▪PF|0.3

508 65 18
                                    

Öncelikle, değinmek istediğim bir konu var.
Aslında bu açıklamayı ikinci bölümde yapacaktım fakat şimdi yapmam gerekiyor.
Gerçekten, Anka'nın babası ile olan diyaloglarını yazarken çok çekiniyorum.
Eğer, baba yönünden bir kaybı olan okurum varsa en son isteyeceğim şey ona bu hisleri yaşatmak. Kimseye yaşadığı faciaları hatırlatmak istemiyorum. Tahmin edebiliyorum, insanın canının parçası olan birinin hayatından ansızın kaybolmasını.
Sadece cidden böyle bir şey varsa, çok ama çok özür dilerim. Hiçbirinize, hiçbir şekilde, hatırlatmak istemezdim. Ancak, kurgu gereği yazmam gerekiyor.
Kendimi kitaba veremiyorum, hep aklıma bu geliyor. Lütfen, beni bağışlayın.

Medya, Anka.
Bölüm şarkısı, Demi Lovato - Confident.

●●●

Minik adımlarım merdivenin herbir basamağını gezdi. Sonunda yukarı ulaşabildiğim sırada, aval aval etrafıma bakmaya başladım. Çünkü şu an çok büyük bir soru vardı aklımda.

Reyonlarda mı, yoksa ödeme yenilerinden herhangi birinde mi çalışacaktım?

Beynimde bulunan bu deli soruyla birlikte sadece, dikilmeye başladım. Aval aval giyim mağazasına bakıyordum ve dışarıdan bir deli gibi göründüğüme emindim.

Bu iş olayı o kadar ani olmuştu ki, Kutalp ile bırakın detayları, işe dair hiçbir şey konuşmamıştık.

Baktım, baktım ve baktım.

"Tipe bak."

Kulağımın içini dolduran kalın ses ile transa giren ruhumu ve bakışlarımı sağa çevirdim.

Yüzünde alaycı bir ifade ile Kutalp ve onun yanında, dün ikisini iş üstünde yakaladığım kız beni izliyordu. Onların da üstünde siyah üniforma kalıbında olan bu lakoslardan vardı. Ancak, onlar da kötü durmuyordu.

Kızın yaka kartında, eğik bir yazı ile yazan adına takıldı gözlerim.

Hale.

Kız dalgalı kızıl-kahverengi saçları ile yüzünde egoist bir hava ile bana bakıyordu.

"Neye bakıyorsunuz?" dedim, sorgular bir tavırda.
"Uzun zamandır beş yaşında bir kız çocuğu görmüyordum." dedi Hale, eli belinde ve aklı sıra laf sokmaya çalışırken.
"Oysa ben her gün aynaya bakıyorsundur diye düşünmüştüm." dedim, yapmacık bir gülümseme ile.

Bu sözlerim ile Hale'nin suratı düştü ve aynı şekilde, kaşları çatıldı. Kutalp ise gülmeye devam ediyordu.

"Seninle uğraşamayacağım." dedi Hale.

Sanki benimle uğraşmaya kalksa, işin içinden başarıyla çıkabilecekmiş gibi.
Komik kız.

"Bana nerede çalışacağımı göster." dedim, kızın varlığını yok sayarak, Kutalp'e dönmüştüm.
"Gel benimle." dedi.

Yüzünde hâlâ demin yaşadığımız anların minik kırıntıları olan, tebessüm asılı duruyordu.

Ancak, bu içten bir tebessüm değildi. Yorgunluğu, mutluluğunu gölgede bırakıyor gibiydi. Sanki gözünün altında ki mor halkalar, gülümsemesini kara bulutların altına sürüklüyordu. Hatta öyle ki, gözünün akında oluşan minik kırmızı damarlar, olgun sesinin çattalaşmasını açıklıyordu.

Hiçbir şey demeden, onun adımlarını takip etmeye başladım. Bu sırada, o kızı bulunduğu yerde yalnız bırakmamıza gülmeden edemedim. Maalesef bu gülme işini, sadece kendi içimde gerçekleştirmemiştim.

Pembe FaciaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin