamıştım.

"Şey... Aslında ben bugün geç kalabilirim." dedim, mahçup bir şekilde.
"Ne kadar, geç?" dedi, sorgulayan bir tonda.
"Bir yere gidemeyeceğimiz kadar." dedim, özür dileyen bir tonda.
"Pekâlâ." dedi, önemsemeyen bir tonda.
"Gerçekten özür dilerim, sadece bir iş. Yarın söz seninleyim." dedim, kendimi affettirmek için.
"Eğer yarını benimle geçirmezsen, yemin ederim anneme seni ispiyonlarım. Şimdi eve gidip seni idare edeceğim." dedi, huysuzca.

Hafifçe kıkırdadım ve anlımın cama tekrar tekrar çarpmasını aldırmadan cevapladım.

"Peki, sürpriz neydi?" dedim, merakla.
"Yarın görürsün," dedi merakımı arttırarak. "Şimdi, kapat telefonu."

Dediğini yaparak, aramayı sonlandırdım.

Birkaç dakika sonra araba sertçe asfaltta durdu. Kutalp'in ellerinin çıkardığı birkaç ses ile geldiğimize tam anlamıyla emin oldum.

Kapıyı hışımla açtım ve sırt çantamı alarak arabanın içinden tamamen sıyrıldım. Arabanın siyah kapısını aynı hızla, geri kapattım.

Sırt çantamın ince saplarını sırasıyla omuzuma geçirdikten sonra geldiğimiz yere bakabilmeyi akıl ettim.

Gözlerim tam karşımda duran minik eve değdi. Tam olarak dağ başında olduğumuzu söyleyebilirdim.

Pembe FaciaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin