Medya'da, Anka.
Bölüm Şarkısı, Demi Lovato-Stars.***
Kol saatimi son kez kontrol ettim ve akrep beşin üzerinde durur durmaz, hafifçe yerimde zıpladım. İş saati, bitmişti.
İşte benim çalışma hevesimde ancak bu kadardı. Bir günde sıkılmıştım bile.
Reyonların arasında gezen birkaç müşteriyi yok sayarak, sırt çantamı aldım ve tuvalete koştum. Buradan çıkıp Nazlı'nın yanına gidecektim ve bana bir sürprizi olduğundan bahsetmişti.
Sürprizlere bayılırım. Hele ki, dün gece verdiğim zorlu savaştan sonra ayrı bir mutlu hissettiriyordu bu fikir.
Dün gece odaya girdikten sonra kendimi direk banyoya atmış, epeyce bir süre içeride vücuduma yapışan boyalarla savaş vermiştim. Çıktıktan yarım saat sonra ise teyzem odaya gelmiş ve beni odada görünce şoka uğramıştı.
Ne ara geldiğimi sorduğunda ise onun mutfakta olduğu bir sırada geldiğimi ve meşgul olduğundan beni fark etmediği gibi bir sürü yalan sıraladım. Nazlı'nın da bana destek çıkması sonucu, teyzemi şüpheci bakışları ile odadan uğurlamıştık.
Yani, günü çeşitli faciaların kıl payı kurtarılması ile kapatmıştım.
Bunları düşünerek kendimi biraz daha keyiflendirdim ve tuvalet kabinine girip, iş tişörtümü çıkarttım ve yerine çantamdan çıkardığım gömleğimi giydim.
Saçlarımı gömleğin içinden çıkardım ve sırt çantamı omuzlarıma geçirerek kabinin kapısını açtım.
Aynanın karşısına geçtim ve saçımı dağınık bir topuz hâline getirdim. Kırmızı kareli gömleğim çantanın içinde kırışmıştı ama bu pek sorun teşkil etmiyordu. Son kez kendimi kontrol ettim ve sırt çantamın saplarını tutarak büyük bir mutluluk ile tuvaletten çıktım.
Koridorun sonuna ilerleyip merdivenlerden indim ve kapıya doğru ilerledim. Dönen kapıları görünce mutlulukla yerimde zıpladım ve büyük büyük adımlarla koşmaya başladım.
Kutalp yine dönen kapıların yanındaki masada oturuyordu ve ben tam kapıdan çıkmadan önce, ona gülümsedim.
"Görüşürüz Kutalp."
"Görüşürüz Anka."Dönen kapılardan çıktım ve direk telefonumu elime aldım. Nazlı'nın numarasını tuşladım ve telefonu kulağıma götürdüm.
"Söyle bebeğim." diye açtı telefonu.
"Neredesin?" dedim, heyecanla.
"Hani küçükken bir kere sen ve Enes şeker çalmıştınız. Sonra adam sizi bulup anneme şikayet etmişti. O kafedeyim." dedi alayla.Hafızamı karıştırınca dediği yeri ve orada yaşadığımız malûm olayı hatırladım. Kahkahayı basmadan edemedim tabi.
"Tamam. On dakikaya oradayım." dedim ve cevap dâhi beklemeden aramayı sonlandırdım.
Dediği kafe, teyzemin evinin alt sokağında bir yerdeydi. Hâliyle, iş yeriminde.
On beş dakika kadar sonra kafenin kapısındaydım. İçeriye girmeden önce cam kapının gerisine birkaç adım attım. Gözlerim, çocukluk hatıralarımın arasında tozlanmaya başlamış olan bu minik kafeyi görünce istemsiz olarak ıslanmaya başladı. Kendi kendime bilinçsizce gülümsedim ve sonrasında adımlarımı hızla içeri yönelttim.
Cam kapının kolunu ittikten sonra içeri attığım ilk adımda o tanıdık sıcak hava ve sıcak çikolata kokusu ilişti burnuma.
Hani bazı mekanlar vardır; böyle seneler geçse bile hep aynı kalır. İşte burasıda öyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pembe Facia
Teen Fiction"Pembeydim ben. Kimsenin olmayı seçmediği yahut olamadığı pembe. Derinlerde sıkışıp kalmış kişiliğimi taşıyan pembe. Bir insanın rengi, giydiği kıyafetle uyum sağlayan renk değildir. Bir insanın rengi, ruhunun boyanmayı sevdiği renktir. Ve işte...